2022’den Hafızamda kalanlar….

      2022 yılından aklımda neler kaldı, hangi kitapları, hangi filmleri çok sevdik, hangi sergileri gezdik? İşte kültür sanata dair kişisel deneyimlerim.       Bir yılın bitimi yıl içinde yapılanların gözden geçirilmesini gerekli kılar. Yaşamın her alanında olduğu gibi kültür-sanat- edebiyat alanında da yapılanların dökümü yapılır. Yıl içinde yayımlanan kitaplar, dergiler,  yayınına son veren dergiler, sahnelenen oyunlar, […]

      2022 yılından aklımda neler kaldı, hangi kitapları, hangi filmleri çok sevdik, hangi sergileri gezdik? İşte kültür sanata dair kişisel deneyimlerim.

      Bir yılın bitimi yıl içinde yapılanların gözden geçirilmesini gerekli kılar. Yaşamın her alanında olduğu gibi kültür-sanat- edebiyat alanında da yapılanların dökümü yapılır. Yıl içinde yayımlanan kitaplar, dergiler,  yayınına son veren dergiler, sahnelenen oyunlar, yapılan çeviriler, elde edilen ödüller… ve acı gerçek o yıl yitirilen değerler…

      E-ticaret sitesi Hepsi burada 2022 yılı kitap satış istatistiklerini açıkladı. 2022’de en çok satan kitap Britanyalı Matt Haig’in ‘Gece Yarısı Kütüphanesi’ oldu.

      Hepsi burada’nın aktardığı bilgiye göre, “290 binden fazla kitabın toplam satış sayısı 10 milyonu aştı. En çok ‘Çocuk‘ ‘Edebiyat‘ ‘Eğitim‘ ‘Kişisel Gelişim’ ve ‘Araştırma-İnceleme’ kitapları” ilgi gördü.

      2022’nin en çok satan edebiyat kitapları listesinde roman türü öne çıktı. 2022’nin en çok satan kitabı Matt Haig’in ‘Gece Yarısı Kütüphanesi’ olurken, ikinci sırayı Zülfü Livaneli’nin ‘Kaplanın Sırtında’ adlı romanı aldı. Listenin devamında Esra Ezmeci’nin ‘İz Bıraktığın Kadar Varsın’ kitabı en çok satan üçüncü, Ahmet Ümit’in ‘Bir Aşk Masalı’ kitabı dördüncü, İlber Ortaylı’nın ‘İnsan Geleceğini Nasıl Kurar’ı ise beşinci sırada yerini aldı.

      Çok satan birkaç yapıt dışında, edebiyatın geri plana itildiği bir yıl oldu 2022 yılı. Hele şairler için tam kayıp bir yıl. Ne yazık ki yayınevleri şiir kitabı, oyun basmıyor. Oysa iyi bir şiir okuru olunmadan iyi bir roman okuru olunamaz.

      Diyebiliriz ki 2022 yılı, yine Sabahattin Ali, Zülfü Livaneli, Ahmet Ümit ve Orhan Pamuk yılı oldu. Bu yazarlarımız yıl boyu en çok okunanlar listesinden inmedi.

2022 yılı içinde Türkiye büyük kayıplar verdi. Milyonların kalbinde taht kurmuş, Fatma Girik, Cüneyt Arkın, Akrep Nalan…Bunların birkaçı.

      Yıl sonuna doğru, bir acı haber bu kez yayıncılık dünyasından geldi. Türk edebiyatının önemli isimlerinden Rıfat Ilgaz’ın oğlu ve Çınar Yayınevi’nin kurucusu Aydın Ilgaz, evinde geçirdiği kalp krizi sonucu 82 yaşında vefat etti.

      Bana göre 2022 yılının önemli edebiyat ya da yayıncılık olayı Annie Ernaux’un Nobel Edebiyat ödülünü kazanmış olması, Ernaux’un cinsiyet ve sınıf eşitsizliğini tarihi örüntülerle kaplayan ve anlaşılır bir dille zihnimize kazıyan önemli bir yazar olmasından dolayı, bana göre bu yılın en önemli edebiyat olayı.

      Daha küçük bir pencereden baktığımda ise iki yıldır süregelen pandemiden özgürleşmemizi ve yeniden imza günleri, fuarlar, etkinlikler, söyleşiler düzenliyor oluşumuzu da önemli bulduğumu söyleyebilirim. Hatay Expo Kitap Fuarı, Samandağ Kitap Günleri, Reyhanlı Belediyesi’nin “Cemil Meriç İrfan ve Sanat Günleri” kentimizin kültür sanat yaşamına farklı bir zenginlik kattı.

Yılın son haftası, Kurak Günler  filmini izledim eşimle birlikte.  Bence Yılın Filmi sayılabilir.

      Üzerinde çok yazıldı çizildi ve çok da tartışıldı ama bir kez daha altını çizeyim: 2022’nin filmi bence “Kurak Günler”di elbette. Vizyonda hatırı sayılır bir izleyici ilgisine mazhar olması çok güzeldi.

Antakya gibi birkaç bin yıllık kadim kentte ne yazık ki bir resim galerimiz bile yok.  Bu nedenle sergi izleme olanağımız olmuyor.  Ama Kasım ayında, İstanbul’da farklı mekanlara yayılmış kallavi içeriğiyle 17. İstanbul Bienali özellikle hafızamda yer etti.  Dilerim bu tür sergileri kenttaşlarımız da izleme olanağı bulur.

      Sözlerimi Selim İleri’den bir alıntıyla bitiriyorum:  Ölünceye Kadar Seninim

      “Vitrindeki bereler… Fakat bir camekanın önünde karşılaşmışlardı, akşamdı ve Ferit o açık yeşil benekli, sarı gözler, o ela gülümsüyordu, Ferit gülümsüyordu. Yıllardan 1941 mi, 1942 mi ne bitiyordu: Yılın son günü, son akşamı. Camekanın gerisinde oyuncaklar, dantel giysili taşbebekler duruyordu; uzun kirpikli, ok kirpikli, simsiyah fırça kirpikli, sapsarı saçlı taşbebekler. (…) Ne güzel şeylerdi; elörgüsü. (…) “İyi misiniz Ferit?” Sonra bir kahkaha, Beyoğlu caddesi boyunca, buz gibi soğukta asılı kalıverdi; sadece bir kahkaha. Gülümseyen taşbebekler hızla silinirken, Ferit’in gözleri hızla silinirken, o kahkahanın acımasızlığı hızla silinirken; her şey çürüyor, diye mırıldandı, hatıralar bile. Saadeti tek hissettiği zamanlar olan ilk gençliğinde, genç kızlığında, kısacık süren nişanlılığında ekose berelerini başına geçirir; uzun saçlarını, omuzlarına örttüğü mavi tilkinin üstüne bırakır; yaşamdan çok şeyler bekleyerek, meçhul bir sevdanın peşinde koşardı.”

Exit mobile version