İsmini vermek istemeyen, ancak bir gün ülkesine geri dönüp öğretmenliğine kaldığı yerden devam edeceğini söyleyen genç bir Suriyeli anlatsın, 31 Mart’ın siyasetine etiketlenen hayatlarına dair hissettiklerini… “Duydukça üzülüyorum. Annem ve Babam anlamıyor. Anlamamaları daha iyi aslında. Çünkü anlasalar, biliyorum, çok üzülecekler. Çünkü söylenenleri dinledikçe, sanki bu şehri sizlerin elinden almaya gelmişiz gibi hissediyorum.”
31 Mart Yerel Seçimleri’nin Hatay ayağında ‘adaylar bağlamında elden ele dolaşan’ tartışma listesinin ilk sırasında yer almasıyla dikkat çeken ‘Suriyeli Sığınmacılar’ konusu, çok fark edilemeyen ‘çocuklar’ başlığında yitip giden umutları biriktirmeye devam ediyor. Belki çok fark edilemese de, Suriye’deki savaş 9’uncu yılına girerken, 2018, çocuklar için en ölümcül yıllardan biri oldu bile. Yalnızca 2018’deki çatışmalar nedeniyle 1.106 çocuk hayatını kaybetti ve bu sayı, savaşın başlamasından bu yana tek bir yıl içinde ölen çocuklar açısından kaydedilen en yüksek sayı oldu. Üstelik bu, BM tarafından teyit edilebilen resmi sayı olduğu için, gerçek sayı muhtemelen bunun çok daha üzerinde.
Hatay ve diğer kentlerdeki sığınmacı kalabalığına dair en net bilgi, Göç İdaresi Uyum ve İletişim Dairesi Başkanı Aydın Keskin Kadıoğlu’dan gelsin ve bizle eldekini konuşmaya başlayalım…
“2011 yılında iç karışıklıkların yaşanmasından bu yana açık kapı politikası uygulayan ülkeyiz. Ülkemize savaş nedeniyle gelen Suriyeli sayısı 3 milyon 639 bin 705’dir. Bunların 140 bin 851’i geçici barınma merkezlerinde misafir edilirken, geriye kalan 3 milyon 497 bin 854 kişi ise 81 ilimizde kendi imkanlarıyla hayatlarını sürdürmektedir.”
-DÖNENLER!-
Mart ayı içinde paylaşılan son rakamlara göre, Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan son iki ayda (Ocak ve Şubat), 5 bin 767 Suriyeli, İdlib ve kırsalındaki güvenli bölgelere dönüş yaptı. Bu rakam artar mı bilinmez ama, geri dönme konusunda tereddüt edip de ‘korkularını’ paylaşanlar da yok değil. Fransız Elçi Bruno Foucher ve Alman Diplomat Georg Birgelen tarafından kaleme alınan bir mektup, buna dair… Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a yönelik yazılan ve Lübnan’da İngilizce basılan Daily Star Gazetesi’nde yayımlanan mektupta, ülkedeki iç savaşın 8. yıl dönümünde, Suriyeli göçmenlerin ülkelerine dönmeleri için gereken güven ortamının sağlanması isteniyor. Türkiye, Ürdün ve Lübnan’da 5 milyondan fazla Suriyeli göçmen bulunduğu ve bu kişilerin yüzde 85’inin ülkelerine dönmek istediğini belirten Elçiler, bu kişilerden sadece yüzde beşinin bu projeyi gelecek yıl hayata geçirmeyi planladığına dikkat çekiyor. Elçilere göre, Suriyelilerin ülkelerine dönmek istememe nedenlerinin başında, “gözaltılar, işkenceler ve faili meçhul cinayetler” geliyor.
-ÇOCUKLAR-
Geri dönenlerin, Hatay ve Kilis sınır kapılarından bizlere yansıyan görüntüleri ‘daha ne kadarı?’ sorusunu gündeme taşırken, bu görüntüler, geride kalan hayatları perde gerisinde muhafaza etmeye devam ediyor, ki bu hayatlar, çocuk hayatlar!
