İnsanlığın ilk yerleşik hayata geçtiği topraklarda yaşıyoruz. El değmemiş doğa, yüzlerce yılın gelenek ve görenekleri, geçmişin mimari dokusu, en orijinal ve doğal tatlar halen bu köylerde varlığını sürdürüyor. Bu nedenledir ki, gezginlerimizin bu küçük yerleşimlere olan ilgisi her geçen yıl biraz daha artıyor. Biz de Türkiye’de mutlaka görülmesi gereken köylerin
peşine düştük. Vakıflı da o köylerden biri…
Hürriyet Gazetesi’nden Melis Yılmaz ve Büşra Korkmaz tarafından kaleme alınan “Türkiye’nin en özgün 10 köyü” haberinde adı geçen köylerden biri, Hatay’ın Samandağ ilçesindeki Vakıflı Köyü. Burası, “Türkiye’nin Tek Ermeni Köyü” olma özelliği ile öne çıkartılmak istense de, aslında ifade edilenin asıl karşılığı, “Türkiye’nin Son Ermeni Köyü”! Musa Dağı eteklerindeki Hıdırbey Vadisi’nin doğal devamı niteliğinde köy, birçok özelliğiyle, benzerlerinden ayrılıyor. Adeta, ‘olması gerekenin’ altını çiziyor.
–
Köyümüzün tamamını Ermeni asıllı Türk vatandaşları oluşturması yanı sıra, köyümüzün diğer bir özelliği de, köyde organik tarım yapılıyor olması. Organik tarımla yetiştirdiğimiz portakal başta olmak üzere, narenciye ürünleriyle, 2004 yılında Türkiye’ye 1 milyon Euro ihracat geliri kazandırınca, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) tarafından Toplumsal ve Sportif Fair Play Ödülü ile mükâfatlandırıldık.
Köy Kilisesi, Surp Asdvadzadzin (Aziz Meryem Ana), 1997 yılında geniş kapsamlı restorasyonla bugünkü halini aldı. Her yıl kutladığımız Kutsal Doğum (Noel / Surp Dzununt), Kutsal Diriliş (Paskalya / Surp Zadig) ve Meryem Ana’nın Göğe Yükseliş Yortusu (Surp Asdvadzadzin) dini törenlerimizle, geleneklerimizi devam ettiriyoruz.
Köyümüz, dünyanın her tarafına yayılmış köyümüzün eski sakinlerinin devamı olan kuşakların, yerli-yabancı turistlerin, ulusal ve uluslararası medyanın ilgi odağı haline gelmiş durumdadır. Güzel manzaralı, temiz bir havaya sahip, organik ürünlerin yetiştirildiği ve geleneklerimizi sürdürdüğümüz köyümüze herkesi bekliyoruz.
–
Vakıflı’ya ‘son’ özelliğini etiketleyen hikayesi ise geçmişe dayanıyor. 29 Haziran 1939’da, Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararı alan Hatay’ın değişik bölgelerinde ve Musa Dağı eteklerindeki altı ayrı köyde yaşayan Ermeni Toplumu’na; Vakıflı (Vakıf), Kapısuyu (Kebusiye), Hıdırbey, Yoğunoluk, Eriklikuyu (Hacı Habipli), Teknepınar (önce Bityas sonra Batıayaz), Türkiye’de kalma ya da göç edebilme serbestîsi tanındı. Diğer köyler yoğun göç alırken, Vakıflı Köylüleri Türkiye’de kalma yönünde karar aldı. Bugün ‘son’ diye ifade edilen de buna dair!
Hürriyet Gazetesi’nin listesine giren ilk iki köy; Bir göl, iki batık: Halfeti ve Belkıs Köyleri, Antep-Urfa…
Son yıllarda gezgin rotaları arasına giren Halfeti ve Belkıs Köyleri; tarih, doğa ve kültür meraklıları için muhteşem bir destinasyon. Gaziantep ve Şanlıurfa arasındaki bu köylerin bir başka özelliği de nefis yerel lezzetleri. Peki, diğer köyler mi?
–
100 yıllık göç hikâyesi: Ulupamir Köyü, Van… Van’ın muhteşem coğrafyasının içinde, uzaktan sıradan bir köy görünse de, Ulupamir Köyü’nün göçlerle harmanlanmış tarihi bir yapısı var. Sakinlerinin çekik gözleri ve etraftaki geleneksel kilimleri, Asyalı kökenlerini ele veriyor.
