AÇKD Başkanı Selda Asker’den “Dünya Çevre Günü” Mesajı
Antakya Çevre Koruma Derneği (AÇKD Başkanı Selda Asker, “Dünya Çevre Günü” dolayısıyla yayınladığı mesajında uyarılarını sıraladı ve 2020 yılının doğa ile barışık yaşamın dönüm noktası olmasının gerekliliğine vurgu yaptı. Başkan Selda Asker, doğal değerlerin ve yaşanabilir bir çevrenin yok edildiği bir evrende yaşamın sürdürülebilir olmaktan çıkmasının kaçınılmaz olduğunun unutulmaması gerektiğine de dikkat çekti.
Kutlanacak bir çevre günümüz yok …
5 Haziran Dünya Çevre Gününü, Koronavirüsün küresel ölçekteki salgın tehdidi altında andıklarını belirten Başkan Selda Asker, mesajında şunlara yer verdi: “Yaşamakta olduğumuz küresel kriz bir kez daha gösterdi ki, insanlık bir parçası olduğu doğanın sahibi gibi davranmaktan ve bir avuç insan topluluğunun önüne geçilmez kâr hırsı ile doğal değerleri talan etmekten ve yağmalamaktan vaz geçmez ise bugünden geleceğe insanlığın yaşamını sürdürmesi neredeyse olanaksız olacaktır.
Anladık ki, ‘kriz küresel çözüm de küresel’. Çünkü krizin temel nedeni küresel ölçekte iklim değişikliği ve buna yol açan doğanın tahribidir. Kriz bu düzeyde ciddi olarak yaşamımızı tehdit etmesine karşın bundan ders almamakta direniyor ve bu krizi aşacak köktenci tedbirleri almaktan, bu temelde bir programla kaynaklarımızın kullanımı yerine, kimi tıbbi, sosyal, yasal, güvenlik temelli tedbirlerle bu süreç aşılmaya çalışılıyor. Diğer yandan kriz öncesi planlanmış ve yürütülmekte olan doğayı tehdit eden, doğal değerleri talan eden uygulama ve yatırımlara devam edilmekte ve ülkenin kaynakları ağırlıklı olarak geri dönülmez, artı değer yaratmayacak üretim odaklı olmaktan uzak biçim ve nitelikte harcamalarla tüketilmektedir.
Ülkemiz bütünlüğünde baktığımızda Dünya Çevre Gününü, Sorunlarımız ve Kaygılarımızın bugün dünden daha bir artmış olarak karşılıyoruz. Termik santrallerle zehirlenirken, taş , maden ocakları ekolojik dengeyi bozarken, su kaynakları, sulak alanlar, ormanlar hızla yok edilirken kutlanacak bir çevre günümüz yok… Günümüzde çevre kirliliği insan sağlığını tehdit eder hale geldi. Yok etmeye çalıştığımız dünyada bir de çevre günü kutlamaları yapıyoruz. 5 Haziran’ın kutlama değil mücadele günüdür.
1972 yılında İsveç’in Stockholm kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında alınan bir kararla 5 Haziran günü ‘Dünya Çevre Günü’ olarak kabul edildi. Sanayileşme, hızla çoğalan dünya nüfusuna bağlı olarak artan tüketim sonucu yaşanan çevre kirlenmesi artık insan sağlığını tehdit eden boyutlara gelmiştir. Sanayi artıkları, fosil yakıt kullanımı, petrol ve ilaç atıkları, suni gübreler, plastik atıkları havayı, toprağı ve suyumuzu kirletmektedir. Yaşam alanlarının hızla yok edilmesi, uygulanan yanlış çevre politikaları sonucu bu gün; dünyada milyonlarca insanın açlık ve susuzlukla mücadele ediyor. Bizler bu zamandan sonra sürdürülebilir bir çevrede, yasam savaşı veriyoruz. 5 Haziran Günü; doğaya düşman kararlar alan; karar vericilerin, ‘çevreci’ etkinlikler ve ‘sosyal sorumluluk projeleri’ ile doğa dostu imajı çizmeye çalıştıkları gün olmaya başlamıştır. Doğayı savunanlar için ise çevrenin kirletildiği, doğanın yok edildiği, yaşamın öldürüldüğü gerçeğini söyleme günüdür. Çevreciler için, 5 Haziran çevrenin kutlanması değil çevre adına mücadele günüdür.”
%100 Yenilenebilir Enerjiye geçilmeli …
Kendi bölgemize baktığımızda; dört tarafımızı saran taş ocakları, halen faaliyette olan ve sayısı her gün artarak değişen kurulmak istenen termik santrallerle zehirlenirken, yok edilen ağaçlarla, ülke genelinde tarihin en büyük çevre katliamlarının yapıldığı bu dönemde kutlanacak bir cevrede yaşamadıklarını belirten Başkan Selda Asker, ‘5 HAZIRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜNDE’ kutlama yapmadıklarını bildirdi ve mesajının sonunda beklentilerini şöyle sıraladı: “Türkiye çevrecileri olarak beklentilerimiz; temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının (Güneş, rüzgâr, jeotermal, biyoenerji vb.) kullanımı ile enerjinin etkin kullanımı ve %100 Yenilenebilir Enerjiye geçilmelidir. Sinop ve Akkuyu da yapılması öngörülen Nükleer santral antlaşmalarından ve tabii ki ülkeyi bir nükleer çöplüğüne dönüştürme girişimlerinden derhal vazgeçilmelidir. Hiçbir bilimsel değerlendirme içermeyen, doğa katliamına dönüşmüş, dönüşecek olan; Binlerce HES yapılanmalarından vazgeçilmelidir. Termik santrallerin çalışması durdurulmalı yenilerinin yapımlarından vazgeçilmelidir. Kıyıların doldurulması ve işgaline son verilmelidir. Kanal İstanbul vb. “çılgın!” projelerden vazgeçilmeli, doğa dostu akıllı projeler yaşama geçirilmelidir. Orman alanları ile Tarım alanları mutlaka korunmalıdır. Tarımda ciddi teşvik ve destek programlarıyla çiftçilerimiz, tarım işçileri desteklenmelidir. Tarımda kullanılan kimyasalların sulama ve yeraltı su kaynaklarına karışarak çevre sorunları yaratması önlenmeli, kimyasal madde kullanılmadan yerel tohumların kullanımı özendirilmelidir. Türkiye’nin Plastik atık çöpüne dönüşmesinin önüne geçilmelidir. Elektrikli taşıtların kullanımı için alt yapı çalışmaları hızlandırılmalıdır.” -Mehmet ÖZGÜN-