2000 yılından bugüne Mart ayı bizim açımızdan, kültür sanat açısından hep dolu dolu geçmiştir.
20 Mart- 30 Nisan 2020 tarihlerinde 14. Uluslararası Çukurova Sanat Günleri’ni gerçekleştirecektik.
5 yıldır Altın Defne Edebiyat Ödüllerini Mart ayında veriyorduk.
4. Hatay Kitap Fuarı, İlber Ortaylı, Ahmet Ümit, Enver Aksever gibi ustaların katılımıyla 20 Mart tarihinde başlayacaktı.
Çok zengin bir katılımla 21 Martta Dünya Şiir Günü’nü kutlayacaktık.
Bilinen nedenlerle bu aktivitelerin tümü iptal edildi.
21 Mart Dünya Şiir Günü’nde, üstelik, bir şairimizi, TYS’nin bir dönem başkanlığını yapmış, Mimar, Şair Cengiz Bektaş’ı sonsuzluğa uğurladık. Şükran Soner’in betimlemesiyle “sınır tanımayan insan sevgisi”yle dinlenmeksin çalışıyordu.
Türkiye’nin aydınlanması mücadelesi veren bir şairin “Dünya Şiir Günü’nde yaşamla ilgili şiirlerini okuması beklenirken sonsuzluğa yolculuğu insanı çok üzüyor.”
***
27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’ydü.
1948 yılında Uluslararası Tiyatro Enstitüsü’nün kurulmasının ardından Enstitü’nün de ön ayak olmasıyla 1961 yılında 27 Mart , “Dünya Tiyatrolar Günü” olarak kutlanmaya başlandı.
Dünya Tiyatro Günü Ulusal bildirisi, bu yıl, eski Devlet Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni, akademisyen, eğitmen ve oyuncu Doç. Dr. Lemi Bilgin tarafından yazıldı.
Bu yılki Dünya Tiyatro Günü Uluslararası bildirisi, Pakistanlı oyun yazarı ve Ajoka Tiyatrosu’nun genel sanat yönetmeni Shahid Nadeem tarafından yazıldı.
Yapılan açıklamada, “Yaşadığımız Korona virüs salgını nedeniyle tiyatrolar kapatıldığı için, bu yıl bildiriler basında ve internette paylaşılacak, ancak perdeler yeniden açıldıktan sonra gelenekselleşmiş şekliyle, sahnelerden okunabilecektir.” Denildi.
Ulusal Bildiride: “Binlerce yıldır olduğu gibi siz ve biz, seyirciler ve oyuncular yeniden buluşacağız, yine bir araya geleceğiz ve birlikte yaratılan anların tanığı olacağız.
Bizi birbirimizden ayıran tüm engelleri, tüm farklılıklarımızı unutup, bizi birbirimize bağlayan ortak duyguların, ortak tehlikelerin, ortak özlemlerin büyülü dünyasına katılacağız.
Var olmak için birilerine aracılık edip körü körüne savunucusu olmak yerine, gerçeklerin üstündeki örtüyü kaldırıp bir ışık tutacağız.” deniyor.
Hafta içinde mutlaka izleyebileceğimiz bir oyun olurdu. Dilerim geç de olsa hafta kutlanır.
***
Mart ayının son pazartesi günü ile başlayan hafta ülkemizde 1964 yılından bu yana “Kütüphaneler Haftası” olarak kutlanmaktadır.
Bu yıl, 56. Kütüphane Haftası, 30 Mart-5 Nisan 2020 tarihleri arasında, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü ve bağlı kütüphaneleri tarafından “Şehir Kültürü ve Kütüphaneler” teması ile kutlanacaktır.
Hafta boyunca, kitaplarımızı barındıran, insana okuma sevgisi aşılayan kütüphanelerin önemi ve sorunları dile getirilecek, halkın ve öğrencilerin bu yolda bilinçlenmesi için, her yıl olduğu gibi, çaba harcanacak.
Lise / Üniversite eğitimi almış her gencin mutlaka kütüphanelere ödenemeyen bilgi borcu vardır.
Eskiden yalnızca mesai saatlerinde açık olan il kütüphanelerimiz şimdi kapılarını 24 saat açık tutuyor. Okul öğrencileri, çalışan, gündüz işinden ayrılamayanlar bu saatler içinde kütüphaneye gidebiliyorlar.
Yerel yönetimlerin kültür projelerinde kütüphane konusuna ağırlık vermelerini her zaman önermişimdir.
Acı bir gerçek, Türkiye’de 1400 kütüphaneye karşılık, 350.000’in üzerinde kahvehane vardır. Almanya’da kütüphane sayısı 11.000’dir. Diğer Avrupa ülkelerinde de sayı oldukça yüksek.
Eldeki bilgilere göre ilk kütüphane, Asurlular zamanında kurulmuştur. Osmanlı imparatorluğu döneminde de kitaba ve kütüphaneye önem verilmişti.. O dönemden zamanımıza kadar gelen büyük kütüphaneler vardır.
Kitap okuma alışkanlığımız ne yazık ki yok. Aile okumuyor, okulda öğretmen okumuyor. Okuma yazmayı biz sadece okula gidip mezun olmak olarak görüyoruz. “Nasıl okumalı, ne okumalıyım?” ya da “Çocuğuma okuma alışkanlığını nasıl kazandırabilirim?” gibi soruları duymuyoruz artık.
İnsan, okuyarak, bilgilenerek özgürleşir; aydınlığa ve aydınlanmaya eleştirel okuma sürecinden geçerek ulaşabilir. Bacon’un şu sözleri çoğumuzun belleğine daha öğrencilik yıllarında kazınmıştır. “Okumak, insanı olgunlaştırır, konuşmak ustalaştırır, yazmak ise daha somut bilgi sağlar.” Ovidius, “Gençliğini kitapla beslemeyen ulusların sonu acıdır” diyor. Yavuz Sultan Selim, günde sekiz saat okurmuş. Katip Çelebi, “Mumlar tükenir, güneş doğar, ben hala okurum” diyor.
Okumanın bunca yararını biliriz de yine iyi bir okur olmayı beceremeyiz. İnsanların otobüs durağında, parkta, metroda, kahvede kitap okuduğunu görmek ne güzel olurdu.
Ali Emiri diyor ki, “Lamba ışığında kitap okuyarak sabahlardım.”
Sağlıkla.
YORUMLAR