2023 yılına elveda dediğimiz bu günlerde, Türkiye için geleceğe yönelik stratejik sorunları masaya yatıralım.
ABD’NİN VEKİLİ PKK/PYD TERÖR ÖRGÜTÜ
Türkiye, 1984’ten beri 39 yıldır PKK bölücü terör örgütüyle mücadele ediyor. Yurt içinde PKK terör örgütü varlığı azaldı. Ancak, Kuzey Irak’ta ve Suriye’de PKK terör örgütü tehdidi arttı. Aslında, yurt dışı dikkate alındığında PYD/PKK terör örgütü tehdidinde bir azalma yok. Suriye’deki PYD/YPG terör örgütü tehdidi, PKK terör örgütünden yaklaşık 10 kat daha fazla bir güce ulaştı. ABD’nin desteğiyle, yaklaşık 70 bin silahlı teröriste sahip bir devletçik oluşturuldu. Suriye’de oluşturulan bu terör devletçiğinin, Kuzey Irak’la bütünleştirme adımları atılıyor. Türkiye, 9 Ekim 2019’da Suriye’de PKK/PYD terör örgütüne karşı düzenlediği, “Barış Pınarı” operasyonunu durdurmayacaktı. 9 Ekim 2019’da başlatılan ve ABD’nin baskısıyla 17 Ekim 2019’da durdurulan “Barış Pınarı Harekâtı”, ne yazık ki hedefine ulaşamadı. Türkiye, ABD’nin operasyonu durdurma baskısına “hayır” diyebilmeliydi. Diyemedi…
***
Savaşın çehresi değişti. Günümüzde, HİBRİT ya da 5’inci Nesil Savaş yürütülüyor. Terör örgütlerinin, özel askeri şirketlerin, paralı askerlerin, düzenli orduların ve diğer unsurların sahada yer aldığı bir savaş türü. Maliyeti oldukça düşük. Bu savaş kapsamında, PKK/YPG terör örgütü, ABD’nin vekili olarak Türkiye’ye karşı terör eylemleri gerçekleştiriyor. Bir gerçeğin altını çizelim: HİBRİT savaş ya da vekâlet savaşı tanımına göre ABD, vekili PKK/YPG vasıtasıyla Türkiye ile savaşıyor. Türkiye’ye ait Silahlı Hava Aracı’nı (SİHA), vekili PKK/PYD’yi korumak için Suriye’de düşürdü. Vekilini korumak için, Türkiye’nin Suriye’de düzenleyeceği geniş kapsamlı operasyona hep karşı çıkıyor. Türkiye, ABD’ye rağmen PKK/PYD terör örgütüne ve Kuzey Irak’taki PKK terör örgütüne geniş kapsamlı bir operasyon yapmak zorundadır.
PKK/PYD terör örgütü tehdit olmaktan çıkarılamazsa ne olur?
ABD’nin projesinin birinci ayağında; Türkiye, Suriye, Irak ve İran’da bir Kürt Devleti’nin kurulması; ikinci ayağında ise İran’da rejim değişikliği yapılması veya İran’ın Suriye gibi parçalanmasıdır. ABD, bu hedefine hızla ilerliyor.
SIĞINMACILAR/GÖÇMENLER
Suriye’den gelen sığınmacı sayısı, resmi rakamlara göre yaklaşık dört milyon. Suriyeli sığınmacıların ülkelere dağılımına bakıldığında, dikkat çeken bir tablo söz konusu. Lübnan 1 milyon, Ürdün 660 bin, Irak 250 bin, Mısır 130 bin, Almanya 530 bin, İsveç 130 bin, Avusturya 50 bin, Kanada 54 bin, ABD 33 bin, İngiltere 20 bin Suriyeli sığınmacı kabul etmiş.
