“Dünyadaki en büyük sorunları çözmek için normal zekâ yeterlidir”
Söyleşi: Orhan Tüleylioğlu
Yapay zekâ son yıllarda sıkça gündeme gelen önemli bir kavram. Çünkü çok yakın bir gelecekte yaşamlarımızı doğrudan etkileyecek. Peki, Birçok ülkenin araştırmalarına milyarlarca lira harcadığı yapay zekâ nedir? Bu konuda yeterli bilgiye sahip miyiz? Dahası, bu konuya yeterince önem veriyor muyuz?
Yapay zekâ deyince ilk akla gelen isimlerden, Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Cem Say, son günlerin en çok merak edilen konusu yapay zekâyı tüm yönleriyle ele alan bir kitap yazdı: “50 Soruda Yapay Zeka”
Geçtiğimiz ay Bilim ve Gelecek yayınlarından çıkan ve şimdiden 7. baskıya ulaşarak, çok satanlar listesine giren kitabın özelliği yapay zekâ kavramını her yönüyle ve her yaştan her kesimin ilgisini çekebilecek şekilde anlatıyor olması.
Kitabın yazarı, Boğaziçi Üniversitesi Bilişsel Bilim Lisansüstü Programı’nın kurucularından, bir dönem ülkeyi meşgul eden davalardaki dijital delilleri inceleyip sahteliklerini ortaya çıkaran bilgisayar uzmanları arasında yer alan Prof. Dr. Cem Say ile kitabı üzerine konuştuk:
Yapay zekâ, insanlar yaptığında “Aaa, ne kadar zeki insan!” dedirten tipteki işleri, bilgisayara yaptırma projesi olarak başladı. Ama günümüzde bunun tanımı biraz daha genişledi. Artık insan beyninin dahil olduğu, düşünme gerektiren, bilgi işlem gerektiren her tür işi insanlar kadar, hatta onlardan daha iyi yapabilen makineler, bilgisayar sistemleri geliştirmek olarak tanımlanıyor. Bizim için çok kolay olan görme, işitme gibi şeyler de dahil olmak üzere.
Yapay zekâ yaşamımızı ve geleceğimizi nasıl etkileyecek?
Bu konuda çalışan ünlü bir Amerikalı mühendis, “Yapay zekâ artık yeni elektriktir” diyor. Nasıl elektrik yaşamımızın her dalında geri dönülmez bir şekilde etkiliyor, elektriksiz bir hayat düşünemiyorsak, yapay zekâ da önümdeki yıllarda öyle olacak. Her sisteme daha akıllı olması için bir yapay zekâ eklenecek.
Makineler nasıl düşünüyor? Her yaptıklarını biz insanlar öğretiyorsak nasıl oluyor da bazen hiçbir insanın bilmediği şeyleri keşfedebiliyorlar?
Felsefi olarak çok enteresan bir soru ve bunun yanıtlanabilmesi için “düşünmek” fiilinin tanımlanması gerekiyor. Düşünme bir tür bilgi işleme işi ve 20. yüzyılın başlarında ünlü İngiliz matematikçi Allen Turing’in geliştirdiği teoriye göre düşünme bir tür hesaplama oluyor. Bir takım öncüllerden, başlangıçta olduğunuz bir durumdan art arda işlemler yaparak başka cümleler elde ediyorsunuz. Fikirlerinizin gelişmesi kafanızda düşünürken oluşan gelişim, evrim bir tür hesaplama olarak görülebiliyor. O yüzden hesaplama makineleri olan bilgisayarlar da bu anlamda düşünüyor diyebiliriz.
Her yaptıklarını biz öğretmiyoruz. Bazı becerilerin nasıl, hangi detaylı adımlarla yapacaklarını bazı soruları cevaplama formülünün ne olduğunu biz birebir kendimiz bilmeden de bilgisayarların kendi kendilerine öğrenmelerini sağlayabiliyoruz. Yapay öğrenme dediğimiz teknoloji bunu sağlıyor. Aynı şekilde hiçbir insanın bilmediği şeyler dediğimiz, örneğin bazı oyunlarda, hiçbir insanın aklına gelmeyen kazanma stratejilerini kendileri kendilerine yüzlerce binlerce saat oynayarak, deneme yanılma yoluyla oyunu keşfedebiliyorlar.
İnsanların yapabildiği ama makinelerin yapamayacağı şeyler var mıdır?
Matematiksel nedenlerden dolayı, çok akıllı bilim adamlarının yüzyıllar boyunca yaptığı çalışmalar üst üste konulmasıyla vardığımız bir sonuca göre, insanların yapabildiği ama makinelerin yapamayacağı şeyler yoktur.
