Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Av. Nabi İNAL

Zorunlu Eğitim 

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel, “Lise eğitimi zorunlu olmalı mı?” sorusuna şu yanıtı vermiştir:

“Bu dönemi tüm gençler için erişilebilir ve zorunlu kılmak; toplumsal eşitlik açısından fırsatlar yaratır, dengeleri sağlar, ekonomik kalkınma için nitelikli insan kaynağı oluşturur. Kültürel gelişim ve demokratik bilinç açısından da önemli katkılar sunar.”

Devamında şunları eklemiştir:

“Atatürk’ün eğitim devrimleri, bireyin düşünsel özgürlüğünü esas alır. Bu nedenle lise düzeyinde eğitimin herkes için ulaşılabilir olması ve teşvik edilmesi, onun vizyonunun doğal bir devamıdır.”

Ayrıca şunları vurgulamıştır:

“Lise eğitimi, özellikle kız çocukları için erken yaşta evlilik, istismar ve yoksulluk döngüsünü kırmanın en etkili yollarından biridir.

Bugün her ne kadar lise eğitimi fiilen yaygınlaşmış görünse de, binlerce genç hâlâ ekonomik, sosyal ya da kültürel engeller nedeniyle bu haktan yararlanamıyor.

Zorunlu lise eğitimi, yalnızca bir yasal düzenleme değil; aynı zamanda toplumsal bir irade beyanıdır.

Lise eğitimi zorunlu olmalıdır; çünkü çağdaş, eşit ve özgür bir toplumun temeli ancak bu şekilde atılabilir.” diyerek Ayşe Yüksel, lise eğitiminin zorunlu olması gerektiği yönündeki görüşünü güçlü bir şekilde ifade etmiştir.

Şimdi şu soruyu kendimize sormalı ve dürüstçe yanıtlamalıyız:

Ayşe Yüksel haksız mı?

Elbette ki haklıdır.

Bu nedenle lise eğitimi yalnızca bir bireysel tercih olarak değil; toplumu dönüştürecek bir gereklilik olarak ele alınmalıdır.

Özellikle kız çocukları için lise eğitimi, yalnızca bir hak değil; yaşamlarını şekillendirecek, onları erken yaşta evlilikten, istismardan ve yoksulluktan koruyacak bir kalkandır.

Bu, sadece bireyin değil, toplumun geleceğini de doğrudan ilgilendirir.

Ancak eğitimin yalnızca var olması yetmez; niteliği de tartışılmalıdır.

Bugün hâlâ meslek eğitimi alanında ciddi eksiklikler mevcuttur ve bu eksiklikler gençlerin hayata katılımını olumsuz yönde etkilemektedir.

Yine bir hususu da hatırlamalı ve üzerine basa basa tekrar etmeliyiz: Meslek ve teknik eğitimde de, eğtimin yetersiz olduğunu hatırdan çıkarmamak gereklidir.

Ve başka bir mesele daha var, unutulmaması gereken:

Hani vakıf kurulacaktı?

Hani kitaplar serbestçe seçilebilecekti?

Ne yazık ki bunlar da gerçekleşmedi.

Tavsiye kitap listelerinde gelişi güzel seçilmiş eserler yer alıyor.

Liste hazırlarken bilimsel yaklaşımlar değil, çoğu zaman ideolojik eğilimler belirleyici oluyor.

Kitap seçimlerinde tarafsızlık sağlanamayınca, öğrenciler için en temel haklardan biri olan nitelikli bilgiye erişim de gölgeleniyor.

İşte tam da bu yüzden, bir kez daha söylemeliyiz:

Eğri oturalım ama doğru düşünelim.

Doğru düşünelim ki; sonumuz aydınlık olsun.

Doğru düşünelim ki; yolumuz çağdaşlığa açılsın.

Doğru düşünelim ki, güneşli günler yalnızca bir hayal olarak kalmasın—gerçekliğimiz olsun.

Tüm bu tabloyu fark ederek yolumuza devam edelim.

Eğitimin kıymetini sadece sözde değil, eylemde de gösterelim.

Zorunlu lise eğitimini sadece bir yasa maddesi olarak değil, bir gelecek politikası olarak benimseyelim.  Onu ödünsüz bir şekilde uygulayalım.

Uygularken de eksiklerini tamamlamak, niteliğini güçlendirmek için üzerimize düşeni yapalım.

İşte ancak o zaman, hep birlikte aydınlık günlere ulaşabiliriz.

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER