Peki, finalde ne olur?
Hatay Valisi Rahmi Doğan’ın ısrarlı takibi, Ak Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın da yakın desteği ile gerçekleşen bir kamulaştırma hikâyesi, Adalı Konağı ve eski Meclis Binası… Kamuoyu ile paylaşılan kurumsal proje net olsa da, detaylr konusunda vatandaşın da söylemek istedikleri var. En çok da ilk örnek noktasında, merak ettikleri!
Genç Fransız Mimar Jaques De La Boucherie, Paris’in asil Tortue Ailesi’ne bir köşk yapar. Köşkün yapımı sırasında, Tortue Ailesi’nin güzel kızı Marie Therese Charlotte’a ilk görüşte aşık olur. Bu aşk, karşılıklıdır ve köşkün aşçısının getirip götürdüğü mektuplarla daha da pekişir. 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla, Boucherie, yüzbaşı rütbesiyle, Fransız işgal orduları ile birlikte Antakya’ya gelir. Antakya’ya sayısız mimari eser kazandırır.
Bir müddet sonra, sevgilisi Marie’nin ölüm haberini alır. Bu üzüntüyle yaşamaya çalışan Yüzbaşı Boucherie’ye, Antakya’nın köklü ailelerinden biri olan Adalı Ailesi tarafından, kendileri için bir konak inşa etmesi teklifi gelir. Boucherie, sevgilisinin anısını yaşatmak amacıyla, Fransa’da yapmış olduğu Tortue Köşkü’nün bir eşini Adalı Ailesi’ne yapar. Konak bittikten sonra, her gün konağın verandasının önünde, sevgilisinin hayaliyle gözyaşı döker.
-MERAK KONUSU-
Antakya kent merkezindeki görkemli taş yapının hikâyesi, eldekini değerli kılan detaylardan sadece bir tanesi. Bugünlerde bu taş yapının ve hemen yanı başındaki, Hatay Cumhuriyeti’ne Meclis Binası olarak hizmet etmiş bir diğerinin yeni hikâyesi, Hatay Valiliği tarafından şekillendiriliyor.
Zorlu bir kamulaştırma sürecinin ardından Valilik uhdesine geçen iki taş yapının Gastronomi kimliğinde çerçevelendirilen yeni Antakya fotoğrafına bakanlar mı? Gördüklerinden memnun. Ancak final, fazlasıyla merak konusu. Özellikle de, Büyükşehir yönetiminde hizmet veren mevcut Gastronomi Evi’nin kent kimliği içinde üstlendiği misyona, eklenecek bir diğer Gastronomi Evi’nin (Merkezi’nin) nasıl bir katkı sağlayacağı noktasında…
-EKSİKLER!-
Kent insanının biriktirdiği sorular gelsin şimdi de… Valilik ve Büyükşehir tarafından omuzlanan ‘Gastronomi’ kimliğinde oluşacak yeni yapının beklentisinde paylaşılan ‘öneriler gelsin… Taş binaların, Antakya merkezindeki ‘boş’ haline canlılık katması beklenen proje için ‘ne olmalı’ noktasında duranların kelimeleri gelsin…
İ.Ş. >> Ara ara arkadaşlarla diğerine gitmiyor değiliz! Ben, Gastronomi Evi’nden memnun olanlardanım. Muhteşem bir atmosferi var. Her şey çok iyi düşünülmüş. Yemekler güzel, fiyatlar da. Ama Valilik de benzer bir şey yapmaya hazırlanıyor galiba. Bu konuda çok bilgi sahibi değilim ama… Bir tarafta Belediyenin, diğer tarafta Valiliğin birer Gastronomi Evi mi olacak? Bana kalırsa, bu işten en çok vatandaş karlı çıkacak. Çünkü kent merkezinde böyle sosyal alanların sayısı çok yeterli değil. Açıkçası, Adalı Konağı ve hemen yanı başındaki bahçe bu anlamda hizmete girdiğinde, müthiş bir kalabalığı ağırlayacak. Yine de kurumsal bir karmaşa olur mu diye düşünmeden edemiyorum!
H.Y. >> Bence olmalı… Bir tane, iki ya da fazla! Yöreseli ‘kurumsal el’ ile vermek önemli. Bu, daha kontrollü bir Gastronomi kimliği yaratır. Tabi bu son örnekle beraber, iki Gastronomi sunumu yapan kurumsal adres olacak. Konu; birbirini besleyen iki adres mi, rekabet edecek iki adres mi olacakları! Dilerim, birbirini besleyen bir rekabet olur da, kent kazanır. Zira aksini çokça yaşayan bir şehriz!
Ş.Z. >> Eksikleri tamamlarlarsa, daha iyi olacak bence. Diğerinde bir kez yemek yedim. Yemekler konusunda sorun yok. Sadece, hep yazılan ve denen bir şey var, ki ben de aynı düşünüyorum. Mesela, Gaziantep de bu konuda çok iyi. Bir şeyleri iyi yapıyorlarsa, örnek alınmalı bence. İzlenmeli. Valiliğin Gastronomi kimliğinde işletmesi yapılacak yöresel yemek sunumu da bu çerçeveye oturtulmalı. Mesela normal restoran tabağı değil, ama özel tabaklar kullanılmalı. Mesela özel logolu olanlar, mozaik desenli olanlar… Masa örtüleri de bununla zenginleştirilmiş olmalı hatta. Pencerelerinde modern perde ya da jaluzi yerine, eski Antakya evlerinin dantelli kısa perdelerinden olmalı. Demem o ki… Gastronomi, yöreseli barındırdığı kadar, tarihi ve kültürü içselleştirdiği kadar başarılıdır.
U.C. >> Ara ara kentin gündemine giren bir isim var. Aslen bir Antakyalı. İstanbul’da restoranları var hani! Hatay Medeniyetler Sofrası’nın sahibi Burak Özdemir’i kestediyorum. Hiç yediniz mi orada bilmiyorum ama, çok keyifli bir iç mekan yaratmış. O mekanı renkli hale getirenler ise, her yere serpiştirilmiş fotoğraf kareleri. Gelen ünlüler, yemek şovları ve daha fazlası var o fotoğraflarda. ‘Bunu biz de yapalım’ demiyorum ama… Niye, bir Gastronomi Evi’nde eski Antakya’dan siyah-beyaz fotoğraflar olmasın? Dünü anlatan yaşamlardan, yemek anlarından, profesyonel çekilmiş anlık zaman dilimlerinden… Bence iç mekan çok önemli. En azından Valiliğin bu konuda daha detaylı çalışmasını bekliyorum. -Tamer Yazar-