Dünya’da yapay zekâ araştırmaları ne durumda?
Çok ileri. Aslında yapay zekâ projesi 60 yıldan uzun süredir gündemde olan bir bilimsel mühendislik araştırma projesidir. Ama son on yılda iyice insanların hayatına dokunan, akıllı telefonların gerçekten akıllı gibi davranması bizi tanıması, çeviriyi eskisine göre çok iyi yapabilmesi gibi birçok elle tutulur başarılı sonuç elde edilmiş ürünler ortaya çıkmış durumda. Ve bunların özellikle derin öğrenme denilen, bilgisayara bir şeyler öğretmenin yeni bir tekniği keşfedildi. Onun uygulamalarının önümüzdeki yıllarda, arabaların kendi kendini sürmesi gibi, birçok alanda artarak hayatımızı etkileyeceğini düşünüyorum.
Araştırma açısından Türkiye’de bilgisayar mühendisliği bölümlerinin kurulmasından bu yana neredeyse yapay zekâ araştırmaları yurt dışından fazla geri kalmadan yapılabilir bir aşamadaydı. 1990’lı yıllarda sanırım Türkiye’de ilk yapay zekâ doktora tezi yapıp onu da yurt dışında bilimsel bir dergide yayınlatan kişi benim. O zamanlardan bu yana dünyadan bir eksiğimizin olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Yapay zekânın gelişmesi dünyada işsizliğe neden olacak sanki, acaba bunun için bir önlem düşünülüyor mu?
Birkaç öneri var, bu konuda. “Evrensel temel gelir” diye bir öneri var. Eğer kitlesel şekilde bir grup insan işlerini makinelere kaptırdıkları için işsiz kalırlarsa, o makinelerin sahipleri olan bir takım azınlık miktarda insan da bundan yararlanacak, nemalanacak demektir. İşte onlara konulan vergiyle, vatandaşları sadece vatandaş oldukları için devlet onların ihityaçlarını karşılasın denebilecek. Bunun dışında, “kapitalizmin son çırpınışı”, denilen bir fikir var.
Ya da bizim Osmanlı İmparatorluğu’nun matbaaya yaptığı gibi komple o teknolojinin ülkemize girmesini engellemeye çalışabilirsiniz. Bunların hepsi kendi maliyetleri olan önlemler. Bu zor bir soru, Allahtan siyasetçi, ülke yöneticisi filan olmadığımdan bunun cevabını benim bulmam ve uygulamam gerekmiyor. Ama bu teknolojiden vazgeçmek akıl kârı değil.
Günümüzde bilimkurgu olarak görülen ama gelecekte gerçekleşebileceğini öngördüğünüz fikirlere birkaç örnek verebilir misiniz?
Bir örnek vereyim; geçen gün okuduğum için hâlâ zihnimde taze, kendi kendini süren arabalar aynı zamanda kendi mülkiyetlerine de sahip olabilecek. Bir kişilik şirketler gibi. Siz bir araba çağırdığınızda, en yakınınızdaki kendi kendini süren araba geliyor, size bir tutar öneriyor, ‘sizi şu kadar liraya götürürüm’ diyor. Çevrenizdeki diğer taksiler birbirleriyle rekabet ederek, daha düşük fiyatlar öneriyorlar. Siz onun daha önceki müşterilerden aldığı puanlara göre hem de fiyatına göre bir karar veriyorsunuz. İşte, böyle böyle arabalar kendi hesaplarına sahip oluyorlar. Maliyetin üstüne kâr koyuyorlar. Kendilerine daha sonra yakıt almak için vb. Resmen, yani kendi ticari kişilikleri oluyor. Bu çok enteresan ve devamı düşünülmüş, insana başta bilimkurgu gibi gelebilen, ama ondan sonra ‘ya hiç de fena olmaz’ dedirten enteresan bir fikir.
Yapay zekâ yaratıcı olabilir mi? Örneğin şiir, öykü, roman yazabilecek, resim veya beste yapabilecek mi?
Şimdiden yapay zekânın yaptığı ve sanat eseri kabul edilen resimler, besteler var. Hatta Türkçe şiir yazabilen bir program da var. Roman konusunda çalışan yapay zekâ araştırmacıları olduğunu biliyorum. Benim genel iddiam, insanın yapabileceği her şeyi onun da yapabileceği ve yaratıcılığın bütün ihtimalleri deneyip içlerinden en güzel olanı seçme tipinden bir arama algoritmasına indirgenebileceği yolunda, sanatçılar buna ne der bilmem, ama ben böyle düşünüyorum.
