Ahmet Taner Kışlalı’yı,bundan 22 yıl önce, 21 Ekim 1999 günü bombalı bir saldırıda yitirmiştik. 21 yıl geçti aradan. Lakin, Uğur Mumcu gibi, Bedrettin Cömert, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok….gibi düşünceleriyle yaşıyor.
Diğer cinayetler gibi, Ahmet Taner Kışlalı cinayeti de aydınlatılamadı ve fail-i meçhul cinayetler arasında yerini aldı.
12 Eylül faşist darbesi sonrası ortamda, Ahmet Taner Kışlalı ve onun gibi düşünen aydınlar, Kemalizm’e devletin dışında sivil toplum temelli (ADD, ÇYDD…) bir içerik kazandırmaya yöneldiler.
Nitekim, Ahmet Taner Kışlalı, başta Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği olmak üzere birçok cumhuriyetçi demokratik kitle örgütünün Anadolu’nun yüzlerce köşesinde düzenledikleri toplantılarda konuşmalarla ‘ulusalcı, laik, Atatürkçü’ güçlere özgüven aşıladı… Halka, Kemalizm’in, Atatürkçülüğün bir doğma değil, bir sürekli devrimcilik olduğunu usanmadan anlatmaya çalıştı. Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkan Yardımcılığı yaptı.
Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Işık Kansu, Kışlalı’yı anma toplantılarının birinde yaptığı bir konuşmada Kışlalı’yı şöyle anlatıyor:
“Gün yüzüne ve havaya ilk çığlık: Zile, 1939. Adını Ahmet Taner koydular. Ziraat Bankası veznedarı Hüsnü Bey ile ilkokul öğretmeni Lütfiye Hanım’ın çocukları. O Lütfiye Hanım ki, 14 yaşında Cumhuriyet öğretmeni olarak eğitim ateşini yoksul, yorgun Anadolu’ya taşıyor. Kemalci, Kuvvacı Mustafa Necati’nin ‘Millet Mektepleri’nde kendinden yaşlı ‘erkek’ öğrencilere okuma yazma öğretiyor. Zile, Nizip ve Kilis’ten başlayıp Ankara’ya uzanan 44 yıllık uzun yürüyüşün ardından, bir Cumhuriyet Bayramı’nda, 29 Ekim 1994’te yaşama gözlerini yumduğunda, oğlu Ahmet Taner şöyle anıyor onu:
’Hep genç kalarak yaşlandı. Gerçek bir Kemalist devrimci gibi, kendini hep yenileyerek, çağını anlama çabası içinde torunları ile bile arkadaşlık kurmayı başararak…’
Akademik yaşamı boyunca, bilimsel özerklikten, dahası öğrencilerin üniversite içinde demokratikleşmesinden, özgürlük coşkusunu tatmalarından yana oldu. Gençlerle omuzdaşlık kurdu. Bu tutku onun:
‘Gençlerin enerjileri var. Gelecek endişeleri var.
İlgileri, bilgileri var. Ama sorumlulukları yok.
İçinde asıl gençlerin yaşayacakları geleceğin toplumu ile ilgili kararlar, o gelecekte yaşamayacak olanlar tarafından, çok kez gençlerin görüşü bile alınmadan veriliyor.
Kışlalı, 1971-77 yılları arasında yayımlanan “Yankı” dergisinin belkemiğini oluşturur. Yazıları, olaylar karşısındaki duruşu, o yıllarda yükselen toplumcu, halkçı rüzgârı yakalayan dönemin ‘Karaoğlan’ının dikkatini çekiyor. Ecevit’in isteği ile 1977’de İzmir milletvekili olarak meclise giriyor.
1978’de kurulan Ecevit hükümetinde Kültür Bakanı olarak görev alıyor. Altan Öymen, o anı şöyle açıklıyor:
“Kültür Bakanı olacağını kendisine açıkladığımda yüzünde sevincin işaretlerini görememiştim. Yalnızca gözlerinde önemli bir sorumluluk yüklendiğinin bilincine varan ışıltının çaktığını gözlemiştim.”
Kışlalı, Kültür Bakanı olarak görevinin hakkını fazlasıyla verdi. Sanatçılara hitaben yaptığı konuşmanın birinde: “Kültür Bakanı olarak emrinizdeyim.” der. Gerici iktidarlarca hor görülen yazarlar, aydınlar danışmanlarıdır, dostlarıdır, bundan böyle. Dolayısıyla, alçakgönüllülüğünü hep özlemle andılar.
Ahmet Taner Kışlalı döneminde Kültür Bakanlığınca “Ulusal Kültür .” dergisi yayımlanır. Birkaç sayı çıkabilen dergi unutulmazlar arasında yerini alır. Dergiyle ilgili olarak Kışlalı:
“Geri kalmış ülkelerin genellikte kıt olan kaynakları içinde en bol malzeme insandır. Üstelik diğer kaynakları harekete geçirebilecek güç de gene o insan öğesidir. Bu nedenle, geri kalmış ülkelerin devrimleri, her şeyden önce insanı değiştirmeye, daha etkili, daha bilinçli bir ‘yeni insan’ yaratmaya yönelik, insanın düşünce ve davranış biçimlerini değiştirmeye yönelik bir ‘kültür devrimi’ olmak zorundadır. Geri kalmış ülke devrimcileri, bu yeni insanı yaratabildikleri ölçüde başarıya ulaşırlar” der.
Akademik yaşamında 30 yıllık arkadaşı olan Emin Özdemir, Kışlalı’yı şöyle tanımlar:
“Onun eylemini ve kişilik özelliklerini nitelendirecek üç temel sözcük seç deseler, hiç duraksamadan şu sözcükleri seçerdim: Adanmış, aydınlatmacı, yalın.”
Ahmet Taner Kışlalı, yaşamını, işine ve ulusuna adamıştı. Öğrencilerinin sorgulayan, kişiler olmasını isterdi.
Ahmet Taner Kışlalı başta, tüm demokrasi şehitlerini unutmayacağız.
Başta Antakya Gazetesi çalışanları olmak üzere, tüm gazeteci arkadaşlarımın 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’nü içtenlikle kutluyorum