Amentü duası, Bakara-177, 285 ve Nisa-136 ncı ayetlerde değinilen ve İmanın 5 şartı olarak kabul edilen Allah’ın tekliğine, Ahret’e, Meleklerine, bütün vahiy Kitaplarına ve bütün Peygamberlerine iman etmeyi vurgular.
Bakara-177. Ey Yahudi ve Hıristiyanlar! Erdemli /makbul /birra kişi oluş, sadece yüzünüzü doğu ve batı yö¬nüne çevirip çevirmemeniz /namaz kılıp kılmamanız ile ilgili değildir. Asıl makbul kişi oluş Allah’a, Ahret gününe, Meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanmak, salih ameller /faydalı işler yapmak olarak da özellikle akrabalara, yetimlere, muhtaçlara, yolda kalmışlara, yoksullara seve seve yardım edip ihtiyaçlarını gidermek ve köleleri özgürlüğüne kavuşturmak, salâtı /sosyal yardımlaşma faaliyetlerini devamlı uygulamak, zekât olarak bu yardımlaşmayı karşılamak, söz verince sözünde durmak, zorluğa-sıkıntıya çabalı sabretmek ve zulme karşı direnmekle olur. İşte bunlar yaptığımız anlaşmanın sözlerine sadık olan ve gerçek takva sahibi olanlardır.
Bu ayette, imanın 5 şartı sayıldıktan sonda dikkat edilirse 6 ncı sıraya “Salih Ameller”, yani yaratılanlara bir şekilde fayda sağlamak üzere faydalı işler yapma sayılmıştır. Bu duruma göre İmanın 5 şartının içten olabilmesi için salih ameller ile pekiştirilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla salih ameller, 5 iman şartı ile birlikte sayıldığına göre, imanın şartları için 5 + 1 dememiz gerekmektedir diye düşünüyorum. Bu birlikteliğin önemi İncil’de şu ayetlerle vurgulanmıştır:
Yakub’a Mekt. 2 /14. Kardeşlerim, eğer bir kimse iyi eylemleri yokken imanı olduğunu söylerse, bu neye yarar? Öyle bir iman o kimseyi kurtarabilir mi? 15-16. Bir erkek ya da kız kardeş çıplak ve günlük yiyecekten yoksunken, sizden biri ona “Esenlikle git, ısınmanı ve doymanı dilerim” derse, ama bedenin gereksindiklerini vermezse, bu neye yarar? 17. Aynı şekilde, tek başına eylemsiz iman da ölüdür.
Gerek bu ayette ve gerekse Bakara-285 ile Nisa-136 ncı ayetlerde “Hayır ve Şerr Allah’tandır” ifadesi olmadığı halde, sanki bu cümle varmış gibi zaman zaman toplumlara dayatılmış ve halen de dayatılmaktadır. Ancak bu ifade asırlardır olduğu gibi, günümüzde de yanlış yorumlanmakta ve insanları tembelliğe, aşırı tevekküle, hatta bir nevi robotlaşmaya götürmektedir. Halbuki hem Fatır-43 ve İbrahim-27 nci ayetler, hem de “Etki ve tepki prensibi” gereği insan “Ne ekerse, onu biçmekte”, diğer bir ifade ile hayır ve şerre insan kısmen bizzat kendisi neden olmaktadır .
Fatır-43:…..Kötü tuzak, ancak sahibine dolanır.
İbrahim-27: Allah, herkesin kendi isteğiyle tercih ettiği iyi ya da kötü şeyi gerçekleştirir.
Allah’ın koymuş olduğu ezelî, ebedî ve evrensel kurallara göre ise insana puan durumuna veya görevine göre uygun olan verilmektedir ve bu duruma ayrıca Tevrat ve İncil’de de değinilmektedir.
