2017’den bu yana bekliyoruz

Uyarıya Ne Oldu Sahi? Antakya kent merkezindeki PTT idare binasının önüne atılan plastik bir branda üzerine yazılı, “Duvarlar YIKIM tehlikesi oluşturduğundan, kaldırım kısmen yaya trafiğine kapatılmıştır” uyarısının üzerinden aylar, hatta sene geçti! Haberimizin ara ara ısıtılan hallerine son eklenen bir vatandaş serzenişi ile başlayalım mı bugüne? O konuşsun, ardından da bu kenti idare edenler, idare […]

Uyarıya Ne Oldu Sahi?

Antakya kent merkezindeki PTT idare binasının önüne atılan plastik bir branda üzerine yazılı, “Duvarlar YIKIM tehlikesi oluşturduğundan, kaldırım kısmen yaya trafiğine kapatılmıştır” uyarısının üzerinden aylar, hatta sene geçti!

Haberimizin ara ara ısıtılan hallerine son eklenen bir vatandaş serzenişi ile başlayalım mı bugüne? O konuşsun, ardından da bu kenti idare edenler, idare (!) ettikleri kent adına söz haklarını kullansın!
“Bu duvarın yıkılma tehlikesi olduğunu o uyarı ile okuduğum zamanı hatırlıyorum. Ama uyarının üzerinden aylar geçti. Uyarıyı da kaldırdılar zaten. Anlaşılan o ki, duvar kendi kendini tamir etti! Ya da uyardıkları konuda yanıldıklarını anladılar! Ya da hiç biri… Şu duvarı yapmak isteselerdi eğer, emin olun kırk kere yaparlardı. Yıkılma tehlikesinin riskini birazcık olsa ciddiye alsalar, önüne birkaç plastik duba koyarak işi bu şekilde geçiştirmezlerdi. Deveye sormuşlar, ‘boynun neden eğri?’ diye… Deve de ‘nerem doğru ki ?’ demiş. Durum bu! O yüzden, gülün geçin! Gülüp geçerken de ‘burası Türkiye’ deyiverin!”
-RİSK VAR MI?-
Bu soruya cevap vermek isteyen Belediye (Antakya Belediyesi mi yoksa Hatay Büyükşehir Belediyesi mi) hangisi, kimse bilmiyor! PTT Antakya İdaresi’nin astığı uyarıya ‘sahip’ çıkmama sebebini de… Bu bekleyişin nasıl bir tehlike içerdiğini de… Çünkü her gün yüzlerce kentli ‘YIKILABİLİR’ uyarısı verilen bu duvarların dibinden geçiyor. Çocuklar, yaşlılar… Bu duvarların dibine oturan dilenciler… Piyango bileti satanlar… Sırtını duvara yaslayıp telefonu ile konuşanlar…
Olası bir kazada bahanemiz ne olacak bilmiyoruz ama, ‘yaşananlara’ dün eklediklerimiz, geçerliliğini bugün de fazlasıyla koruyor:
“Madem uyardınız (!) bizleri, buna dair çalışmaya ne oldu? Risk içerdiğini söylediğiniz duvarları o riskten kurtaracak projelendirmeye ne oldu? Yıkım tehlikesi olduğunu açık açık söylediğiniz duvarların yanı başından çocuklar güle oynaya geçerken, sizlerin kurumsal sorumluluğuna ne oldu? Sahi, hangi ara bu kadar lakayıt iş yapar olduk ? Hangi ara devlet işini bu kadar gevşettik? Makam ağırlığını ise hafiflettik!
Açık ve net, ben şikayetçiyim ! Olası bir kaza için şimdiden şikayetçiyim! Bir vatandaş olarak beni hiçe sayanlardan şikayetçiyim! Verilen sözleri rüzgara savuranlardan şikayetçiyim! Hizmeti sulandıranlardan şikayetçiyim! Balığın baştan koktuğu bu hikâyeyi ise toptan reddediyorum…”   -Tamer Yazar-

Exit mobile version