Zihin Dağınıklığı

Kelimelerden öte bir yerdeymiş gibi saklıyorum zamanı…  Her şey daha öteki ve her şey daha uzak… Bir ruhun huzursuzluğuna dokunmak neyse o…  Hayallerini sayıklayan bir çocuğun duygularına dokunmak neyse… Kafamın içinde adı konmamış bir sayı sistemiyle uyanıyorum, bir ritim bozukluğu gibi… Birbirinden bağımsız dönüp duran bir sürü sözcük… Bir yaşamın kıstırıldığı algıdan çok, bir görüntünün […]

Kelimelerden öte bir yerdeymiş gibi saklıyorum zamanı… 

Her şey daha öteki ve her şey daha uzak…

Bir ruhun huzursuzluğuna dokunmak neyse o… 

Hayallerini sayıklayan bir çocuğun duygularına dokunmak neyse…

Kafamın içinde adı konmamış bir sayı sistemiyle uyanıyorum, bir ritim bozukluğu gibi…

Birbirinden bağımsız dönüp duran bir sürü sözcük…

Bir yaşamın kıstırıldığı algıdan çok, bir görüntünün savsaklanması üzerine çabalayan kalabalığa döndük belki…

Anlamayı terk eden bir zihin ve her daim sırnaşmış bir zıtlık hali…

Yarışmalar, diziler, yemek programları…

Yokluk

Yoksulluk

Yazılanlar, çizilenler

Sınavlar, sorular, öğrenciler…

Hayaller ve hayal kırıklığı…

Sıkılgan bir hüznün oluruna dayanmak ya da kırılgan bir keşfin akışına kapılmak…

Ve belki algının bulanıklığından uzaklaşmak,

Gerçeğin en saf haline, elle tutulur olanın yakınlığına belki…

 “Ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım

Şehrin hizbe sokaklarında

Yavaş yavaş kaybolur benliğim…” diye ekliyor İhsan Yüce

Kalabalık arasında yaşanan o adımsızlık hali gibi…

Unutulmuşluğun garipsenmediği bir acı…

Yoksulluğun,

Rakamların ve hızla tüketilen bir ömrün alışkanlık hali özellikle…

Çünkü modern çağ kendi kalabalığıyla haykırıyor adeta…

Bireyin sancısına ilgisiz…

Yoksulluğuna, hayallerine

Aşkına, acısına, yalnızlığına…

“Şimdi bir soru işareti gibi kaldım şu dünyada.

Dokunup yaprakların üstüne düşmüş çiylere

Uzanıp gölgesine bir portakal ağacının”  diye araya giriyor Ahmet Erhan

Neler oluyor gerçekten, hangi duyunun gerçek olma olasılığı daha yüksek?

Hangi bilgi gerçek, hangisi abartı, hangisi eksik?

Haber bültenleri kayıyor durmadan ve belki alt yazının kendisi bir karakterden ibaret…

Belki medyanın kendisi bir son dakika haberi…

Kameraman ve dahası

Konuşulanlar, spotlar, rakamlar…

Alt yazı bir başka alt yazıya eklemlenmiş, yazılar yazıları kovalar gibi durmadan…

İzleyiciler ah o izleyiciler

Evrenin ilk tüketen topluluğu…

Soyut kültür

Kitle kültürü ve dahası…

İstihdam

Büyüme…

“Bugün de ince, bugün de kırıldı kırılacak 

Bugün de 

Tam nerede kalmışsam…” diye yazmış Edip Cansever

Konuşulanlar, spotlar, rakamlar…

Korku, kaygı, hayal kırıklığı…

Bir yaşamın kıstırıldığı algıdan çok, bir görüntünün savsaklanması üzerine çabalayan kalabalığa döndük belki…

Anlamayı terk eden bir zihin ve her daim sırnaşmış bir zıtlık hali…

Exit mobile version