–
Türkiye’nin kıymetlisi: Vakıflı Köyü, Hatay… Musa Dağı’nın eteklerinde kurulu yerleşim, Türkiye’nin kalan tek (son) Ermeni Köyü… Hatay’ın Samandağ ilçesine 3 kilometre uzaklıkta. Gelenekler, yüzyıllardır bozulmadan sürüyor. Her yıl Ağustos ayının ikinci pazarı kutlanan ve Hıristiyan âlemince kutsal kabul edilen Meryem Ana Yortusu, dinsel bir tören olması yanı sıra, farklı din ve mezhepleri de bir araya getiriyor. Havası, manzarası, organik ürünleri ve
–
İzmir’in Selçuk ilçesine 8 kilometre uzaklıkta eski bir Rum Köyü. Özgün adı, Kırkınca… Cumhuriyet’in ilk yıllarında, dönemin İzmir Valisi Kazım Dirik’in talimatıyla ismi ‘Şirince’ olarak resmileştirilmiş. Köyde; bağcılık, şarap üretimi ve zeytincilik yapılıyor. Bazı Rum evleri ise pansiyon olarak hizmet veriyor. Tabela kirliliği yok. Adı gibi şirin. Doğal bir film platosu gibi! İçindeki Matematik Köyü’nde vakit geçirmeye doyamazsınız.
–
Film seti gibi: Yukarı Doğanbey, Aydın… Doğanbey Köyü, 1980’lerde aşağı taşınınca, eskiden Rumların yaşadığı asıl yerleşim hem ‘Yukarı’ adını aldı hem de kaderine terk edildi. Yıllar sonra Türkiye’nin önde gelen entelektüelleri tarafından evler satın alıp restorasyonlar yapıldı ve bugün, inanılmaz güzellikte mimari örnekler ortaya çıktı. Köy, adeta zaman içinde hareket kazandı. Halen yaşayan kimse olmadığından, yılın çoğu zamanı yine hayalet köy durumunda. Yapımcılar için doğal bir set işlevi görüyor.
–
Masalın içindeymiş gibi: Özgüven köyü, Artvin… Artvin’in Yusufeli ilçesinin Altıparmak Dağları tarafında olan Özgüven Köyü, yüksek zirvelerin arasında saklanmış bir masal dünyası adeta. Altı taş, üstü ahşap evlerinin yanı sıra, muhteşem doğası, bu pek de fazla bilinmeyen köyü en özgün
–
Osmanlı’dan günümüze: Cumalıkızık, Bursa… Uludağ’ın kuzey eteklerinde kurulmuş ve halen yaşayan beş Kızık köyünden biri. Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk kurduğu köylerden. Osmanlı mimarisinin en tipik ve renkli örnekleri burada. 2000’de UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil edildi. Neredeyse kurulduğu zamanda donmuş-çasına, günümüze değin aynı şekilde kalmış. Köyde bir de etnografya müzesi var. Özellikle ev yapımı reçelleri mutlaka tadılması gereken lezzetlerden!
–
Yeryüzünde bir cennet: Maçahel, Artvin… Borçka ilçesine bağlı Maçahel, Karçal Dağları eteklerinde kurulu yedi köyden oluşuyor. Merkez köyün ismi Camili. Maçahel’in en önemli özelliği, UNESCO’nun da 2005 yılında tescillediği, dünyada ekosistemi bozulmamış nadir alanlara verilen ‘Biyosfer Rezerv Alanı’ unvanı taşıyor olması. Coğrafi yapısı, benzersiz biyoçeşitliliği ve doğa harikaları ile ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor. Maçahel, ayrıca Kafkas balıyla meşhur. Her yıl ağustos ayının ortalarında düzenlenen festival zamanı, bölgenin en canlı ve kalabalık olduğu dönem.
–
–
Manzarası en güzel köy: Lübbey, İzmir… İzmir’in Ödemiş ilçesine bağlı… Bozdağlar’da, iki tarafı uçurum olan yüksek bir sırta kurulmuş. Tarihi evleri, coğrafyaya uyumu ve manzara-sıyla çok çarpıcı bir yer. Sarp bir arazide olduğu için sakinleri taşınmış, Çamyayla adlı yeni köye yerleşmiş. Lübbey’e arada bir geliyorlar. Bu nedenle genellikle sakin, eski dokusunu da korumayı sürdürüyor. -Tamer Yazar-