Komisyonlardan geçerek TBMM’nde görüşülecek olan “üretimi teşvik ve reform paketi” kapsamına alınan zeytinlik alanlarda tesisler kurulmasına izin verecek olan tasarı nedeniyle özellikle zeytin üreticileri başta olmak üzere ülke genelinde büyük bir tepki ve karşı duruş oluşmuştur.
Tasarıya karşı olanların içerisinde Anamuhalefet partisi de ilk sırada yer almıştır.
Tasarının yasalaşmaması ve böylece zeytinlik alanların rant uğruna yok edilmemesi için herkes elinden geleni yapmakta, oluşacak zararları dile getirmekte ve böylece uyarı görevini yerine getirmek suretiyle yurttaşlık borcunu ifa etmektedir.
Tasarının karşısında olanlar bunun neden ve gerekçelerini birbiri peşi sıra belirtmekte, eğer tasarı yasalaşır ise tıpkı tarım alanları gibi , zeytinlik alanlarında yok olacağını, zeytinciliğin ise tarihe gömülme tehlikesi ile karşı karşıya kalacağını yüksek sesle dile getirmek suretiyle sağduyu çağrısında bulunmaktadırlar.
Buna karşılık tasarıyı savunanlar ise ortada “kamu yararı” söz konusu ise zeytinlik alanların imara açılmasında bir sakınca olmayacağını ifade etmekte ve net bir biçimde “zeytin mi, tesis mi önemli” sorusunu sormak suretiyle gerçek amacı açıkça ortaya koymaktadırlar.
Özellikle “zeytin mi, tesis mi önemli” cümlesini sarf eden kişinin Başbakan olması amacın daha belirgin bir şekilde gözler önüne serilmesine neden olmuştur.
“Zeytin mi, tesis mi önemli” sorusunu yetkili ağızdan duyar duymaz tüylerimiz ürperdi. Nasıl olur da böyle bir anlayışla hareket edilir, nasıl olurda böyle bir soruya muhatap kalınır demekten kendimizi alamadık.
Her şeyin ranta, paraya endekslenmesi gibi bir sonucun çıkmasına neden olacak böyle bir anlayış, ülkenin tüm tarihi ve doğal zenginliklerinin rant uğruna heba edilmesi gibi bir sonucun ortaya çıkmasına neden olabilecektir.
Şöyle bir geriye dönüp bakalım?…
Rant uğruna, para getirisi, bazıları bir şeyler yapsın ve bundan para kazansın anlayışı ile ülkenin tüm tarihi ve doğal zenginlikleri birer birer yok olmadı mı?…
Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde kıyıların acınacak hali gözler önünde. Dünyanın sayılı kumsallarının bulunduğu kıyılarımız rant uğruna, üzerlerine tesis kurulabilmesi için imara açılmış ve böylece kıyılarımızda vatandaşların rahatça adım atacağı, nefes alacağı yerler bırakılmamıştır.
Yine ülkemizde önemli endüstri kaynaklarının birini oluşturması gereken balıkçılık neredeyse yok edilmiştir. Bu nedenle balık türleri tükenmiş, kültür balıkçılığına yönelmek suretiyle kıyılarımız pervasızca kirletilmeye terk edilmiştir.
Gelişi güzel kurulan HES’ler nedeniyle akarsularımız yok olmuş Türkiye sulak bir ülke iken kurak bir ülke haline gelmiştir.
Dünyanın sayılı tarım ülkeleri arasında yer alan Türkiye, yanlış tarım politikası, girdilerin aşırı bir şekilde yükseltilmesi ve tarım ürünleri için tespit edilen fiyatın ise girdileri karşılayamaz hale getirilmesi sonucu tarım ürünü ihraç eden Türkiye tarım ürünü ithal eder duruma düşürülmüştür.
Aynı yanlış politika sonucu hayvancılıkta neredeyse yok edilmiş, Türkiye et ve kasaplık hayvan ithal eder konuma girmiştir. Özellikle dar gelirlilerin mutfağına az da olsa giren et, bu kez hiç giremez olmuştur. Zira et fiyatları dünya piyasalarını da geride bırakır bir şekilde yükselmiş ve el yakmaya başlamıştır.
Tütün ve pancar üretimi de uygulanan yanlış politikalar sonucu gerilemiş, tütün ve pancarı işleyen tesislerde birer birer kapatılmıştır.
Şimdi elimizde kala kala bir zeytincilik kalmıştır. Bunun bugüne kadar elimizden çıkmaması, ranta kurban edilmemesinin nedeni de “1939 yılında kabul edilen ve halen yürürlükte olan zeytinciliği koruma yasası” olmuştur. Bu yasayı değiştirmek, zeytinlik alanların talan edilmesini sağlayabilmek için beş kez yapılan girişim akim kalmış idi. Bu kez yeni bir girişim ile zeytinlik alanlar ve zeytincilik ölüme mahkûm edilmek istenmektedir. Bu doğrultuda da kararlı olunduğu yapılan açıklamalardan anlaşılmaktadır.
Bakınız Başbakan ne diyor?. “Zeytin mi, tesis mi önemli?” Anlayış bu olur, yani her şey paraya, ranta, gelire endekslenirse elbette ki böylesi sorular rahatlıkla sorulur.Bize sorarsanız yanıtımız “zeytin” önemlidir olacaktır. Zira Türkiye’nin tarım, hayvancılık, balıkçılık ve zeytincilik gibi doğal güzellikleri bozmayan, koruyan, dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer almasına neden olan “altın yumurtlayan bir tavuğu” vardır. Şimdi bunu kesmek ve birkaç lira uğruna Türkiye’nin tüm güzelliklerini yok etmek, ülkeyi çorak bir hale getirmek isteyen, her şeyi ranta bağlayan bir anlayışın egemen olması istenmektedir. Diliyoruz ki böyle bir anlayış egemen olmaz ve elde kalan son kaynak kurtulur…
[email protected]
YORUMLAR