Merhaba sevgili okuyucu.
İnsanoğlu, çok zor gibi görünen yeni şartlara en hızlı adapte olabilen, aslında çok güçlü bir canlıdır. Görüyoruz ki; tüm dünyayı küçülten, evlerine bağlayan, insanın insanla olan temasını yok denecek kadar azaltan bu Covid 19 sürecine de yavaş yavaş alışıyoruz. Bazılarımız için bu duruma alışmak bir hayli zor, bunu görüyoruz. En büyük zorluğu ise sanırım ülkeyi yönetenler yaşıyor. Zorlanmalarının nedeni, onların bugüne kadar yalan yanlış sözlerinden çıkmayan büyük bir seçmen kitlesinin artık sorgulamaya, soru sormaya, bilgi edinmeye başlama devinimi içinde olmalarıdır.
Yalan yanlış bilgiler, nefret söylemi, düşmanlık kültürüyle bugüne kadar düşünmekten alı koydukları geniş yığınlar, giderek sonu bilinemeyen bu Korona sürecinde kendi ile yüzleşmek zorunda kalmış durumda. Bu, cehalet ile iktidarı şahlandıranlar açısından korkunç bir tehlike. Rahat olanlar ise bugüne kadar doğruları savunmuş, bilimin ışığında yol almış aydın kesimler diyebiliriz. Dünya genelinde korona sonrası nasıl bir yeni yaşam biçiminin, nasıl bir dünya sisteminin oluşacağına dair öngörülerde bulunuyor, şok içinde ne yapacağını bilemeyen o cahillik kuyusunda boğulanlara oranla düşünüyorlar, üretiyorlar, yorumluyorlar.
İşler böyle giderse, yakın zamanda en yobaz kesimler bile akıllı telefon ve internet ile tanışmak zorunda kalacak. Yanlışı öğreten, hurafeye ve akıl dışılığa bel bağlamış kesimler, “bilgi” ile yeni yeni tanışmakta olan bu geniş seçmenlerini nasıl kontrol altında tutacak?
Korkarım ki, yasaklar ve baskı ile bunu yapmaya çalışacaklar.
İplerin ucunun giderek tehlikeli boyutlarda elden kaçtığını gören siyaset cambazları, internetin ve sosyal medyanın yasaklanması gibi hepimizin kafasının tasını attıracak bir orta çağ kararı alabilir. Buna hazırlıklı olun. İletişimimiz kesilebilir, bilgiye ve habere ulaşımımız engellenebilir. Umarım böyle bir çılgınlık yapmazlar.
Dün twitter hesabımdan antidemokratik bir görüş paylaştım. Bu görüşümde şunu savunuyordum; “kendimizi emanet ettiğimiz ve güvendiğimiz bilim insanlarından oluşan Bilim Kurulu çok önemli bir iş yapıyor. O vakit; acaba ülkeyi yönetecek olanları, ülkeye yön verecek olan siyaseti, ülkeyi geleceğe taşıyacak projeksiyonu da Bilim Kurulu mu yapsa? Örneğin; Bilim Kurulu’nun tavsiyeleri doğrultusunda seçim sonuçları olsa ve ülkeyi yönetenler, eğitimli insanların ağırlıklı tercihi ile başa gelse. Böyle, herkesin gidip oy kullanmasına ne gerek var! Oyunu kullanan bir çok kişi, evine aldığı kömür, erzak ve maddi yardım sayesinde ülkeyi yönetecek olanları seçmeyi yeterli bir kriter görüyor. Bunu geçmişte yaşadık. Ama geleceğe yön veren ve bizi ayakta tutan en önemli unsur BİLİM, EĞİTİM, ENTELEKTÜELİZM.”
Kuşkusuz ki eğitim almamış, bilim adamı olamamış dervişler, düşünürler, aydınlar, sanatçılar ve emekçiler de var. Onların öngörüleri, tecrübeleri bazen en büyük bilimsel veriden daha değerli olabilir. Zaten benim yaptığım öneri de bir fantezi. Asla gerçek fikrim değil, ama vermek istediğim mesaj şu: Ey güzel ülkemin güzel insanları, şimdi hepimiz şunu anlayalım; BİLİM, EĞİTİM, KÜLTÜR, SANAT, BİLGİ ve SEVGİ en büyük rehberimiz olmak zorunda. Yüzümüzü dönmek zorunda olduğumuz yönü lütfen artık kabul edelim. Asmakla, kesmekle, cezaevine koymakla, yasakla, yok saymakla bir yere varamayacağız.
Bu süreç, biraz daha devam edecek gibi. O zaman yapabileceğimiz harika bir şey var.
DÜŞÜNMEK.
Önce kendimizin, sonra sevdiklerimizin özünü düşünmek. Öyle bir düşünme yolculuğu ki; bireyden uzanıp yerele, yerelden koşup genele, genelden sıçrayıp evrensele taşıyacak bir çaba. Bunu tavsiye ediyorum.
Evde kalın, düşünün.
Sevgiyle.
YORUMLAR