***
ABD, Suriye’de terör devletçiği için PKK/PYD terör örgütü eliyle demografik yapıyı değiştirdi, sığınmacıların ülkelerine dönmelerini istemiyor. AB, Türkiye’deki sığınmacıların ülkelerine dönmelerini istemiyor. PYD/PKK terör örgütü de, sığınmacıların dönmelerini istemiyor, çünkü göç ettirdiği yerleri işgal etti. ABD, haritayı değiştirdi ama en fazla 33 bin sığınmacı kabul etti. Batı, ABD’ye destek oldu ama fazla sığınmacı kabul etmiyor. Körfez ülkeleri, Suriyeli sığınmacı kabul etmiyor. Bu ülkelerin çoğu, Suriye’nin parçalanmasını ve PKK/PYD terör devletçiğini destekliyor. 10 bin km uzaktan gelip bölgeye, petrole el koyan ABD’nin amacını Türkiye görmeliydi. Türkiye, ABD ve AB’nin çok açık olan bu göç projesi oyununa gelmemeliydi. Sonuçta, Türkiye, dünyanın en fazla göçmenine ev sahipliği yapan ülke konumuna geldi.
Hiçbir ülke, dünyanın en fazla göçmenini barındıran durumda olmak istemez. Türkiye, dünyanın en fazla göçmenine ev sahipliği yapmakla sadece ekonomik değil, sosyal, kültürel, güvenlik alanlarında da büyük riskleri sahiplenmiş oldu.
1979’da Sovyetlerin Afganistan’ı işgalinin ardından, Pakistan 4,5 milyona yakın Afgan sığınmacıyı kabul etti. Pakistanlı mülteci uzmanı Cavit Sıddıki, ülkedeki mülteciler tarafından organize edilen suçlar ve terör faaliyetleri nedeniyle sosyal hayatın tehdit altına girdiğinin belirtiyor. Sıddıki, mültecilerin Pakistan’da sosyal hayatı zedelediğinin tam olarak farkına varılmasının 30 yıl sürdüğünü söyledi.(1) Türkiye, bu gerçeği 10 yılda anladı. Köklü önlemler almalı.
***
ABD, Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında, Yüzyılın Projesi’nde hedefine ulaşmak için terör örgütlerini ve sığınmacılar/göçmenler içinde kendisine hizmet edecek unsurları kullanma yoluna gidecektir. HİBRİT savaşı zaten uygulamaktadır.
Türkiye, sığınmacı/göçmenleri ülkelerine göndermek ya da Batı ülkelerine gitmelerine izin vermek durumundadır.
Ve yüzyılın projesi, Sevr’i unutmayan güçlerin hayalleri savaşmadan gerçekleşebilir. Bu projenin, Irak ve Suriye parçası tamamlanmıştır. Demografik yapısı değiştirilerek, Hatay bu projenin son halkası olacaktır. Böylece, Akdeniz’e açılan bir maşa devlet gündeme gelecektir.
***
YÜZYILIN PROJESİ SON ADIMLARINI ATIYOR
1919’da İngiliz Binbaşı Noel’in haritası, 1920 SEVR Antlaşması haritası, 2003’te ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi haritası, 2006’da ABD’li albayın ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi’ndeki haritası, PKK terör örgütünün sözde haritası, 2017’de Kuzey Irak Bağımsızlık Referandumu haritası, 2021’de Papa’nın Erbil’i ziyareti anısına bastırılan PAPA PULU haritası. Bu haritalar birbiriyle uyumlu ve neredeyse aynı. 1919’dan bugüne bu haritaların sınırları aynı. Haritalarda; Hatay, Kahramanmaraş, Sivas, Erzincan, Erzurum, Kars ve güneyi “Büyük Kürdistan” olarak yer alır.
– 911 kilometrelik Suriye ve 378 kilometrelik Irak sınırı olmak üzere, Türkiye’nin 1300 kilometrelik sınırı terör üreten bir coğrafya dönüştürülmüştür.
– Dünyada en fazla göçmene ev sahipliği yapan ülke konumuna gelmiştir.
Türkiye, mevcut stratejik sorunlarıyla hassas bir ülke konumuna gelmiştir. BEKA sorununa dönüşen, bu iki stratejik sorunu çözmeden gelecek kuşaklara refah ve güvenlik vadedemez… Somut sonucu mu görmek istiyorsunuz?.. Beyin göçüne ve gençlerin yurt dışı hedeflerine bakın…
Ve tarih bir dikiz aynası, arada bir bakılması gereken…
(1)https://www.sozcu.com.tr/2016/dunya/multeci-sorunu-turkiyeyi-de-pakistanlastirabilir-1040754/amp/ (Erişim, 2 Ocak 2024, 1740).