Geçtiğimiz yıl, Herkese Bilim Teknoloji dergisinde yer almıştı. Sürücüsüz otomobil algoritmasına gizlice eklenen bir yazılım, aracı siyahi yayalara çarpması için yönlendiriyordu. (Bunu ortaya çıkaran bir Türk bilim insanıydı.) Yapay zekâ araştırmaları henüz emekleme çağındayken böylesine ırkçılığa dayanan bir olayın yaşanması, bence gelecek için endişe verici. Bu olay üzerine neler söylemek istersiniz? Sizce, kötü niyetli bilim diye bir şey var mı?
İnsanlar iyi niyetli ve kötü niyetli olabileceklerine göre, bilim insanları da iyi niyetli ve kötü niyetli olabilir. Teknoloji üreten mühendis insanlar da aynı şekilde olabilir. Bir grubun bir milletin çıkarına olan onlara iyi gelebilir de, öteki rakibi olan tarafa kötü olabilir. Irkçılık maalesef, insanlar arasında bir problem. Kriterlerini insanlardan öğrenebilirse, hiç istememize rağmen, yapay zekâ da ırkçı olabilir. Yani insandan öğrendiği için. Ama yapay zekâdan ırkçılığı silmek, insanların beyninden silmekten daha kolay olabilir.
Yapay zekânın daha iyi bir yaşam, insanların refahı, demokrasi, insan hakları, adalet gibi konulara etkisi olacak mı?
İnşallah! Genellikle ülkeleri, o ülkenin en akıllı, ya da en idealist insanları yönetmiyorlar. Yani yapay zekâ dediğimiz şey, en yüksek etik değerlere göre kodlanmış, insanlığın iyiliği için, en iyi şeyin ne olacağını hesaplayacak şekilde çalışan bir sistem olsa bile onun dediklerini, o ülkeyi yöneten insanların yapması ya da uygulamamasına gelip dayanacak. Ve de, galiba Albert Einstein’ın bir sözüydü: “İnsanların aptallığını asla yabana atmayın.” Bu soruya cevabım öyle olsun.
Yapay zekâ politikacıların yerini alabilir mi?
Keşke! Şöyle düşünelim, politika da aslında bir tür problem çözme sanatı, tabii oldukça karışık problemler. Bir durum var, atabileceğimiz adımlar var, yapabileceğimiz hamleler var yani öyle düşünürseniz aslında satranç gibi bir şey ama onun karışık ve biraz muğlak olanı. Böyle düşünüldüğünde, ‘bu durumda yapılabilecek en iyi hareket nedir?’ tipinden, politikacılara ya da devlet yöneticilerine, kararlarına destek olabilecek ve onlara öneriler yapabilecek, hiçbir ihtimali gözlerinden kaçırmamalarına yol açabilecek, karar destek sistemleri olabilir. Uzak bir gelecekte, o kadar güzel, o kadar harika kararlar öneriler ki, politikacılar da hep bunların dediklerini uygulamaya başlarlar. Bir süre sonra, insanlar politikacılara gerek kalmadığını fark edip işi buna devrederler, kimbilir belki olur.
Sizce bugün dünyada yaşanan en büyük sorun nedir? Bu sorunu yapay zekâ ile çözmek olası mıdır?
Çok güzel bir soru. Bence birden fazla bir sorun var. Ama beni en rahatsız eden şey şu: Dünyada bilim diye bir şey icat edilmiş, ama birçok insanın bundan haberi yok. Ya da yokmuş gibi davranıyor. Bilimin kesin bir şekilde söylediği, kuşkuya yer bırakmayacak bir şekilde ortaya koyduğu gerçekler var. Ama bunları insanların birçoğu bilmiyor. İnkâr ediliyor. Beni en çok rahatız eden bu sorun üzerine yapay zekânın söyleyecekleri, devletin eğitim politikasını şuna göre ayarlayın; kaynakları böyle kullanın; yalan söyleyen örgütleri kapatın; doğru söyleyen örgütlere destek verin gibi şeyler olacak. Gördüğünüz gibi yapay zekâ olmadan da normal zekâmla bunları söylüyorum. Yani, dünyadaki en büyük sorunları çözmek için normal zekâ yeterlidir.
Yapay zekâ dünyayı ele geçirip hepimizi yok edecek mi?
Bu sorunun yanıtı kitabımda var. Sevgili okurların oradan okumalarını öneriyorum. Çok teşekkür ediyorum.