İyi günler sevgili okuyucu.
İstanbul’da 23 Haziran tarihinde gerçekleşecek Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri öncesi, ülke olarak unuttuğumuz bir canlı yayın tartışma programı yayınlanacak. CHP adayı Ekrem İmamoğlu ile AKP adayı Binali Yıldırım, canlı yayındaki moderatörlüğünü İsmail Küçükkaya’nın yapacağı programda karşı karşıya gelecek.
16 Haziran Pazar günü yayınlanacak bu program birçok TV kanalında ortak yayın olarak izleyicilere ulaşacak. 17 yıldır, bu ya da benzeri bir program gündeme gelmemişti. Türk Milleti, uzun yıllardır, tek taraflı yayın yapan ve hep bildik yorumcuların yer aldığı tartışma programlarından iyice bıkmış ve televizyon izlemekten vazgeçmiş durumda idi. Oysa biz millet olarak adrenalini çok severiz. Canlı performansa ilgi çok yüksek olur. İki zıt fikrin karşılıklı konuşması hep ilgi odağı olur.
Şimdi bu program öncesi yoğun bir kulis ve sosyal medya üzerinden tarafgirlik başladı. Herkes, desteklediği adayın canlı yayında diğer adayı mat etmesini umuyor. Öyle ki; programda sorulan sorular, adaylara verilen süreler, adayların kıyafetleri, kravatları, mimikleri, rahatlık ve gerginlikleri sürekli mercek altında olacak ve kalan son haftada Türkiye bu canlı yayını konuşup duracak.
İstanbul seçimlerinde yaklaşık olarak 1 milyon seçmenin sandığa gitmediği ve ya kararsız olduğu yönünde anketler var. Bu eğer doğru ise, Pazar günü yapılacak canlı yayın, seçim sonuçlarında etkili bir sonuç verebilir ve adaylardan birinin lehine ivme dönebilir.
Demokrasi geleneği içinde münazara, karşılıklı oturma, konuşma, değerlendirme ve soru cevaplar bir olgunluk göstergesidir. Biz, 80’li yıllarda lise eğitimimiz sırasında, Edebiyat derslerinde iki farklı gruba ayrılır, verilen bir konu etrafında iki zıt fikir olarak münazara yapardık. Düşünün, o yıllarda bu derslere konu oluyor ve öğrenciler, hitap gücü, ikna kabiliyeti, bilgi birikimi açısından değerlendiriliyordu. Ama ne yazık ki son yıllarda buna ihtiyaç duyulmuyordu. Siyasilerimiz, farklı görüşlerle sadece medyaya verdikleri demeçler ile fikri bir tartışmaya giriyordu. Yüz yüze gelen yoktu. Bu açıdan değerlendirildiğinde, bu heyecanlı birliktelik için aynı programda boy göstermeyi kabul eden hem İmamoğlu’na hem de Yıldırım’a teşekkür etmek lazım.
Umuyor ve diliyorum ki, canlı yayında medeni iki insan gibi bir araya gelip, ülkeyi ilgilendiren konularda fikrini açıklamak, rakibi tartmak ölçmek bundan sonra da televizyonlarda bir gelenek haline gelir.
Benim kişisel beklentim, her iki adayın da şov yapmaktan uzak bir tutum içinde olmalarıdır. Özlediğimiz kardeşlik, barış ve uzlaşma havası içinde, çağdaş ve medeni bir tablo ortaya koymalarıdır. Birbirlerinin sinir sistemi ile uğraşmaktansa, toplumun huzuru ve gönenci için çaba göstermeleridir. Sevgi dilini kullanmaları, zıt fikirleri küçümsememeleri gerektiğini düşünüyorum. Ola ki program sonrası kol kola girip, sonuç ne olursa olsun TÜRKİYE KAZANSIN mesajı verirler ise de helal olsun derim.
Evet, uzun zamandır televizyon izlemek için değerli bir nedenimiz yoktu, ama görünen o ki, Pazar günü ülke olarak her görüşten insan milli maç izler gibi televizyon karşısında olacak.
Türkiye kazansın. Demokrasi güçlensin.
Her iki adaya da başarılar dilerim.
İyi çalışmalar.
YORUMLAR