Kaldığım yerden devam ediyorum: Çok şükür..
Ayrıca Kur’an’ın muhkem /değişmez ana kuralarından olan “din temelli ötekileştirici düşman gruplar” oluşturma yasağı da gizlenmiş ve insanlar her iki konuda da aldatılıp, temiz inançları ve iyi niyetleri istismar edilmiştir.
En’am-65. De ki: “Allah, gökten /üstünüzden ve yerden /ayaklarınızın altından doğal bir afetle size bir azap göndermeğe yahut yine bir çeşit azap olarak sizleri birbirinize düşürüp, farklı görüşlü ve birbirine düşman gruplara /fırkalara /mezheplere ayrıştırmaya gücü yetendir”. Bak, anlasınlar ve akıllarını kullanıp düşünsünler diye, ayetlerimizi nasıl ayrıntılı olarak açıklıyoruz.
En’am-159. Özellikle de dinlerini parçalara, fırkalara /hiziplere /mezheplere ayıran, grup grup olanlara uyma ve onlardan uzak dur. Artık onların işi Allah’a kalmıştır. Allah, hesap günü onlara amellerinin yanlışlığını haber verecek ve o zaman hatalarını anlayacaklardır.
Pandemi, inşallah böylesi gruplar varsa fark etmeli ve uymamayı öğretecktir.
-Yine Korona salgını sırasında, gerek ritüelsiz doğrudan Allah ile baş başa kalıp yardım için O’na dua etmek veya ritüelli denilen namaz şeklinde dua etmek için belirli dua binalarının ve yerlerinin şart olmadığı, çünkü Allah’ın her yerde ve her şeyde olduğu, bunun için ayrıca aracı kişilerin de gerekliliğinin de şart olmadığı anlaşılmıştır. Bu yönde zamanla değişim belki gerçekleşebilir.
Bakara-115. Şüpheniz olmasın ki, bu toplantı yerlerine gitmeyi engellemek veya tahrip edip dağıtmak ibad ve ibadet etmeyi ve Kur’an’ı öğrenmeyi etkilemez. Çünkü doğu da, batı da Allah’ındır. Dolayısıyla ibad /kulluk etmek ve Kur’an’ı öğrenmek için sabit bir mekân şart değildir. Her nereye dönerseniz O’nun varlığı oradadır ve O her şeyi kuşatan genişlikte ve her şeyi bilendir.
-Bu salgın sayesinde, bizim Hz. Muhammed’e iman edenler olarak, başkalarından değil, doğrudan kendi çabamızla bizzat ve din denilen muhkem /değişmez ana kuralları öğrenip özümseyecek şekilde Kur’an’ı ana dilimizle ve anlayarak ömür boyu ve her gün azar azar okumamız, bildirilen gerçekleri değiştirmeden ve gizlemeden, akıl süzgecimizden geçirip kendi doğrularımız olarak benimseyip onlara uygun bir yaşam içinde olmamız gerektiği pekişmiştir. Yine öğrenildi ki, kim söylerse söylesin, dine ait duyduğumuzu, hemen doğru diye kabullenmeyip, ilgili olan Kur’an ayeti ile onaylama yöntemini kullanmalıyız. Her okuduğumuz ayeti de aklımıza yatmazsa doğru kabul etmeyip, yanlış tercüme olabileceğini düşünüp kabul etmemeli ve düşünüp akıl terazimizle vardığımız kendi doğrumuza ulaşmalı ve bunu kabul etmeliyiz. Çünkü Allah, bizi başkalarının doğrusuna göre olacak düşünce ve yaşantımızdan değil, kendi aklımızla varmış olduğumuz doğrularımızdan dolayı sorumlu tutacak ve yargılayacaktır.
-İnsan, Tin-4. ayette belirtildiği gibi, en güzel özellikte yaratılmışsa da, bunun yanında nankör, vefasız (Adiyat-6), zayıf iradeli (Nisa-28), mala doymayan, bencil, sabırsız (İnsan-27), az minnet duyan (Mülk-23) gibi daha birçok olumsuz nefsli olarak da yaratılmıştır.
