Üç devrim yasasının kabul edilişinin 94. yıldönümünü Cumartesi günü idrak ettik. 3 Mart 1924 tarihi genç Türkiye Cumhuriyeti için önemli günlerden biridir. O gün Tevhid-i tedrisat yasasının yürürlüğe girmesi, hilafetin, evkaf ve Şeriye bakanlıklarının kaldırılması gibi üç önemli devrim yasası mecliste kabul edilerek yürürlüğe girmiş idi.
İşte biz bu üç devrim yasasının kabul edilişinin 94. yılında, Cumhuriyetin kazanımları arasında olan 14 şeker fabrikasının özelleştirme adı altında satışa çıkartılması gibi yanlış bir adımı atmakta ısrarcı olunduğunu görmenin üzüntüsünü yaşıyoruz.
Bundan önceki özelleştirmelere karşı yapılan tepkiler göz önünde tutulduğunda, 14 şeker fabrikası ile ilgili kamuoyu tepkisinin çok daha fazla olduğu ve bu tepkilerinde giderek artacağı gelişmelerden anlaşılmaktadır.
Neden bu fabrikalar satışa çıkartılıyor?
Fabrikaların zarar ettiği, devlete yük olduğu, satışı sonrası elde edilecek gelirle yeni olanakların sağlanacağı gibi savunmalar yapılıyor.
Bu savunmalara, 14şeker fabrikasının satışı ile ilgili gerekçelere inanmak ve kabul etmek oldukça zordur.
Zira bu fabrikalar içerisinde zararda görülenler, yıllar yılı yeni teknolojilerle donatılmamış, eski ve devrini tamamlamış teknolojilerle üretime devam ettirilmiştir.
Oysaki her yatırımda ve her tesiste olduğu gibi zaman içerisinde yenileme, teknolojinin gelişmelerine göre düzenleme yapma zorunluluğu vardır.
Bu 14 şeker fabrikası ülke ekonomisine bir katma değer sağlıyor mu?
Evet sağlıyor. Hemde tartışma götürmez bir biçimde.
İstihdam yaratıyor mu?
Evet büyük oranda istihdam yaratıyor.
Dünyanın gelişmiş ülkelerinin hemen tamamında şeker üretimi, pancardan yapılmakta olup, nişasta bazlı şeker üretimine ayrılan kota yok denecek mesabesindedir..
Buna mukabil ülkemizde, pancar üretiminin yaygın ve tüm şeker fabrikalarının ihtiyacını karşılayacak imkâna sahip olduğu bir gerçek olmasına rağmen, nişasta bazlı şeker üretimine ayrılan kota yüzde 15’in üzerine çıkartılmıştır.
Oysaki nişasta bazlı şekerin, insan sağlığına zararlı olduğu tıbben kanıtlanmıştır. Buna rağmen nişasta bazlı şeker üretimi ile ilgili kotanın yüksek tutulması ve her geçen yıl bunun arttırılması, doğru bir hareket değildir. İnsan sağlığı açısından da tehlikeleri giderek arttıracak boyuta ulaştıracak niteliktedir.
Dış kaynaklı ve özellikle nişasta bazlı şeker üretiminden milyarlar kazanan şirketlerin pancar üretimine karşı yaptıkları olumsuz propagandaların bugünlere gelinmesinde katkısı fazlasıyla kendini hissettirmektedir.
Bu propagandalara kanmamak gerekir.
Pancardan üretilen şekerin insan sağlığı açısından yararlı olduğu, bilimsel bir gerçek olmasına rağmen, ülkemizde pancar üretiminin giderek azaltılması ve bunun sonucu olarak nişasta bazlı şeker üretimine ağırlık verilmesi, ülke ekonomisine de, ülke tarımına da büyük zararlar vermektedir.
Ne imiş?
Bazı şeker fabrikaları zarar ediyor imiş.
Eğer teknolojiyi takip etmez, ilkel imkânlarla üretime devam edersen elbette zarar eder.
Bunu önlemek içinde, üretimi, teknolojinin gelişmelerine göre yeni makinelerle yapma yoluna gideceksin.
Yani bir koyup beş alacaksın. Eğer makineleri yenilemek için masraf ihtiyar etmez, eski makinelerle üretimi sürdürmeye çalışırsan elbette ki zarar edeceksin.
Denilecek ki bu yenileme için para nereden bulunacak?
Şöyle bir çevremize bakalım. Lüks ve ihtişamın yapıldığı alanlara harcanan paraları hesaplayalım. Bunların toplamını yaptığımız takdirde ortaya milyarlarca lira çıkacaktır. Bu milyarların küçük bir kısmı ile yenileme ve iyileşme yoluna gidilse, bu fabrikalar zarar etmez kâra geçer.
Kâra geçtiği zamanda hem ülke ekonomisi, hem ülke tarımı, hem de ülke insanı bundan fazlasıyla yarar görür.
Bir yanda, lale devrinde yaşananlara benzer lüks ve ihtişam…
Öbür yanda açlık, yoksulluk ve parasızlık nedeni ile teknolojiyi izleyememe…
Bunun sonucu olarakta var olanı satmak suretiyle ele geçecek olan parayı hesapsızca harcamak.
İşte daha önceki özelleştirmelerde olduğu gibi 14 şeker fabrikasının da satılma serüveninin gerçek gerekçeleri.
Bu gerekçelere inanmanın mümkün olmadığı gün gibi aşikar.
Hiç olmazsa elde kalan son kazanımlar, hesapsız kitapsız harcamalar uğruna, dış kökenli şirketlerin olumsuz propagandaları uğruna, elden çıkartılmasın, yanlıştan bir an evvel dönülsün.
Zira “zararın neresinden dönülürse kârdır” özdeyişi hala geçerliliğini korumaktadır…
YORUMLAR