Korona günlerinin beşinci ayındayız.
Evde, okuyarak ve yazarak bir karşı duruş sergilemeye çalışıyoruz bu zor günlerde..
21 Mart Dünya Şiir Günü’nü kutlayamadık bu yıl. Temmuz başında Kavafis Şiir Akşamlarını gerçekleştiremedik. Temmuz ayının üçüncü haftasında Adnan Yücel’i Anma Etkinliği’ni ilk kez bu yıl yapamıyoruz.
Şiir ölüyor mu? Sorusuyla sıkça karşılaşır olmuştuk. Böyle bir soru soruluyorsa, elbette, o ülkede şiirin durumu tartışılır.
Yaşamını İstanbul’da sürdüren hemşerimiz Hikmet Güzelkokar’ın Yedi Güzel adlı kitabını hayranlıkla okudum.
Eğitimci, Ozan Sibel Çağlayan Bilek’in “Karanlığımın Aydınlık Yanı” adlı yapıtı yeni geçti elime. Sayın Bilek’in gerek şiiri yorumlayışı, gerekse seçtiği temalar bende hep güzel duygular uyandırmıştır.
Bilindiği gibi dört yıldır, Rahmetli Enver Ercan Anısına “Altın Defne Genç Şiir Ödülü” düzenliyoruz. 2019 yılının ödül sahibi Sayın Petek Sinem Dulun olmuştu. 21 Martta vermemiz gereken ödülü henüz veremedik. Koşullar uygun olursa töreni Ekim ayında yapıyoruz. Ara Kat Sesleri adını taşıyan kitap yeni geçti elimize. Kitabın çok konuşulacağına inanıyorum.
Şiire kayıtsız bir toplum muyuz gerçekten? Ben bu kanıda değilim.
Ben şiirin gerilediği kanısında da değilim.
“ Gorki’nin, Lenin’e karşı kendini, daha doğrusu sanatı savunurken söylediği şu sözü anımsayalım: “Aklın şiiri bilimdir, yüreğin bilimi şiirdir.” Öyleyse şiirin tükendiğini öne sürmek, insanın tükendiğini öne sürmek anlamına gelmez mi? Şiir yazan ve şiirin içinden birisi olarak, bu durumu kabullenmem elbette kolay değil. İşte Şiir Sanatı, bir bakıma şiirin olduğu yerde bulunduğunu kanıtlamaya çalışmamın da bir göstergesi sayılmalı.”
Yahya Kemâl’e göre “şiir musikidir, fakat bildiğimiz musikiden farklı bir musikidir.”
Cahit Sıtkı’ya göre, “Kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır.”
Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya göre “şiirler, nereden geldiği belli olmayan, tanımı yapılamayan, bütün yaşamımızı etkileyen boyutları evrence süren ateşböcekleridir.”
Arif Damar’a göre, “Şiir depremdir, şiir ayaklanmadır, şiir başkaldırıdır. Şiir şimşektir,
yıldırımdır, gök gürültüsüdür şiir. Şiiri, yani yıldırımı hiçbir siper-i
saika durduramaz. Şiir korkunçtur, güzeldir. Hiçbir kapı, hiçbir duvar
önünde duramaz. Kapı tunçtan, demirden, çelikten de olsa önünde duramaz.
Şiir yürür, ezer geçer. Şiir her şeyden, herkesten daha güçlü, daha yıldırıcıdır. Şiir sınır tanımaz, ne kral tanır, ne imparator. Şiir Cengiz Han ‘dan da, Sezar ‘dan da, Hitler ‘den de, Büyük İskender ‘den de büyüktür. Şiirin yürüdüğü yolun bitimi yoktur.”
“Şiirin çökmesi, ruhun, imgenin de yok olması demektir. Hepimiz şiirin yücelmesi için çabalamalıyız.” diyor Doğan Hızlan.
“Terk edilmiş bir sevdalı gibi yapayalnız, ama mağrur durdu tarihin akışına inat…” diyor şiir için Can Dündar, “Yarim Haziran” adlı yapıtında.
“Şiirin mutlaka ciddi bir izleyicisi, okuru vardır. Ancak şiir bunun daha fazlasını hak ediyor. Acımasız hayat karşısında şiir, dimdik ayakta durmayı becerebildi.” diyor başka bir yazarımız.
Evet şiirin yücelmesi için çaba sarf etmeye devam edeceğiz.
Diyorum ki, kitapçılar raflarında şiir kitaplarını bulundurmazsa da sizlerin devamlı olarak başucunuzda şiir kitapları olsun.
Özellikle içinde bulunduğumuz sıcak yaz günlerinde şiir adına güzel şeyler de oluyor.
Şiirle kalın!
YORUMLAR