Tin-4. And olsun ki! Biz insanı en güzel biçimde yarattık. Adiyat-6. İnsan, Rabbine karşı gerçekte çok nankör /çok vefasızdır. Nisa-28. İşte bu nedenle Allah, yanlışlar yapıp günahlar yüklenmemenizi istiyor. Çünkü insan zayıf iradeli ve olumsuz nefslerine uyup yanlış yola çabuk yönelir karakterde yaratılmıştır. İnsan-27. Sen insanlara bakma. Çünkü insanlar, aldatıcı olduğunu, nereden geldiğini ve neye mal olacağını düşünmeden her şeyin çabucak kendisinin olmasını isterler /sabırsızdırlar ve onları hesaba çekeceğimiz gelecekteki sıkıntılı hesap gününü önemsemezler. Mülk-23. Ya Muhammed! Şirk koşan inkârcılara şunları da söyle: “Sizi yaratan, size işitme, görme duyuları, düşünmek ve duygusallıklar için gönül yapısı ile beyinler de veren Allah’tır. Buna rağmen ne kadar da az teşekkür ediyorsunuz! Minnet /vefa duygularınız ne kadar da az!”
Bu zamana kadar, bu olumsuz özellikleri temelinde insan nesli hem kendine hem hayvan ve bitkilere, hem de dünyanın toprak-su ve hava yapılarının dengeliliklerine zarar vermiştir.
Rum-41. İnsanların kendi işledikleri olumsuzluklar ve yaptıkları yanlışların yansımaları /sonuçları yüzünden, karada ve denizde doğal felaketler oluşmaktadır. Belki bu felaketlerden ders çıkarıp yapmakta oldukları yanlışları fark edip doğruya yönelirler diye Allah, hak ettikleri azabın çok azını böylece onlara tattırmaktadır. Umulur ki böylece Allah’a yönelirler.
Dolayısıyla bütün dünya ülkeleri hayvanlara, bitkilere (özellikle ormanlara), toprak-su ve havaya zarar verici sanayi ve diğer her türlü girişime karşı dünya genelinde etkili olacak ve yaptırım gücü olacak bir yapılanmaya gitmelidirler.
-Kirletici etmenler engellenmeli, deniz ve akarsuların kirlenmemesi ve ıslahı yönünde önlemler sıkı denetlenmeli,
-Hayvanların nesilleri korunmalı, doğal ortamlar oluşturulup burada yaşamaları, yetiştirilmeleri ve besin değerlerini bozmadan beslenmeleri doğal gıdalarla sağlanmalıdır.
-Tohumlamalar ve tarım işlemleri doğal yapılmalı, tarım ilaçları zararsız hale getirilmeli, yapay ve genetiği değiştirilmiş tarımdan vazgeçilmelidir
-Salgın sayesinde silah sanayinin sadece barışa ve savunma gücüne yönelmesi, saldırgan ve terör amaçlı gruplardan uzak tutulması gerektiği anlaşılmıştır. Bu gerçeğe aykırı davrananlar denetlenmeli ve engellenmelidir. Bu amaçla Dünya genelinde etkili olacak bütün ülkelerin katılımı ile ortak bir savunma ve denetleme birimi organize edilmelidir.
-Gelişmiş ülkeler Sömürgeci yapılanmalarından vazgeçmeli ve ülkelerin yeraltı ve yer üstü doğal imkânlarını sadece bir-iki aileye /hanedana peşkeş çekip onlar aracılığı ile kendi ülke ve şirketleri tarafından el konulup, o ülke halkına pay vermemeleri uygulamaları terk edimelidir. Benzer bir suistimal bir ülkede kendi içinde oluyorsa, doğal zenginlik ülkenin hangi bölgesinden elde ediliyorsa, bir payın o bölge insanının genel kullanım ihtiyaçlarına da ayrılıp harcanmalıdır.
