<strong>Arının kovanına çomak sokmak</strong>…

      Arının kovanına çomak sokmak diye bir deyim vardır.       Bu deyimi bilenler ne anlama geldiğini anlayıpta buna göre kendilerine bir yol çizerler ve sonunda başarılı olurlar.       Aksine bir tutum içinde bulunanlar ise sonuçta başarısız olurlar.       Bu deyim tüm yaşam için geçerlilik ifade eder.       Hayatın gerçekleri bu şekilde tecelli eder.       Şöyle […]

      Arının kovanına çomak sokmak diye bir deyim vardır.

      Bu deyimi bilenler ne anlama geldiğini anlayıpta buna göre kendilerine bir yol çizerler ve sonunda başarılı olurlar.

      Aksine bir tutum içinde bulunanlar ise sonuçta başarısız olurlar.

      Bu deyim tüm yaşam için geçerlilik ifade eder.

      Hayatın gerçekleri bu şekilde tecelli eder.

      Şöyle bir etrafımıza bakalım. Yaşadıklarımızı göz önünden geçirelim, duyduklarımızı tekrarlayalım, gördüklerimizi en ince ayrıntısına kadar inceleyip bir sonuca varmaya çalışalım.

      Tüm bunlar bize bir gerçeği bütün çıplaklığı ile göstermeye yeter de artar bile.

      Bu yaşamın her alanında geçerli olduğu gibi, siyaset sahnesinde de geçerliğini korur.

      Ortada fol yok, yumurta yok iken, suyu bulandırmanın, arının kovanına çomak sokmanın bir anlamı olmasa gerek.

      Buna rağmen yanlış adımlar atılır ve su bulandırılmaya çalışılırsa, bunun altından kalkmak hem zor, hemde büyük zararların oluşmasına neden olacak boyutlara ulaşılabilir.

      Siyaset sahnesinde gelişmeler iktidar kanadının aleyhine, muhalefet kanadının ise lehine cereyan etmekteyken, birden bire üstü kapanmış bir konuyu yeniden gündeme taşımak suretiyle hareket edilirse, bunu yapanlar yarar değil zarar görürler.

      Örneğin başörtüsü konusunda muhalefetin attığı yanlış adımlar.

      Konu çoktan çözülmüş ve tartışmasız bir hale gelmiş iken, yeniden gündem yapmanın savunulabilir bir yanının olmadığı kanısındayız.

      İktidar kanadının lehine bir fırsat verilmiştir.

      Sen misin konuyu gündeme taşıyan?

      O halde gelin hep beraber bir anayasa değişikliği yapalım ve konuyu daha da genişletmek suretiyle anayasal bir hüküm haline getirelim diye, konunun üzerine iktidar kanadı balıklamasına atıldı.

      İktidarı zor durumda bırakalım derken, muhalefet kanadı zor durumda kaldı.

      Şimdi ayıkla pirincin taşını, bakalım sonuç ne olacak.

      Muhalefet cephesi bir arayış içerisinde.

      İktidar cephesinin bu çıkışından nasıl en az zararla kurtulacağı hesapları yapılmaya başlandı.

      Bir yandan iktidar cephesinin anayasa değişikliği teklifi, öte yandan muhalefet cephesinin bu teklife karşı izleyeceği politika.

      Düşünmek gerek.

      Her şey yolunda giderken, konu üzerinde hiçbir tartışma söz konusu değil iken, böyle bir tartışmanın ortaya çıkmasına neden olacak davranışlara ne gerek vardı?

      Oturup uzun uzun düşünmek ve buna göre de yanlışı yanlışla düzeltmemek için bu sefer doğru adım atılmasını sağlamak gerektiği kanısındayız.

      Laikliğin olduğu ülkelerde,

      Hukukun üstünlüğünün tüm kurum ve kuralları ile var olduğu ülkelerde,

      Yargının bağımsız olduğu ve vicdanlarına göre son karın yargıçlar tarafından verildiği ülkelerde,

      Özgürlükçü demokrasinin egemen olduğu ülkelerde,

      Böylesi sorunlarla karşılaşmanın mümkün olmadığı hatırdan uzak tutulmamalıdır.

      Bundan sonra atılacak adımlarda, bu hususlar göz önünde tutularak atılmalı ve yol haritasıda buna göre çizilmelidir.

      Böyle yapılırsa, sonucun herkes için hayırlı olacağı inancındayız.

      Böyle düşünülür ve ona göre bir yol izlenirse, İstanbul Büyükşehir belediye Başkanı hakkında verilen kararında, hukukun üstünlüğü ilkesi doğrultusunda kesinleşeceği hatırdan uzak tutulmamalıdır.

      Bu nedenle bu gerçekler göz önünde tutulmak suretiyle hareket edilmesi gerekliliğini bir kez daha hatırlatmakta yarar görüyoruz.

                                                                                                               nabiinal@hotmail.com      

Exit mobile version