35 Yıllık Eğitimci eski İl Milli Eğitim Müdürü…

Müfettiş, Eğitim Müşaviri NAZMİ BOZOĞLAN, eğitim sisteminde yapılması gereken değişiklikleri tartışmaya açtı: Ülkelerin Kaderini, Eğitim Sistemleri, Müfredatları Belirler Hatay İl Milli Eğitim Müdürlerinden Nazmi Bozoğlan, meslekteki 35 yıllık bilgi birikimi ile yaptığı açıklamada, ülkelerin kaderinin, o ülkelerine eğitim sistemi ile müfredatınca belirleneceğinin altını çizerek, Türk Milli Eğitim sisteminde yapılması gereken değişiklikleri ve önerileri tartışmaya açtı. […]

Müfettiş, Eğitim Müşaviri NAZMİ BOZOĞLAN, eğitim sisteminde yapılması gereken değişiklikleri tartışmaya açtı:

Ülkelerin Kaderini, Eğitim Sistemleri, Müfredatları Belirler

Hatay İl Milli Eğitim Müdürlerinden Nazmi Bozoğlan, meslekteki 35 yıllık bilgi birikimi ile yaptığı açıklamada, ülkelerin kaderinin, o ülkelerine eğitim sistemi ile müfredatınca belirleneceğinin altını çizerek, Türk Milli Eğitim sisteminde yapılması gereken değişiklikleri ve önerileri tartışmaya açtı.
Sosyal medya hesabından açık çağrı yapan, Hatay’ın 5 yıl İl Milli Eğitim Müdürlüğü görevini yürüten, 4 yıl yurtdışında Eğitim Müşavirliği, 8 yıl öğretmenlik ve 18 yıl Milli Eğitim Müfettişliği yapan Nazmi Bozoğlan, öğrencilerin sınav işkencesinden kurtulması yanı sıra iş, istihdam, barış, huzur, kalkınma için eğitim sisteminde yapılması gereken değişiklikler olduğunun altını çizdi ve konuyu tartışmaya açtı.
35 yıllık eğitimci Nazmi Bozoğlan’ın anlattıkları, önerileri şöyle:
“Bir ülkenin kaderini, eğitim sistemi ve müfredatının belirleyeceği, yadsınamaz (inkar edilemez) bir gerçektir.
Ben, Nazmi Bozoğlan. 8 yıl öğretmenlik, 18 yıl Maarif Müfettişliği ve Teftiş Kurulu Başkanlığı, 5 yıl İl Millî Eğitim Müdürlüğü, 4 yıl Türk Büyükelçiliği’nde eğitim müşavirliği yapmış ve halen Maarif Müfettişliği görevine devam eden 35 yıllık bir eğitimci olarak, öğrencilerin sınav işkencesinden kurtulması, iş, istihdam, barış, huzur, kalkınma sağlanması için eğitim sisteminde yapılması gereken değişikliklerle ilgili önerimi sunuyorum. Görüşlerime, büyük çoğunluğun katılacağını düşünüyorum.
Bilim nedir? Bilim, doğruyu yanlışlama işidir. Yani, mevcut doğruların yanlışlarını çıkartıp, daha iyi ve doğruya ulaşma sanatıdır. Dün doğru dediğimize, bugün yanlış diyebiliyoruz. Bugün doğru dediğimize, yarın yanlış diyeceğiz. Değişim ve gelişim süreklidir.
Bir mesele hakkında ne kadar çok akılla düşünürseniz, o kadar isabetli kararlar alırsınız. Benim anlattıklarım tartışılsın, daha iyisi geliştirilsin, nesillerimiz sınav işkencesinden kurtarılsın, iş, aş, istihdam, barış, huzur, kalkınma sağlansın, Atatürk’ün gösterdiği çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşılsın ve de geçilsin.
MEVCUT EĞİTİM SİSTEMİ
Mevcut eğitim sistemi; Çocuklarımıza çocukluğunu, gençlerimize gençliğini yaşatmayarak, dört duvar arasına kapatarak, işkence yapıp zulüm etmekte, çocuklarımızın psikolojilerini bozmakta, insanlıktan çıkarmakta, emeklerinin ve zamanlarının, önemli bir kısmını boşa harcatmakta, iş ve istihdam sorununa yeterince çözüm üretememektedir. Sevgiyi, kardeşliği, huzuru yeterince tesis edememekte, sosyal barışı yeterince sağlayamamaktadır.
Maalesef biz de mevcut eğitim sisteminin çarkından geçtik. İlk, orta, lise, üniversite, birçok derslerde, birçok kitaplara göz nuru döktük, birçok bilgiler yüklendik. Peki, bu kadar derslerden, bu kadar kitaplardan şu anda hangisi hafızamızda? Sadece mesleğimizle ilgili bilgiler hafızamızda, diğerlerini unuttuk. Öğrenmek ile öğrenmemek arasında bir fark kaldı mı? Elbette kalmadı.
