Merhaba sevgili okuyucu.
Yetkili ağızlardan yapılan açıklamalar üst üste konduğunda, Covid 19 ile şekillenen yeni yaşam biçimimizin yılsonundan önce eskiye dönme ihtimali çok düşük olarak görülüyor. Birçok insan ay sonunu gözüne kestirmişken, küresel anlamda takibi yapılan salgın ile ilgili normalleşme sinyalleri pek iç açıcı değil. O vakit, bir nevi balıklama daldığımız yenidünya düzenine ayak uydurmaktan başka çare kalmadı.
Dün Milli Eğitim Bakanının, ‘Okulları ancak bir sonraki eğitim öğretim yılında açabileceğiz’ yönünde açıklamalar yapması, Sağlık Bakanının ‘kademeli normalleşme planlarını’ dile getirmesi, hepimize rahat bir nefes aldırması planlanan AŞI çalışmalarının da en erken yılsonunda sonuçlanacağının belirtilmesi, 2020 yılının keskin bir izolasyon içinde geçeceğini gösteriyor.
Türkiye’nin sağlık kulvarındaki verileri eğer manipüle edilmiş değilse, ortada ciddi bir başarı sağlanmış olduğu açık. Bu durumda ülkemizin sağlık sistemi, alt yapısı ve sağlık çalışanlarını ayakta alkışlamamız gerekiyor. Israrla altı çizilen konu ise tedbirlerden taviz verilmemesi. Bu işin; sonbahar aylarında endişe ile beklenen ikinci ya da ileride üçüncü dalgasının olma ihtimali düşük değil. O yüzden tedbirlere sıkı sıkıya bağlı kalmak zorundayız.
Şuan insanlığın yaşamakta olduğu, tanık olduğumuz bu karabasan herhangi birimizin gece gördüğü bir rüya olsaydı, uyandığımızda yapacağımız ilk şey bu korkunç kabusu bir kuyuya anlatıp, gerçekleşmemesi için tanrıya dua etmek olurdu. İnsanlığın, görece olarak bu denli büyük bir gelişmeyi yakalamışken, bir anda yaşanan bu doğal felaket karşısında aciz duruma düşmesi ne kadar ilginç değil mi? Evet, insan; düşünen, akıllı, beynini kullanan, yaşam şartlarını değiştiren, dünyayı yöneten bir canlı. Güçlü, kudretli diyorduk ya insan için; çok büyütmüşüz meğer. İnsan, bir o kadar doğa karşısında çok zayıf, güçsüz bir canlı. Eğer aklımızı ve enerjimizi daha güzel bir dünya için yormaz isek, imkanlarımızı insanlığın eşit ve huzur içinde barışçıl yaşaması için kullanmaz isek, korkarım ki kendi soyumuzu kendimiz tüketeceğiz.
Evlerimize kapandığımız bu dönemde, bu küçük yaşam tarzı, beraberinde kendi kendimizi dinleme, tartma ve ölçme sürecini de canlandırdı. Ama hepimizi meraklandıran komplo teorileri çok ilgi çekiyor. Böylesi zamanlarda insanların endişe ve kaygı hislerini en çok tetikleyen kişiler, korkudan beslenenlerdir. Kimisi, biyolojik silahların kullanıldığını ve bir dünya savaşının yaşanmakta olduğunu savunuyor. Kimileri, virüsün laboratuar ortamında hazırlandığını ve küresel ekonomi dengesini değiştirmeye çabaladığını savunuyor. En garibi de, falcı tayfa, yılsonunda hepimiz evde otururken uzaylıların geleceğinden bahsediyor. Bu kafa karıştıran, saçma sapan ve korkuyu endişeyi diri tutmaya çabalayan görüşlere sakın itibar etmeyin. Bizim elimizde çok güçlü bir söylem var: HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK. Buna inanalım.
Benim bu dönemde sizlere tavsiyem şu olur; bugüne kadar ihmal ettiğiniz, yapmaya zaman bulamadığınız, merak ettiğiniz yeni konulara, yeteneklere, alanlara ilgi gösterin. Yenidünya düzeni, kendini birden çok daha fazla konuda geliştirmiş, birikimli ve bilgili insanların çağı olacak. Sadece Matematik bilmeniz, sadece iyi gitar çalmanız, sadece iyi bir hekim olmanız yetmeyecek. İşte önümüzde büyük bir fırsat. Kimsenin bahanesi yok. Çünkü herkesin, tahminlerin de ötesinde çok zamanı var. Herkes, kendinden yeni bir “ben” daha yaratabilir.
Normalleşme en erken yıl sonu ise, hem daha çok zaman var hem de zamanımız çok az.
Dikkat ederseniz, günler sıkıcı gibi gelse de çok hızlı akıp gitmekte. Bir bakmışız ki, süreç yeni bir halkaya eklenmiş. O vakit haydi; yeni uğraşlar, yeni yetenekler ve yeni mesleklere yelken açalım.
Evde kalalım, sağlıkla kalalım.
Sevgiler.
YORUMLAR