Kirliyiz, bakımsız, çökük, yorgun…
Yerde birikmiş ve etrafa dağılmış çöpler, ön kapağı olmayan bir yangın hidrantı, hemen üstünde Gastronomi Evi yön tabelası, yanı başında yıkık bir ev, hemen üstünde ‘YAKLAŞMAYIN’ diyen bir belediye uyarısı ve… Bir marka kentin yönetiliş hikâyesi!
“Eldeki iki fotoğraf karesine bakıp da ‘tüm kent bu halde’ demek haksızlık olur ama… Kentin en can alıcı sokakları, evet, bu halde! Bu kentin kendine karşı işlediği en büyük suç, aslında bu yaşananlar! Yaşananlara eklenen kayıtsızlık! Kimse, ama kimse, ‘Kral Çıplak’ demiyor! Yok, diyenler var… Ama onlar da öylesine suçlanıp, eleştirilerin hedefine oturtuluyorlar ki, eldekini izleyenler, bir adım daha geriye çekiliyor. Konuşacakları varsa da konuşmuyor. Bu durum, herkesin bir diğerinden kopuk yaşayışı, bizim bu kenti yönetme biçimimize de yansıyor. Sizinle paylaştığım bu iki kare, elimizdeki kentin hali aslında.
Yerde birikmiş ve etrafa dağılmış çöpler, ön kapağı olmayan bir yangın hidrantı, hemen üstünde Gastronomi Evi yön tabelası, yanı başında yıkık bir ev, hemen üstünde ‘yaklaşmayın’ diyen bir belediye uyarısı ve… Bir marka kentin yönetiliş hikâyesi!
Burada, bu kenti yöneten iki belediye de var aslında. Bir tanesi, Antakya Belediyesi. O, kendi tabelasını asmış, görülen şu yıkık evin üzerine. ‘Kader’ demiş aslında. ‘Yıkılıyor’ derken, kaderine teslim edilmiş bir kent kimliğine ‘El Fatiha’ diye de eklemiş bir bakıma! Diğeri, Büyükşehir Belediyesi ise uluslararası bir etiketi, Gastronomi değerini ‘ev’ haline getirmiş, onun yön tabelası ile de ‘hoş geldin’ demiş misafirlerine. İnsanlara, ‘buradan ilerleyin…’ derken de, o tabelanın arka planında ya da etrafında neler olup bittiği ile hiç mi hiç ilgilenmemiş. Gastronomi Evi’nden içeriye girince başka bir Antakya vadetmiş çünkü. Bu da yetmiş ona! Dışarıdakine ise ‘Dikkat, bu yapı tehlike arz etmektedir…’ demek yetmiş!”
-DENİLEN!-
Hatay merkezli turların organizasyonunda görevli bir turizmcinin Antakya izlenimlerinde durduk. Denilenin hikâyesine eklenen iki fotoğraf karesini ise o karede sıkışan iki belediyeye, Antakya Belediyesi ile Hatay Büyükşehir Belediyesi’ne teslim ettik.
Yine de soralım… Antakya’nın doğu yakasında, birbirinden bağımsız ilerleyen restorasyon projelerini, belediyelerin işbirliğinde, ortak yürütme zamanımız gelmedi mi? Taş ve ahşabın şehrinde, eldekinin yorgun bedenlerine ‘Dikkat, bu yapı tehlike arz etmektedir…’ demekten vazgeçme zamanımız gelmedi mi? Eski kentin yangın hidrantlarının dünden bugüne tartışmalı hallerine bir nokta koymanın zamanı gelmedi mi? Turizm Çalıştayları ile büyük hedefler ve projelerle ilerleyen şehrin turizmi adına, eldeki ‘dün’ kimliğinin, Antakya için tek çıkış noktası olduğunu anlama zamanımız gelmedi mi? -Tamer Yazar-