-Serbest piyasa ekonomisi denilen ve satıcının insafına bırakılmış uygulamaya ilişkin yanlışlığa ilişkin devrimsel bilgi aydınlanması oluşmuştur. Çünkü bu uygulamada aynı mal, çoğunlukla farklı satış yerlerinde, farklı fiyatlarla satışa sunulmakta olup, bu mala ihtiyacı olan kişi hasta, sakat veya yaşlı ise, farklı mağazaları dolaşamayacağından, en yakın yerden almak, çoğunlukla da denetlemesiz olan serbest piyasa uygulaması nedeniyle, fazla ödeme yapmak zorunda kalmaktadır. En uygunu, her malın belgelenmiş mal oluş fiyatı üzerine yasal bir oranda kârlı fiyatı konulmuş satış fiyatı belirlenmeli ve bu fiyatlılık sıkı bir denetime tabi tutulmalıdır. Böylece vatandaşlar hem satıcıların insafından kurtarılmış olur, hem de aldatılmayacakları güvencesine kavuşurlar. Tabi bu arada aldatıcı indirimlerin de prensipli ve denetlemeli yapılması da ihmal edilmemelidir. Çünkü insanlar, bindirimli indirim uygulamalarından oldukça tedirgin durumdadırlar.
-Salgın ile bazı işlerin, trafikte zaman ve yakıt harcamasız, bilgisayar aracılığı ile evde de yapılabileceği anlaşılmış ve “evden çalışma” denilen bu devrimsel uygulama modeline başlanmıştır. Bu yöntemin geliştirilmesine geçilmiştir.
-Hastalık nedenleri olarak gözle görülmeyen Bakteri ve Virüsler konusunda genel bir bilgilenme gerçekleşmiş ve bunlardan korunma yöntemleri bütün dünya insanlarınca öğrenilmiştir. Salgın sayesinde, bir nevi global /küresel bir eğitim ve devrimsel bilgi değişimi sağlanmıştır.
-Pandemi sayesinde kullanım mecburiyetimiz olan maske sayesinde, kendimizi korumamız yanında, başkalarını da korumamızın önemini kavramamız devrimsel değişimi gerçekleşti. Böylece bencilliğimizin yanına, başkalarını da düşünme refleksimiz gelmiş oldu diye düşünüyorum. Bu bencilliğin törpülenmesi, birlikte adaletli davranmayı da getirecektir inşallah…
-Salgın sayesinde bütün ülkeler karşılıklı bir dayanışma, haberleşme ve fayda sağladığı anlaşılan son bilgileri paylaşma sürecine girdiler ve böylece savaşmak yerine dayanışmaya doğru yeni bir adım atılmış oldu. Yeni X, Y, Z ve daha yeni kuşak gençler mutlaka bu değişimi gerçekleştireceklerdir diye düşünüyorum.
-İnsan yaşamının değerli olduğu, sağlık çalışanlarının bu uğurda kendi canlarını hiçe sayarak yaptıkları ve yapmakta oldukları içten çabaları ve bu uğraşları, bizlere bizzat yaşatarak gösterildi. Bu sayede biz insanların daha hoşgörülü, barışçı, şiddetten uzak ve kucaklayıcı olmamıza yönelik yaklaşım içinde yaşamamız gerektiği düşüncemiz daha da yaygınlaştı. Ha gayret insan nesli, göster kendini….
-Evde kalmaya zorunlu kılınmaya bağlı engellenmişlik duygusu, hareketlerin sınırlandırılması ve bunun oluşturduğu kas-eklem şikâyetleri, göremediği ve konuşamadığı yakınlarına karşı özlem, evde tek başına yaşama yalnızlığına karşı tepkiler, insanlarda gerilim yaratmıştır.
Umarım Covid-19’in etkisi ile oluştuğunu düşündüğüm bu saydığım devrimsel değişiklikler ve yapılanmalar ve şimdilik aklıma gelmeyenler, en kısa sürede birer gerçek olur ve umarım Allah’ın bizden beklemekte olduğu DÜNYA CENNETİ’ni gerçekleştiririz. İNŞALLAH!
NOT- Kitaplarını alarak NÖVAK Vakfımıza destek olabilirsiniz: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN Tercümesi”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “”İSLAM’A SON DAVET KUR’AN”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLANA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR” ve “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ”
YORUMLAR