Not: Konunun önemi nedeniyle “Zekat ve İnfak-2” konusu haftaya kaldı.
Gelişmiş ülkelerde, yasama organları ve idareci konumda olanlar, mutlaka insan psikolojisi konusunda ya bilgi sahibidirler ve gerekli eğitimi almışlardır veya psikolog danışmanları vardır. Yapacakları yasa ve yönetmeliklerde veya halka yönelik alacakları kararlarda mutlaka psikolojiden yararlanır ve insan psikolojisini göz önünde bulundururlar. İnsanları ve toplumu rencide edecek, zor durumlarda bırakacak ve gururlarını incitecek şekilde yasa çıkarmazlar. Zaten, psikolojik duruma uygun olmayan bir karar, yine insan psikolojisini önemseyen yetkililerin idareci olduğu Sivil Toplum Örgütlerinin bu görevlileri tarafından, kararı alanlar ikaz edilir ve düzeltmeleri istenir.
Gerek geri kalmış, gerekse gelişmekte olan ülkelerde, bürokratların böylesi bir insan psikolojisine önem vermeleri ise enderi nadirattandır. Alınan kararlar ve yasalarda öncelik, iktidardakilerin siyasi beklentileri olacağından, kararla ilgili olanların psikolojileri, karardan olacak etkilenmeleri pek fazla düşünülmez. Bu ülkelerde, Sivil Toplum Örgütlerinin yetkililerinin de insan psikolojisine ilişkin eğitimleri veya psikolog danışmanları yaygın olmadığı için, hemen ikaz etmeleri söz konusu olmaz. Ancak insanlar alınan bir karardan zarar görüp gururları incindikten sonra, yavaş yavaş ikaz mırıltıları çıkmaya başlar.
Halk arasında asırlardır şu iki özdeyiş vardır: “Beleş atın dişine (yularına, dizginine, yaşına) bakılmaz” ve “Bedava sirke baldan tatlıdır”. Bu özdeyişler, bedava malın, ilk andaki aldatıcı sevincini yansıtmakta, malın elde edilişinden sonra olabilecek insan ruhundaki olumsuz gelişmelerden ise oldukça uzaktırlar.
65 yaş üstü insanlarımızı rahatsız eden 2 konu üzerinde duracağım. İlk konu 2014 yılında bu vatandaşların toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlanmaları oldu.
65 yaş üstü vatandaşlara ücretsiz seyahat hakkı tanıyan düzenlemenin usul ve esaslarını belirlemek üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından hazırlanan Ücretsiz veya İndirimli Seyahat Kartları Yönetmeliği, 04 /Mart / 2014 tarih ve 28931 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Yönetmeliğe göre, 60-65 arasındakiler, şehir içi yolculuklarını ve şehirlerarası deniz ve demiryollarındaki seyahatlerini devlete ait vasıtalarda %50 indirimli yaparken, 65 yaş üstündekiler ise bu yolculuklarını tamamen ücretsiz yapmaya başladılar. İlk günler, “Cicim ayı” misali, bu insanlarımız, emeklilik veya yaşlılık aylıklarındaki yetersizlikleri sonucu, zaten kıt kanaat olan geçimleri nedeniyle sevindiler. Fakat uygulama başlayınca, bu sevinçleri kısa sürdü. Hani sevinci kursağında kaldı derler ya! Aynen öyle oldu. Çünkü zaman içinde, ücretsiz yolculuk yapılan herhangi bir vasıtada hem yaşlı kişiler, hem de özellikle özel halk otobüsleri şoför ve yetkilileri tarafından, bu uygulamaya ilişkin sakıncalar fark edilmeye ve çok üzücü olaylar da yaşanmaya başlandı. Yaşlı kişiler, diğer yolcular tarafından, anlamlı tebessümlerle karşılanmaya ve beleşçi gözüyle bakılır konuma düştürler. Bu gözle bakan diğer yolcular, “biz para vermişiz ve tabii ki oturmayı biz hak ediyoruz” düşüncesine kapılmaya başladılar. Bu düşüncede olan gençler bile, yaşlı teyze ve amcalara yer vermez oldular. Hatta, bastonlu bile olsa, bu davranışından vazgeçmeyen ve yaşlının gözüne baka baka bu saygısızlığına devam edip, bu saygısızlığını paraya değişenler çoğunluğu oluşturmaya başladı. Yakınlarımdan ve hastalarımdan duyduğum örnekler, gün geçtikçe artıyor ve çok üzülüyordum. Başlangıçta, özellikle gençlerin bu davranışını, saygının artık bittiğine yorumlayan yaşlılarımız, durumu anladıkça üzülmeye başladılar ve bu uygulamaya karşı kendileri de mırıldanmaya başladılar. Çünkü yaşlı olmayanlar, onların hem emekli maaşlarının yetersizliğini göz önüne almıyorlar, hem de onları zavallı, fırsatçı ve hatta dilenci gibi görüyorlardı. Bu yaklaşım ise, yaşlılarımızın gururunu incitmeye ve duygusal ağırlıklı karakteri olanlar, yukarıda saydığım davranışlara muhatap olmamak için, toplu taşıma araçlarına binmemeye başladılar. Ya yürümeyi veya zorla parasını vermeyi tercih eder oldular.
