Tıp Öğrencilerine verilen burslardan çocuk etkinliklerine, ücretsiz sağlık taramalarından konser ve sergilere…
“Annemi, 59 yaşında meme kanserinden kaybettik. Babam, annemin 60. doğum gününde, yani 11 Ağustos 2007’de, annemin en sevdiği yerde, Arsuz’da ilk anma etkinliğini düzenledi” diyen Aylin Sayek Beyazıt’la hem annesi Füsun Sayek’i hem de o günden bugüne gelenekselleşen Füsun Sayek Sağlık ve Kültür Etkinlikleri’ni konuştuk.
Röportaj: Bekir Atahan
Bugün, adına, Arsuz ilçesinde her sene etkinlikler düzenlenen Füsun Sayek’in kızı Aylin Sayek Beyazıt ile sohbet edeceğiz. Bir dönem Türk Tabipleri Birliği başkanlığını yapmış Füsun Sayek ile İskender Sayek’in kızı, Siyasetçi / Ekonomist Selin Sayek Böke’nin kız kardeşi olan Aylin Sayek Beyazıt ile hem kendi yaşamını hem annesini hem de Füsun Sayek Sağlık ve Eğitim Geliştirme Derneği üzerinden eğitime verdikleri özel ve anlamlı katkıyı konuşacağız.
O zaman ilk sorumuz gelsin…
Aylin Abla merhabalar. Kısaca kendinizi okurlarımıza tanıtır mısınız?
Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nden mezun olduktan sonra, Boston’da, Emerson College’de Integrated Marketing Communications yüksek lisansı yaptım. 2009’dan bu yana kurucu ortağı olduğum Good News Communications and Events bünyesinde, iletişim ve tasarım üzerine projeler üzerine çalışıyorum.
Bugün, Füsun Sayek Sağlık ve Eğitim Geliştirme Derneği çatısı altında her yıl düzenlenen “Füsun Sayek Sağlık ve Kültür Etkinliklerini” konuşacağız. Derneğin kuruluş süreci, bu fikrin nasıl oluştuğu, Derneğin amaçları hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz?
Annem, 2004’te, babamın 60. doğum gününde sürpriz bir parti vermişti. Babamın hayatını anlatan bir filmin gösterimi için sinema kapatmıştı. Kalabalık ve şahane bir buluşmaydı. O gün babam, anneme 60. yaşında bir sürpriz sözü vermişti.
Annemi, 59 yaşında meme kanserinden kaybettik. Babam, annemin 60. doğum gününde, yani 11 Ağustos 2007’de, annemin en sevdiği yerde, Arsuz’da ilk anma etkinliğini düzenledi. Sevgili Ahmet Kanneci’nin sahne aldığı bir konser ve Ataol Behramoğlu’nun şiir dinletisi eşliğinde, pek çok sevdiğimiz ile birlikteydik. Yıllar içinde bu etkinlik büyüdü, bütün bir Ağustos ayına yayıldı. Yörede bir ilk, belki de tek. Etkinlikte, ücretsiz sağlık taramaları yanı sıra sergiler, konserler, atölyeler, spor turnuvaları, toplum söyleşileri, tiyatro gösterileri yer alıyor. Sadece yazın Arsuz’la sınırlı kalmadık. Kışın da İskenderun ve Antakya’da benzer etkinlikler gerçekleştirdik.
Derneğimiz ise 2013’te kuruldu. Amacımız, yörede sağlık, eğitim, bilim, kültür ve sanat alanlarındaki faaliyetlerle, kültürün korunması ve geliştirilmesine, kültürel zenginliğin korunmasına katkıda bulunmak. Etkinlikler sırasında toplanan bağışlarla oluşturulan Füsun Sayek Burs Fonu çerçevesinde, ağırlıklı olarak yöreden tıp öğrencilerine burs veriliyor. Şimdiye dek 60’ın üzerinde yükseköğretim öğrencisine eğitim bursu sağlandı.
Bildiğim kadarıyla, “Füsun Sayek Sağlık ve Kültür Etkinlikleri” 16 yıldır aralıksız olarak devam etmekte. Etkinlikler, 3-4 hafta boyunca, neredeyse aralıksız olarak devam ediyor. Bu çok zor bir organizasyon olmuyor mu? Ve çok önemli de bir sivil toplum hareketi… Bu zorlu süreci nasıl başarıyla yürütebiliyorsunuz?