Tevrat Tensiye Bap 28/1-2: Eğer Allah’ın Rab’bin sözünü dinlersen, bütün bu bereketler senin üzerine gelecek ve sana erişeceklerdir. 20-22: Kötü işlerinle beni bıraktığın için, sen helak oluncaya kadar ve sen çabucak yok oluncaya kadar, yapmak için el attığın her işte Rab senin üzerine lanet, şaşkınlık ve tekdir gönderecektir. Mülk edinmek için gitmekte olduğun diyar üzerinden seni bitirinceye kadar, Rab sana vebayı bağlayacak. Rab veremle ve sıtma ile ve iltihapla ve yakıcı sıcakla ve kuraklıkla ve sam yeli ile ve küfle seni vuracak ve sen yok oluncaya kadar bunlar seni kovalayacaklar.
İncil Matta Bap-13/ 37:Ve İsa cevap verip dedi: İyi tohumu eken insanoğludur, tarla ise Dünyadır.
Dolayısıyla ceza veya ödül, esasında insanın etkisinin bir tepkisidir, yapılanın bir karşılığıdır veya tekâmül senaryolarıdır. Başka bir ifade ile yaşam bir nevi kişinin ektiğini biçmesi, çıkardığı sesin, yankı yapması demektir. Bu durumu şu anektod çok güzel vurgulamaktadır: Bir aile pikniğe gitmişti. Anne öğle yemeği için yanlarında getirdikleri yiyecekleri hazırlarken, baba ve oğlu da ormanda yürüyüşe çıkmaya karar verirler. Uzun bir tırmanıştan sonra düzlüğe çıktıklarında çocuğun ayağı bir ağaç köküne takılır ve yuvarlanarak boşluğa düşer. Düşerken canı yanan çocuk avazı çıktığı kadar “Ahhhh!” diye bağırır. Ayağa kalkmaya çalışırken ileride bir dağın tepesinden “Ahhhh!” diye bir ses duyulunca da şaşkınlıkla babasına bakar. Sesin babasından gelmediğini anlayınca merakla bağırır. “Sen kimsin?” Aldığı yanıt “sen kimsin” olur. Çocuk gelen yanıta sinirlenip bu defa “Sen bir korkaksın!” diye bağırır. Dağdan gelen ses “sen bir korkaksın!” diye yanıt verir. Çocuk babasına dönüp “Baba ne oluyor böyle?”diye sorunca. “Oğlum” diye söze başlar babası. “Dinle ve öğren”. Dağa dönüp “Sana hayranım ” diye bağırır. Yanıt hemen gelir. “Sana hayranım”, tekrar bağırır: “Sen muhteşemsin” “Gelen yanıt “Sen muhteşemsin.” olur. Çocuk babasını dikkatle izlemesine karşın ne olduğunu bir türlü anlayamaz. Babası soran gözlerle bakan oğluna açıklamaya devam eder. “İnsanlar buna yankı derler, ama aslında Bu Yaşamdır.” der.
Aklını, diğer bir ifade ile akla ilişkin yetenekler olan muhakeme, vicdan, merhametlilik, bilgi sahibi olma ve gayretliliği kullanıp Allah’ın Kur’an’daki muhkem /değişmez ana kuralları vasıtasıyla insanlara bildirdiği kurallarını öğrenip düşünerek ve uygulayarak Allah’a yakınlaşma yoluna yönelenler, bu olumlu yönelişleri nedeniyle, Allah Kaynaklı Bilinçli Enerji Havuzları olan Dünya öğrencisi Ruhlarına eklenen olumlu enerjiler sayesinde, ilâhȋ olumlu kurallara göre yapılan değerlendirme ile istedikleri olumluluğu hak eder konuma gelmiş olurlar.
Leyl-12: Kuşkusuz, doğruya yöneleni biz doğru yola yöneltiriz.
Haftaya, kaldığım yerden devam edeceğim. İnşallah!!!
NOT: NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN Tercümesi”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLANA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM” ve “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”
YORUMLAR