Konunun diğer gurur kırıcı yönü, özellikle halk otobüslerinin şoförlerinden oluyordu. Zaman zaman “bedavacılara yer verin gençler” diye seslenen, bindiği ön kapının hemen dibinde bekleyip, dizlerindeki ağrılar nedeniyle arkaya geçemeyen ve yine ön kapıdan inmeye çabalayan yaşlılara, eskisi gibi anlayış göstermeyen ve onları arka kapıya gitmeleri için zorlayan şoförlerin sayısı artmaya başladı. Daha önce, hastalığı nedeniyle,1-2 durak sonrasına parası ile binen yaşlıya hürmet ederek yaklaşan şoförler tarafından, bu şekilde kısa mesafe sonraki durakta inen yaşlıya,”Tabi, bedava buldunuz, bol bol biniyorsunuz” şeklinde taciz edici sözler de söylenir oldu.
Halbuki, yaşlı psikolojisi yanında, gençlerin de paraya dayanan direnç gösterecekleri değerlendirilebilseydi, insanlar arasında oluşmuş olan bu etik değerler zedelenmeyecek ve yaşlıların itibarları zarar görmeyecekti. Hele hele, halk otobüslerine yapılan son zamanlardaki zamlar, bu hoş olmayan durumu daha da katlamış durumda.
Yapılacak şey, sadece 60 yaş üstündekiler için değil, tüm yaşlılar için %20-25 gibi bir ücret konmasıdır. Böyle bir değişiklik yapılırsa, son zamlara da gerek kalmayacaktır. “Ucuz mal, pahalıdır” misali, bu ücretsiz uygulama da, hem yaşılar, hem de vasıta sahipleri için pahalıya patlamış durumda. Toplumda kaosa yol açan bu yanlışın düzeltilmesi ümidi ile.
65 yaş üstü kişileri olumsuz duruma düşüren diğer konu ise Covid19 salgını önlemleri alınmaya başlayınca gündeme geldi. 12 Mart’tan itibaren 65 yaş üstü grupta virüsün çok daha ağır seyrettiği ve çabuk bulaştıkları ilan edilip sokağa çıkmaları yasaklanınca, toplum ve özellikle tehlikesi daha az diye açıklanan gençler tarafından ön yargı ile karşılanmaya başladılar. Halbuki açıkça ve sık sık tekrarlanmak üzere 65 yaş üstü grubun virüsten korunmaları gerektiği, bağışıklı sistemlerinin zayıflamış olacağı ve sırf bu nedenle sokağa çıkmalarının özellikle engellenmesi gerektiği vurgulanmalıydı. Genel yaklaşım hatasında olduğu gibi virüs taşıyanlar olmadıkları, toplumdan tecrit edilip evden çıkmalarının engellenmesinin onları virüsün zararından korumak amaçlı olduğu açık açık anlatılmalıydı.
65 yaş üstü insanlar potansiyel suçlu ve hastalıklı görülmekten oldukça rahatsızdırlar ve sanki virüsü taşıyan, hastalık bulaştıranlar olarak görülüp kendilerinden öcü gibi köşe bucak kaçınılmasından incinmektedirler. İnsanın yapısında alınganlık, gurura dikkat etme ve töhmet altında kalmamak için mücadele etme kişilik yapısı vardır ve bu duygu yaş ilerledikçe daha da artış gösterir. Bu nedenle idarecilerin ve sorumlu kişilerin insan psikolojisi ile özellikle yaşlı psikolojisini çok iyi bilmeleri ve konuşmalarında kelimelere çok dikkat etmeleri gerekir.
65 yaş üstü için tehlike oluşturmaya başlayan durum, 2.5 aydır evde tutulmaları olmaktadır. Bir Nörolog olarak endişem, bu grubun bu kadar uzun süren tecrit edilmesinin özellikle Diabet, KOAH, Kalp Hastalığı, Böbrek Hastalığı ve Hipertansiyon gibi hastalıkları olup bunlarda ağırlaşmaya bağlı olarak Demans, İnme, Parkinson ve Polinöropati gibi tabloların başlaması riskidir. Kalp krizi, beyin krizi /inme, düşmelere bağlı yaralamalar ve kırıklar artış göstermiştir. Çünkü bu kişiler düzenli yaptırdıkları kontrollarından uzak kaldılar veya çoğu ertelemek durumunda kaldılar. Güneşlenememektedirler ve temiz havadan uzak kalmaktadırlar. Çocukları, torunları, diğer yakınlarından ve sosyal arkadaşlarından uzak kalmanın verdiği psikolojik etki ile yalnızlık, terk edilmişlik duygusunu da hissetmeye başladılar ve bazısında alınganlıklar, tahammülsüzlük, çabuk kızmalar, kırıcı olma, uykusuzluk veya çok uyuma gibi değişiklikler göstermeye başladılar.
Sayılan bu olumsuzluklar nedeniyle, 65 yaş üstüne yönelik Maske + Mesafe ve Ellerin temizliği yönünden eğitici medya programları, örnek uygulamalar ve virüs bulaşma şekilleri anlaşılır örneklerle anlatılıp ev dışında haftada en az 3 gün 2 şer saatten dolaşmaları, Güneş almaları ve temiz hava solunmaları sağlanmalıdır. HES ve Seyahat Belgeli ve Negatif PCR testli olmak üzere yakınına ve onu rahatlatacak yere, dönüşlü de olsa gitmesine müsaade edilmeli ve 1 ay dönememe gibi bir müeyyide kaldırılmalıdır.
Bu arada salgından hastalananlar, yoğun bakım gerektirenler ve testleri düzenli yapmakta olan sağlık ekibinin görev titizliği beni oldukça gururlandırmış durumda. Hepsine en içten duygularımla şükranlarımı sunarım.
YORUMLAR