9. yılına giren Suriye iç savaşının en acı yüzünü çocuklar yaşadı. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SNHR) ve BM raporlarına göre, Şubat 2019’a kadar 28 bin 226 çocuk saldırılarda hayatını kaybetti. Çok daha fazlası yaralandı ya da sakat kaldı. Üstelik bunlar kayıt altına alınabilenler. Bu sayının çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.
Türkiye’de, gerek devlet bazında ve gerekse sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla, çocukların yaraları sarılmaya çalışılıyor. İstanbul’daki Protez Merkezi, yaraları saran merkezlerden biri. Suriye iç savaşında mağdur olmuş çocuklara yeni bir hayat sunan Merkez’de Hatay’dan gelenler de var, Kilis’den de, diğer kentlerden de…
-TABLO VAHİM-
Merkez’deki çalışmalara dair bilgi veren isim, Yüksek Teknolojili Protez Ortez Yapım ve Uygulama Projesi Koordinatörü Doç. Dr. Yaşar Tatar. Doç. Dr. Yaşar Tatar, bir buçuk yıl içinde 500 civarında hastaya 750 protez takmak suretiyle rekor düzeyde bir iş yaptıklarını söylerken, oldukça çarpıcı rakamlar paylaşıyor.
Dünyada ilk defa bu kadar sivilin bomba ile yaralandığını belirten Tatar, şunları anlattı:
“Suriye’deki savaşta, yüzde 80 civarında sivil, bombalamalar sonucu ya bacağını ya kolunu kaybetti. Bunlar sadece amputeler, ki bir de felç olanlar var. Böbreklerini, gözlerini kaybedenler de var. İlk defa proteze kavuşanların oranı yüzde 60’lara yakın. Bu ortak proje olmasaydı, bunların yüzde 60’ı protezsiz olacaktı. Burada çok büyük bir yatırım yapıldı. Ekiplerimiz, tarayıcılarla beraber şehirleri geziyor, hastaların ölçüleri alınıyor. Biz de burada protezleri hazırlayıp onlara ulaştırıyoruz. En son Konya’da yaşayan bir hastamıza böyle ulaştık. Bu yöntemle çok sayıda kişiye ulaştırabilme imkanı sağlamış oluyoruz.”
-10 YAŞINDA-
10 yaşındaki Halepli Ali V., Suriye savaşının kendisinde yarattığı travma hala taze olmasına rağmen, Türkiye’de yaşamaktan mutlu olduğunu ve öğretmenlik yapmak istediğini söylüyor. Ayağını nasıl kaybettiğini anlatırken, geride bıraktığı hayatına döneceği günü beklediğinin de altını çiziyor.
“Bakkaldan bir şey alacaktım. Sonra bomba geldi, ayağımı kesti. Hiçbir şey hissetmedim. Sadece havaya fırladım. Ateş yakıyor gibi hissettim. Patlama sesi duydum. Buraya geldiğim için mutlu oldum. Çünkü burada savaş yok. Türkiye’de mutluyum. Okula gidiyorum, arkadaşlarımla oynuyorum, ders çalışıyorum. Koşabiliyorum bile. Suriye’ye gitmek istiyorum. Bir sürü arkadaşım var orada, onları çok özledim.”
-İSTEMİYORLAR-
Türkiye’nin onlar için bir ev olmasından memnun olsa da, sığınmacı kimliğinde yaşanan sıkıntıyı, 10 yaşındaki Halepli Ali V.’nin Annesi Aya V. de fazlasıyla hissediyor.
“Dışarı çıkmıştım, yürüyordum. Bulunduğumuz bölge bombalandı. Bu bombardımanda Ali bacağını kaybetti. Sonra Türkiye’ye geldik. Protez merkezinde tedavi görmeye başladık. Allah’a şükür şu an çok iyi. Okula gidiyor. Normal çocuklar gibi her şeyi yapabilir. Bir sıkıntı yaşamıyor. 4 yaşında bir erkek çocuğum daha var. Bizim için Türkiye’de kalmaktan başka çözüm yolu yok. Dünyanın hiçbir yeri bizi kabul etmiyor. Sadece Türkiye yardım ediyor bize. Elbette ülkeme dönmek istiyorum, ama şu anda dönmemiz mümkün değil.”
-9 YAŞINDA-
9 yaşındaki Halepli Osman B. de bacağını kaybetmiş çocuklardan biri. Arkadaşlarıyla oynamayı çok özlediğini belirten Osman, protez takıldıktan sonra Suriye’ye dönmek istediğini söylüyor.
