Önceki gün, şiirimizin büyük ustası Küçük İskender’i sonsuzluğa uğurladık.
Şair Küçük İskender, Akatlar Kültür Merkezi’nde düzenlenen tören sonrasında Büyük Mecidiye Camisi’nde kılınan cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.
Sanatçı Orhan Alkaya, törende yaptığı konuşmada, “İskender vicdanın sürekliliğiydi” dedi ve küçük İskender’in Adam Sanat dergisinde yayımlanan ilk şiiri “Robinson Kruvazör”ün bir meteor etkisi yarattığını söyledi.
Ressam Bedri Baykam şair için, “Onun şiirinin evrensel boyutunu bütün dünya keşfetmeye devam edecek. Evrensel bir iz bıraktı, küçük İskender sonsuza dek genç kalacak” ifadelerini kullandı.
Cumhuriyet Gazetesi Kitap Eki Yayın Yönetmeni, şair Turgay Fişekçi, “Günümüzde zor bulunur iyilikte bir insandı. Belki de onu tanıyanlar en çok onun dostluğunu özleyecekler” dediği konuşmasında, “Cumhuriyet ile birlikte şiirimizde yenilikçi akımlar ortaya çıkmıştır. İskender’in şiiri aslında tüm bu gelişim çizgilerinin son halkasıdır diyebiliriz. Hem geçmiş şiiri içten özümsemiş bir şair hem de ona kendi dünyasını, kendi dilini katarak yepyeni bir şiir yaratabilmiş bir şair. Onun adı şiirimizde büyük gelişimleri, değişimleri yaratmış bütün büyük şair kuşaklarıyla birlikte anılacak” diye konuştu.
Şair Küçük İskender, ‘Kalplerde yaşayacak’
Şiir ölüyor mü? Sorusuyla sıkça karşılaşır olduk. Böyle bir soru soruluyorsa, elbette, o ülkede şiirin durumu iyi değildir. Edebiyat dergilerinde şiir kitaplarının satmadığı, şiir okurunun azaldığı, yayınevlerinin şiir kitabı basmaktan çekindiği vb. konular hep tartışılır.
Günümüzde çok sayıda şiir kitabı basılıyor ama satışlarının miktarı hiç de umut verici değil. Yazanı çok ama okuyanı azdır bizim ülkemizde şiirin.
“Türkiye’de kitap okuma oranı düşük, zaten okumayan bir toplumda şiirin okunmasını beklemek safdilliktir” diyebilirsiniz. Ama şiirle ilgilenenleri üzen bir başka nokta var, o da diğer edebiyat ürünlerine göre, mesela roman, şiirin çok daha az okunması.
Şiire kayıtsız bir toplum muyuz gerçekten? Ben bu kanıda değilim.
Özellikle içinde bulunduğumuz sıcak yaz günlerinde şiir adına güzel şeyler de oluyor.
Haziran ayı başında, Dörytol’da, kardeş Derneğimiz DÖKSA_DER’in Akkoyunlu Konağında düzenlediği şiir etkinliği şiir sanatı adına büyük bir kazanımdı.
Yine Haziran ayında 2. KAVAFİS Şiir Akşamları’nı gerçekleştirdik. Defne Belediyesi Defne Gençlik Kültür Merkezi’nde, Defne Belediyesi Başkan Vekili Sayın Yağmur Turunç ve Başkan Yardımcısı Sayın Ali Mansuroğlu’nün da izlediği etkinlik şiir adına sevindiriciydi.
Antakya’da bir süre yaşamış ve 14 adet Antakya şiiri yazmış olan Yunanlı Kavafis ne yazık ki yazın çevremizde bile bilinmiyor. Biz bu değerlerimizi tanıtmaya devam edeceğiz.
29 Haziran Cumartesi günü bir grup şair arkadaşla OŞYAD (Osmaniye Ozanlar, Şairler ve Yazarlar Derneği)’ın konuğu olduk. Dernek tarafından 33 aydır, her ayın son cumartesi günü gerçekleşen “Şiirini Al da Gel” etkinliğine katıldık. Şiir adına, bu özgün etkinliğin devam ettirilmesini diliyorum.
Geçmişten günümüze kadar binlerce şiir tanımı yapılmıştır: Her yazarın veya her şairin kendisine göre bir şiir tanımı vardır:
Yahya Kemâl’e göre “şiir musikidir, fakat bildiğimiz musikiden farklı bir musikidir.”
Cahit Sıtkı’ya göre, “Kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır.”
Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya göre “şiirler, nereden geldiği belli olmayan, tanımı yapılamayan, bütün yaşamımızı etkileyen boyutları evrence süren ateşböcekleridir.”
Arif Damar’a göre, “Şiir depremdir, şiir ayaklanmadır, şiir başkaldırıdır. Şiir şimşektir,
yıldırımdır, gök gürültüsüdür şiir. Şiiri, yani yıldırımı hiçbir siper-i
saika durduramaz. Şiir korkunçtur, güzeldir. Hiçbir kapı, hiçbir duvar
önünde duramaz. Kapı tunçtan, demirden, çelikten de olsa önünde duramaz.
Şiir yürür, ezer geçer. Şiir her şeyden, herkesten daha güçlü, daha yıldırıcıdır. Şiir sınır tanımaz, ne kral tanır, ne imparator. Şiir Cengiz Han ‘dan da, Sezar ‘dan da, Hitler ‘den de, Büyük İskender ‘den de büyüktür. Şiirin yürüdüğü yolun bitimi yoktur.”
Yerel yönetimlerin sanata, kültüre, edebiyata biraz daha destek vermesini diliyorum.
“Şiirin çökmesi, ruhun, imgenin de yok olması demektir. Hepimiz şiirin yücelmesi için çabalamalıyız.” diyor Doğan Hızlan.
“Terk edilmiş bir sevdalı gibi yapayalnız, ama mağrur durdu tarihin akışına inat…” diyor şiir için Can Dündar, “Yarim Haziran” adlı yapıtında.
“Şiirin mutlaka ciddi bir izleyicisi, okuru vardır. Ancak şiir bunun daha fazlasını hak ediyor. Acımasız hayat karşısında şiir, dimdik ayakta durmayı becerebildi.” diyor başka bir yazarımız.
Evet şiirin yücelmesi için çaba sarf etmeye devam edeceğiz.
YORUMLAR