40 yıl sonra “kuyruklar”
“Domates ve biberle Mehmetçiğin kurşunu karşılaştırılıyor. Bu, hem ekonomik olarak dibe vurulduğunu hem de çaresiz olunduğunu gösteriyor” diyen Dr. Necmettin Çalışkan: “İktidarın, düşülen bu gafleti bu sefer dış mihraklara değil, içerdeki mihraklara bağlaması da siyasi bir başarıdır!”
Gıda fiyatlarında yaşanan aşırı artışın ‘vatandaşın filesini boşaltmasıyla’ başlayan ‘toplumsal ve ekonomik’ tartışmaların sonucunda Ankara ve İstanbul gibi şehirlerin kent meydanlarında kurulan tanzim satış noktalarında, devlet eliyle ucuz sebze satışına başlanması, eleştirileri de beraberinde getirdi. Başta patates, domates ve soğan olmak üzere, İstanbul’da 50 ve Ankara’da 30 noktada başlatılan satışlar noktasında oldukça çarpıcı bir değerlendirme ortaya koyan, Saadet Partisi’nin Hatay’daki en önemli ismi Dr. Necmettin Çalışkan, “İktidarın, tanzim satış uygulamasıyla, aslında tüm siyasetini üzerine kurduğu ‘CHP dönemi kuyruk ve karne ile gıda ve temel ihtiyaçların satışı’ döneminin bir benzerine kısmen girdiğini görüyoruz. Düşülen bu gafleti bu sefer dış mihraklara değil, içerdeki mihraklara bağlaması da siyasi bir başarıdır!” dedi.
-KORKU MU?-
Hükümet’in, tanzim satış noktalarında satışa sunulan ‘domates, salatalık, patlıcan, patates, soğan, biber ve ıspanağa’ ek olarak, ürün yelpazesini yakın dönemde genişletmesi beklenirken, mevcut tabloda kalabalıklaşan ‘ucuz sebze’ kuyruklarını yorumlayan Çalışkan, şu dikkat çekici tespiti yaptı:
“Hükümet öyle bir algı oluşturuyor ki, aslında hükümet çok iyi yönetiyor da, ‘muhalefet her şeyi berbat’ ediyor. Burada havuz medyasının da büyük etkisi var. Hani ‘işi sağlam tutarsanız kimse size bir şey yapamazdı?’ İşin ilginç tarafı, belki de çaresizlikten ve korkudan olsa gerek, sokak röportajlarında, bizzat kuyrukta olan vatandaş, geçmişteki yağ, tüp ve ekmek kuyruklarından şikâyet ediyor. ‘Hep fırsatçıların yüzünden’ diyorlar. Sanki bu kuyruktan memnunlar (!) Bu da ülkenin siyaset tarihine bir ironi olarak geçecek.”
-ÇARESİZ SİYASET!-
Seçim meydanlarında, ‘merminin maliyet’ hesabı ile sebzelerin artan fiyatlarının karşılaştırılma çabasını da değerlendiren Necmettin Çalışkan, şöyle devam etti:
“Eskiden tüp, yağ, ekmek ve ilaç kuyrukları vardı. Şimdi ise patates, soğan, sebze kuyrukları var. Sübvanse ederek satılan ürünle caka satılıyor. Her siyasinin daha önce yaptığı gibi, yine bir ‘kurtar bizi baba!’ sendromuyla karşı karşıyayız. Halk ‘evlat’, yönetici de ‘onun karnını doyurmaya çalışan ebeveyn’ oldu. Ne demişti atalarımız? ‘Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz!’
Topluma çok ajite ifadeler kullanılıyor, duygu sömürüsü yapılıyor. Domates ve biberle Mehmetçiğin kurşunu karşılaştırılıyor. Bu hem ekonomik olarak dibe vurulduğunu, hem de çaresiz olunduğunu gösteriyor.”
-HAİN LİSTESİ-
Yaşanan süreçte, siyasetin ‘hain’ listesinin de değişime uğradığının altını çizen Çalışkan, tespitlerini şöyle sürdürdü:
“Bu süreçte hain listesi de gün geçtikçe kabarıyor. Şimdiye kadar muhalefet partileri, bazı gazeteciler, soğan ve patates satıcıları, hükümeti eleştiren herhangi bir vatandaş listede iken, bu defa hal esnafı ve perakendeciler ‘vatan haini’! ilan edildi. Oralarda çalışan işçiler de, işbirlikçi/elebaşı olsa gerek!
‘Devlet fabrika işletmez’ diyerek hepsini sattılar, ama manav işletmeye başladılar. Üreticilikten tüccarlığa evrilen sayın yöneticiler, daha önce de mücahitlikten müteahhitliğe terfi etmişlerdi! Nereden nereye…”
-DESTEK NEREDE?-
Artan sebze fiyatlarının perde gerisinde bekletilen ‘soruların’ da gündeme alınması gerektiğini dile getiren Çalışkan, “Üretim ekonomisine neden geçmedin de her şeyi ithal ettin? Çiftçiyi neden desteklemedin diye soran yok” derken, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Fiyatlara müdahale ediliyor, ama kamunun aldığı vergiden feragat edilmiyor. Elektrik, su, doğalgaz, akaryakıt ve vergiden zerre taviz vermeyen hükümet, söz konusu esnaf ve halk olunca da fedakârlık bekliyor. Hep ‘toplumun kemer sıkması’ bekleniyor. Suç, hep başkalarında aranıyor.
Bir de havuz medyası aracılığı ile ;’bu fırsatçı esnaf haberleriyle’ beraber, hükümet, sütten çıkmış ak kaşık oluyor. Kuyrukta bekleyen vatandaşlar ise, ‘Bize eziyet çektirsin de, bizim adam çektirsin’ psikolojisinde!”
-ESNAF SÖYLESİN!-
Sözlerini, bir esnafın sözleri ile sonlandıran Çalışkan; günü de, ‘tanzim’ ile başlayan Türkiye’nin yeni hikayesini de şöyle noktaladı:
“Sosyal medyaya da yansıyan bir esnafın sözleri işin perde arkasını ortaya koyuyor. ‘Yapılan kolaylıkları bana sağlasınlar, ben, tanzim satıştan daha ucuza satarım. Tanzim satışın yapıldığı yerde dükkân kirası yok, eleman ücreti yok. Vergi ödenmiyor, işgaliye bedeli ödenmiyor. Poşet parası yok.’
Bir hükümet düşünün, suçlu gösterme kabiliyeti tavan yapmış ve hep bundan besleniyor. Evine üç beş kuruş ekmek parası götürecek insanları zan altında bırakıyor. Son olarak; vatandaşın satın almaya gücü yetmediği için kamunun tanzim satış işine girerek zerzevat satması ekonominin iyi olduğunu mu gösterir, yoksa kötü olduğunu mu? Tanzim satışlar iki ay sürecekmiş, seçime kadar yani. ‘Oy için yapıyoruz’ demenin daha ahlaklısı yani! Ya seçimden sonra? Tek parti dönemi ruhu gerçekten çok kötü hortladı.”
-Tamer Yazar-