Peki, bize sadece sınavda lazım olacak, bir daha ömür boyu lazım olmayacak bu bilgileri yüklemek için yıllarca çocukluğumuzu, gençliğimizi yaşatmayarak dört duvar arasına kapatarak, işkence yapıp bu zulüm niye yapıldı? Psikolojilerimiz bozuldu, insanlıktan çıktık!
Varlıklı ailelerin çocukları bu işkenceye daha çok maruz kaldı. Çünkü onlar; özel okullara, özel kurslara, özel derslere, ders kitaplarına ilave yardımcı ders kitaplarına, soru bankalarına, değişik araç gereçlere, kaynaklara, bir sürü sınav argümanlarına daha çok ulaşmaktaydı.
Bu okullarda okuyanlar; hırsız, haydut, vatan haini, yıkıcı bölücü, terörist, bu milletin değerlerine düşman olmamalıdır. Mevcut eğitim sistemi, bu konularda çok başarılı denemez.
Bu milletin evlatlarına, bizi biz yapan, toplumsal harcımızın çimentosu olan milli manevi değerlerimiz verilerek, bu milletin evlatları olmaları sağlanmalıdır. Başkalarının uşakları değil. Kalpleri, yürekleri bu vatan için atmalı, bu bayrak için kanlarını, canlarını verecek şuur içinde olmalılar.
Her üniversite bir ufuktur, ama bu gençlerimize en başta iş, aş, ekmek lazım. Ülkenin ihtiyacı belirlenmeden, bir kısım illerin ekonomisine katkı sağlaması için, bir kısım hocaların istihdamı için plansız-programsız üniversitelerin, bölümlerin açılması, kontenjanların belirlenmesi, işsiz üniversite yığınlarının oluşmasına sebebiyet vermiştir.
Borç harç ederek okuttukları evlatları işsiz olarak baba evine döndüğünde ve okuduğu okulla ilgili iş umudu hiç olmadığı gerçeği ile karşılaştığında, boşa okudukları bir üniversite olduğunun, emeklerinin, zamanlarının, harcadıkları paraların boşa gittiğinin farkında olmuşlardır.
Okuduğu üniversiteden aldığı diplomanın hiçbir işine yaramayacağını anlayan genç, hayata tutunmak iş, aş, eş, aile kurma hayallerini gerçekleştirmek için yeni iş arayışlarına girmiştir. Bu iş arayışlarında da yüzüne kapanan kapılarla temelli yıkılmıştır.
Artık ruhunda umutsuzluk, karamsarlık, hayata küsmüşlük hakim olmuş, psikolojik problemler başlamıştır. İşte bu ruh haleti içerisinde olan genç, milli manevi değerlerden de yoksunsa, her türlü düşman küresel güçlerin oyuncağı olmaya, terör örgütleri tarafından kullanılmaya müsait bir konumdadır.
Şimdi, öğrencilerin sınav işkencesinden kurtulması, iş, istihdam, barış, huzur, kalkınma sağlanması için eğitim sisteminde yapılması gereken değişikliklere gelelim.
1-İyi bir Ar-Ge çalışması ile 10, 20, 30, 50 yıl sonra hangi meslekler doğup hangi mesleklerin öleceği belirlenmeli.
2-Belirlenen bu mesleklerin yıllara göre istihdam oranları belirlenmeli.
3-Belirlenen mesleklere göre, bütün liseler, meslek liselerine dönüşmeli. (Tıp Meslek Lisesi, Hukuk Meslek Lisesi, Bilişim Meslek Lisesi, Tarım Lisesi vb.)
4-Ortaokuldan Liselere geçişte sınav olmamalı, yoğun bir rehberlik çalışması ile öğrencilerin kabiliyet kapasiteleri belirlenerek ona göre meslek liselerine yönlendirilmeli.
5-Üniversitelerdeki bölümler, bilimsel araştırmalara ve 10, 20, 30, 50 yıl sonra hangi meslekler doğup hangi mesleklerin öleceği ve istihdam oranları belirlenerek açılan meslek liselerine göre şekillenmeli.
6-Üniversiteye geçişler meslek liselerinden, devamı niteliğindeki meslek fakültelerine olmalıdır. (Örneğin Tıp Meslek Lisesinden Tıp Fakültesine, Hukuk Meslek Lisesinden Hukuk Fakültesine, Tarım meslek Lisesinden Ziraat Fakültesine vb.)
