Yayman, Dezenformasyon Yasasının muhalefetin de hukukunu koruyacağını söyledi
AKP Hatay Milletvekili ve TBMM Dijital Mecralar Komisyon Başkanı Hüseyin Yayman, çalışmaları süren Dezenformasyon Yasası’na ilişkin Deutsche Welle Türkçe’den Eray Görgülü’nün sorularını yanıtladı. Yayman, “Bu yasa bir sansür yasası olmayacak” dedi.
Kamuoyunda “Sosyal Medya Yasası” olarak bilinen, iktidarın ise “Dezenformasyon Yasası” olarak tanımladığı yasa taslağına ilişkin çalışmalar sürerken AKP Hatay Milletvekili ve TBMM Dijital Mecralar Komisyon Başkanı Hüseyin Yayman, çalışmayı “siyaset üstü bir mesele” olarak nitelendirdi. Yayman, Almanya ve Fransa’daki yasal düzenlemeleri örnek aldıklarını ve yasa taslağının “bir sansür yasası” olmayacağını söyledi.
Taleplere cevap vermek durumundayız …
Yasanın üç katmanlı olacağını, bir taraftan internet medyası ile ilgili düzenlemenin olacağını söyleyen Yayman, şunlara değindi: “5651 sayılı kanunla ilgili birtakım yeni talepler de bulunuyor. Üçüncüsü ise dezenformasyon konusunda düzenleme var. Siyaset kurumu kendisine yöneltilen taleplere cevap vermek durumundadır. Kişisel özgürlüklerin kısıtlanması, kişisel itibar suikastının yapılması, kişilik haklarının rencide edilmesi, veri mahremiyetinin sağlanmaması, diğer taraftan insanların aile hayatlarına girilerek burada birtakım dezenformasyon yapılması karşısında insanlar şunu soruyorlar: Bizim hakkımızı, hukukumuzu, kim arayacak? Bu noktada devletin bir düzenleme yetkisi gerekiyor.
Yasaklara karşıyız …
Biz yasaklara karşı olan bir partiyiz. Bu yasa, bir sansür yasası olmayacak. Biz hem özgürlükleri koruyacak hem de kamu düzenini sağlayacak bir yasal düzenleme arayışı içerisindeyiz. Dezenformasyon meselesi, sadece Türkiye’nin meselesi değil, küresel bir sorun haline gelmiştir. Bugün Rusya ile Ukrayna arasında cephedeki savaş kadar dijital dünyada da büyük bir meydan savaşı verilmektedir. Bir sosyal medya mesajı, füze kadar etkili olmaktadır. Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de ABD’de bu konu ile ilgili düzenlemeler yapıldı, yapılmaya devam ediyor. Türkiye’de de biz bir batı örneklerine bakarak bir düzenleme yapmak istiyoruz. Dezenformasyon konusunu siyaset üstü bir konu olarak ele almaktayız. Çünkü dezenformasyon sadece Türkiye’de değil, dünyada da demokrasiyi ve siyaseti rehin alan bir olgu haline dönüştü. ABD seçimleri bunun canlı örneği oldu.
Sosyal medyanın yapıcı etkisi öne çıkmalı …
Bugüne kadar Facebook, Instagram, Google, YouTube, Tiktok, LinkedIn geldi ve TBMM’de komisyonumuza bilgi verdi. Ayrıca İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Ulaştırma Bakan Yardımcısı, Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı, çok sayıda uzman, gazeteci ve akademisyen geldi ve soruları cevapladı. Bu hafta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Derya Yanık gelecek. Dijital ağların temsilcileri de dezenformasyondan şikayetçiler ve kendi kurallarını geliştirmek istiyorlar. Ağ temsilcileri çok verimli, açık, şeffaf sunumlar yaptılar. Renkli anlar yaşandı. Örneğin ismini söylemeyeceğim. Muhalefet partilerinden bir milletvekilimizin Instagram hesabı ele geçirilmişti ve bu kişi sorunlarını anlatacak bir muhatap bulamadı. Beni aradı, eğer bir milletvekili problemini anlatacak bir muhatap bulamıyorsa normal vatandaşımızın yaşadığı sorunları düşünün.
İlgililere ulaştık ve sorun çözüldü. Biz sosyal medyanın yıkıcı etkisinden çok yapıcı etkisinin öne çıkmasını ve yalan haberler üzerinden dezenformasyon üzerinden kamuoyunu etkileme, siyaseti rehin alma davranışının doğru olmadığını düşünüyoruz. Gerçek hayatta suç neyse, sanal dünyada da bunun suç kabul edilmesini ve bu noktada gerçekten sosyal medyanın, kişisel özgürlüklerin ve farklı düşüncelerin konuşulduğu bir yer haline gelmesini önemsiyoruz.
Siyasal istikrar getirdik …
Türkiye’de AK Parti iktidarından önce bakanların ömrü bir yıldı, parlamentonun ömrü iki yıldı. AK Parti ile beraber bir yönetsel ve siyasal istikrar geldi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle de bu tür tercihlerin yapılması doğaldır. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okurken de başkanlık sistemini savunuyordum. Türkiye’nin kurtuluşunun başkanlık sisteminde olduğunu düşünüyorum. Birtakım sistem eleştirileri var, bunları anlayışla karşılıyorum. Bunlar değerlendirilebilir ama Türkiye, parlamenter sistemden çok çekmiş bir ülke. Bakın göreceksiniz, 6’lı masanın teklif ettiği sistem değişikliğini milletimiz kabul etmeyecek. Beraber yaşayıp göreceğiz. Merkez sağ gelenekten gelen Süleyman Demirel, Turgut Özal, Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Muhsin Yazıcıoğlu Türkiye’de başkanlık sisteminin gelmesi gerektiğini söylediler. Türk demokrasi tarihinde görev alan tüm sağ liderler bunu söylemişse bu bir ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Başkanlık sistemi eleştirilerini anlayışla karşılıyorum ama Türkiye’nin kurtuluşunun da Cumhurbaşkanlığı sisteminde olduğunu düşünüyorum.
Üçüncü Dünya savaşına kapı aralanabilir …
Rusya’nın Ukrayna savaşında öncelikle konvansiyonel savaş kadar sosyal medya üzerinden devam eden bir hibrit savaş var. Buna dikkatinizi çekmek isterim. Cumhurbaşkanımız açıkladı, bizim için Rusya da Ukrayna da vazgeçilmezdir. Bu savaş üçüncü dünya savaşına kapı aralayabilir. Bir neden sonuç ilişkisi ile bakıldığında çok ciddi gelişmeler yaşadık. Birincisi biz AK Parti olarak Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunmaktayız. Bu iki ülke arasında bir an önce savaşın durmasını ve barışın sağlanmasını savunmaktayız. NATO’nun ve Avrupa Birliği’nin gerekli sorumluluğu almadığını ve prestij kaybettiğini gördük. Dünya basınında da söylendiği gibi bu yaşanan çatışma Türkiye’nin jeostratejik önemini artırmıştır. Önümüzdeki dönemde Türkiye, daha fazla gündemde olacaktır. Bu anlamda bu gelişmeleri dikkatle izlediğimizi belirtmek isterim.” -Mehmet ÖZGÜN –