“Okula gitmek istiyorum. Eskisi gibi top oynamak istiyorum. En çok futbol oynamak istiyorum. Şu anda biraz oynayabiliyorum, ama daha iyi oynamak istiyorum. Büyüyünce doktor olmak ve insanlara yardım etmek istiyorum, onları iyileştirmek istiyorum. Proteze ihtiyacı olanlara protez takmak istiyorum.”
-ÖNCE HATAY-
Osman’ın babası Zekeriya B., 2017’de Halep’ten, bombalı bir saldırıdan ailesi ile birlikte kaçmak istedikleri sırada bir arabanın Osman’a çarptığını ve bu kaza sonucunda Osman’in iki bacağını kaybettiğini anlattı. Osman’ın babası, tedavi süreci ile ilgili şu bilgileri paylaştı:
“2018’in ocak ayında Osman’ı ilk önce Hatay’a getirdik. Daha sonra Osmaniye Devlet Hastanesine götürdük. Orada 1,5 yıl kaldık ve Osman’a protez takıldı. Daha sonra İstanbul’a geldik. Dört çocukla birlikte. Osman’ın durumu ilk geldiğimiz zamanlardan daha iyi, ama tedavi süreci uzun sürecek gibi görünüyor. Kemiğinde sıkıntı olduğu için fazla yürüyemiyor. Şu an okula gidiyor, ama resmi şekilde değil. Protez için mecburen İstanbul’da kalıyoruz. Okula gitmeye başladıktan sonra psikolojisi düzeldi. Buraya gelmeden önce bir kaç merkeze gittik, ama kimse bize yardım etmedi. Bazıları umut verdi, ama sonra ‘yardım edemeyeceğiz’ dediler. Çok zor bir durum yaşadık. Sadece bu merkez Osman’ı tedavi etmeyi kabul etti. Türk Devleti, Türk Halkı bizi kabul etti, bize yardım etti. Çok teşekkür ederim.”
-ANTAKYA’DAN-
Çok fark edilemese de… Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın, son olarak gündeme yansıyan, “Şu anda 500 binden fazla Suriyeliyi şehrimizde ağırlıyoruz. Bugün bir ilçemizde, 2 Suriyeli, muhtar adayı olmuş. 5 sene sonra belediye başkanı adayı olabilecekler. Suriyeli kadınların doğum oranı aynı iken, bugün bu oran yüzde 60’a yüzde 40 oranında Suriyelilerin lehinde. 3 yıl sonra yüzde 75’e 25 olacak. 12 yıl sonra Türk nüfusu Suriyeli nüfusun altında kalacak” ifadeleri, Hatay’da yaşayan birçok sığınmacı için ‘korkutucu’ bir ötekileştirme duygusu yaratmış durumda.
İsmini vermek istemeyen, ancak bir gün ülkesine geri dönüp öğretmenliğine kaldığı yerden devam edeceğini söyleyen genç bir Suriyeli anlatsın hissettiklerini…
“Duydukça üzülüyorum. Annem ve Babam anlamıyor. Anlamamaları daha iyi aslında. Çünkü anlasalar, biliyorum, çok üzülecekler. Çünkü söylenenleri dinledikçe, sanki bu şehri sizlerin elinden almaya gelmişiz gibi hissediyorum. Gerçekten de herkes böyle mi hissediyor? Dilerim değildir. Benim gibi birçok insan, geriye dönmenin hayalini kuruyor. Evlerimize, işlerimize, kendi hayatlarımıza. Ama o gün geldiğinde, sizlere çok teşekkür ederek gidereceğiz bu şehirden. Çünkü bize ev oldunuz, çatı oldunuz, aş oldunuz, iş oldunuz, meslek oldunuz. Ama keşke, bu son söylenenler olmasaydı, söylenmeseydi. Ben, söylenenleri de, bize yöneltilen suçlamaları da hak ettiğimizi düşünmüyorum.”
Ve şimdi, biraz düşünelim… Hem ‘kadim’ denen kentimizi, hem de ‘öfke’ dili ile beslediğimiz 31 Mart beklentilerimizi… Tamer Yazar-AA