Pazar günü, Cumhuriyetin 100. yılını coşku ile kutladık. Yurdun dört bir yanı bayraklarla donatılmış idi.
Öyle bir coşu vardı ki, insanın gözyaşlarını tutması kolay olmuyordu. Bu elbette ki sevinç gözyaşları idi.
Cumhuriyetin 100. yılında böylesi bir coşku ve inanmışlık görülmeye değerdi.
Anıtkabir doldu taştı.
Sevgi seli yel oldu, tüm yurda yayıldı.
İşte böylesi bir ortamda Cumhuriyetin 100. yılını idrak ettik.
Cumhuriyetin 100. yılını idrak ederken uzun uzun düşünme gereğini de duyduk.
Nasıl geçti bu yüzyıl?
Neler oldu bu yüzyılda?
Neleri gördük bu yüzyılda?
Nelerle karşılaştık bu yüzyılda?
Ülke nerelere götürülmek istendi bu yüzyılda?
Hangi engellerle karşılaştık bu yüzyılda?
Bu ve buna benzer sorularla karşı karşıya kaldık.
Ama tüm engelleri aşmasını bildik. Zira cumhuriyet sevgisi yüreklere işlemiş, yüreklere yerleşmiş idi.
Bir kere daha gördük ve anladık ki, cumhuriyet sevgisini hiçbir güç silemez, yıkamaz ve ortadan kaldıramaz idi.
İşte bunları görerek bir kez daha yüreklerimiz cumhuriyet sevgisi ile doldu, taştı.
Ve bir sonuca vardık bir kere daha.
Bu ülkeyi hiçbir güç geriye götüremeyecekti.
İstenildiği kadar aksine çaba sarfedilsin, başarılı olamayacaklardı.
Cumhuriyetin 100. yılı kutlamalarını gölgede bırakmak için çaba sarfedenler oldu. Bu yolda yapılmak istenen engellemeler, tamamen başarısız kaldı.
Yurdun dört bir yanındaki coşkuyu, sevgiyi, bayraklarla donatılmış kalplerdeki sökülüp atılamayacak ilgiyi gördükten sonra umutsuz olmaya bir neden olmadığını görerek ve anlayarak; cumhuriyetin 100. yılını kutlama şansını elde ettik.
Şans diyoruz. Zira böylesi bir coşku hiçbir ulusa ve bireyine nasip olmamıştır.
Yaşasın cumhuriyet diyoruz bir kez daha.
Dünya durdukça, Türkiye Cumhuriyeti de var olacak.
Bize bu coşkuyu gösteren Ulu Önder Atatürk ve dava arkadaşlarına minnet duygularımızı ifade ederek nice yüzyıllara diyoruz.