Bu geçişler, ilgili meslek lisesinin müfredatıyla yapılan merkezi sınavlarla olmalıdır. Örneğin, Tıp Meslek Lisesi müfredatından yapılan sınavla Tıp Fakültelerine gidilmeli, Tıp Fakültesini kazanamayan Tıp Lisesi mezunları da ara elaman (Sağlık memuru, hemşire, röntgen teknisyeni, odyolog, fizyoterapist vb.) olmalıdır. Bu sınavlar, 9 aşamada olmalı, 4 yıllık meslek lisesinin her döneminin sonunda merkezi sınav şeklinde sınav yapılmalı, 4 yıllık meslek lisesinde 8 dönem olduğuna göre bu da 8 sınava tekabül etmektedir. En sonunda da merkezi sistemle meslek lisesini bitirme sınavı yapılmalı, sınav ortalamaları alınıp ona göre üniversiteye yerleştirilmelidirler. (Dönem sınav sonuçlarının % 5’i, 8 dönemde ise dönem sınav sonuçlarının toplamı % 40’a tekabül etmektedir. Bitirme sınavının da % 60 alınırsa sağlıklı bir değerlendirme yapılır düşüncesindeyim.)
7-Anasınıfından üniversiteye kadar, spor dersleri yeterli yoğunlukta konmalı. Spor, hayatın bir parçası olmalı. Spor; sağlıklı olmaya, zinde kalmaya, iş veriminin artmasına, sağlık harcamalarının azalmasına, ekonomiye katkı sağlamaya vesiledir.
8-Anasınıfından lise son sınıfa kadar, yeterli yoğunlukta yabancı dil dersleri konmalı. Her çocuk, liseyi bitirene kadar en az bir yabancı dili ana dili gibi okuyup yazmalı, konuşmalı.
9-Her çocuk, yeteneklerine göre güzel sanatlara yönlendirilmeli.
10- Vatanımızın bölünmez bütünlüğü, milletimizin bekası, birlik beraberliği, dirlik düzeni, sevginin, kardeşliğin, birlikteliğin temini ve tesisi bizi biz yapan toplumsal harcımızın çimentosu milli manevi değerlerimizi (Dil, din, tarih, kültür, örf, adet, gelenek göreneklerimiz vb.) vermemizden geçmektedir.
Şu andaki PKK terör örgütü liderleri ve militanları, daha altı yaşlarında sevilmeye koklanmaya layık mahluklar olarak öğretmenlerimizin ellerine teslim edilmiş iken, zamanında bu çocuklarımıza sahip olabilseydik, millî manevi değerlerimiz ile donatsaydık, böyle terör örgütleri çıkar mıydı? Elbette çıkmazdı.
11-Çocuklarımıza, hayatta ihtiyacı olmayacağı, kullanmayacağı hiçbir bilgiyi, beceriyi öğrencilere yüklememeliyiz. Hayatında lazım olabilecek kadar; Hayat Bilgisi, Sosyal Bilgiler, Matematik; Genel Kültür Düzeyinde; Temel Fizik, Temel Kimya, Temel Biyoloji, Temel Coğrafya vb. ilim dalları tanıtılmalı. Yeteneği doğrultusunda girdiği meslek lisesinde, örneğin Tıp Lisesinde, elbette Biyolojiyi, Kimya vb. dersleri ayrıntılı okuyacaktır.
12- Her öğrencimizi, en başta iyi bir insan olmalı, insana insan olduğu için değer veren insan haklarına saygılı milli manevi ve evrensel sahip iyi bir insan olmasını sağlayacak planlar, projeler, müfredatlar geliştirilmeli, (Bu husus çok geniş ve kapsamlı olduğu için bu konuyla ilgili ayrıntılı plan, projelerimi, müfredat çalışmalarımı daha sonra ki zamanlarda paylaşacağım.)
13-Önleyici rehberlik çalışmaları problemler tespit edilmeli, çözüm yolları üretilmeli, öğrencilerin her türlü olumsuz davranış geliştirmelerinin önüne geçilmeli , (Bu husus çok geniş ve kapsamlı olduğu için bu konuyla ilgili ayrıntılı plan, projelerimi, müfredat çalışmalarımı daha sonra ki zamanlarda paylaşacağım.)
Eleştiri ve önerilerinizi talep ediyorum. Önerim olgunlaştığında, gerekli makamlara ulaştırmayı hedefliyorum. Saygı ve selamlarımı sunuyorum.” -Haber/Cemil Yıldız-

Exit mobile version