Tamamen gönüllülerle, ailenin katkısıyla ve eforuyla gerçekleşen bir etkinlik serisi. Başta babam olmak üzere, hepimiz, etkinliklerin planlanmasında ve Ağustos ayı boyunca aktif olarak çalışıyoruz. Etkinlik planlamasından yönetimine kadar hepsini kendimiz yapıyoruz. Katılımcılarımız, hem Arsuz’dan hem civardaki köylerden hem de Arsuz’a tatile gelenlerden oluşuyor. Artık gelenekselleştiği için de bir festival havasında geçiyor.
Aylin abla, kardeşiniz Selin Sayek Böke’nin de bu programlara büyük katkıları olduğunu biliyorum. Selin Hoca; Milletvekilliği, Parti Genel Sekreterliği ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’ndeki görevlerinin yanında, bu organizasyonlara da büyük vakit ayırmakta. Kardeşinize de kısa bir parantez açmak ister misiniz?
Selin’le ikimizin etkinliklere kattığı bakış açısı çok farklı, ama birbirini tamamlayıcı diyebilirim. Tabii ablam burada, bir siyasetçi olarak değil, annemin kızı ve bir Arsuzlu olarak yer alıyor.
Bu yıl sanırım 16 yıl oluyor, Füsun Sayek etkinliklerine… Yurttaşlardan ve katılımcılardan geri dönüşler nasıl? Organizasyonu planlarken, etkinlikleri nasıl ve neye göre planlıyorsunuz? Sivil toplum çalışmalarının size göre önemi nedir?
Sivil toplumun, demokratik bir toplumda hayati bir role sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Sivil toplum dediğimizde, sadece dernekleri düşünmemeliyiz! Aktif olarak çeşitli oluşumlarda yer alan bireyler de katılmalı. Bizim de gücümüz buradan geliyor. Füsun Sayek Etkinlikleri’nin en önemli özelliği, çok farklı alanlarda faaliyetlerle, her yaştan ve her kesimden Arsuzluyu içine katıyor olması. Güncel konularda toplumda farkındalık yaratmak için çaba harcıyoruz. Örneğin bu yıl üç temamız vardı: İklim & Çevre; Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Sağlıklı Yaşam.
Füsun Sayek Sağlık ve Kültür Etkinlikleri çatısı altında ilgimi çeken birkaç organizasyon var. Mesela tavla turnuvası, Arsuz Nehri’nde kano yarışı, tenis turnuvası, yemek panayırı, çocuk yaz okulu, klasik müzik dinletisi gibi. Adeta bir festival gibi oluyor sanki! Yanlış mı yorumluyorum yoksa?
Katılımcılarımızdan biri, geçenlerde çok doğru bir noktaya parmak bastı. Etkinlikler, 7’den 70’e herkese dokunuyor. Türküden operaya, çocuk atölyelerinden sağlık taramalarına herkese hitap eden bir tarafı var.
Çocuklar için harika etkinlikler düzenleniyor. Sanat atölyeleri, bilim haftası, müzik etkinlikleri, masal ile oyun etkinlikleri… En sevdiğim ise ilk yıldan bu yana her yıl Hacettepe Konservatuarı hocalarının eğitiminde kurulan Arsuz Çocuk Korosu. 1 hafta boyunca buluşup çalışıyorlar, en sonunda da konser veriyorlar. Bütün köyün ilgiyle beklediği bir başka etkinlik de her yıl gerçekleşen “Arsuz Yemekleri Panayırı”. Köyün kadınları, geleneksel Arsuz tariflerini yapıp, Dernek yararına satıyor. Muhtarımız Yakup Turan da ahşap kaplı fıçıdan yapılmış tarihi dondurma kazanıyla, eskiden yapıldığı yöntemle, hem de en şenlikli şekilde, el yapımı meşhur “öz limon” dondurmasını paylaşıyor misafirlerimizle. O gün köyde bir yemek festivali gibi geçiyor.
Yine bir diğer önemli konu, Etkinlik Evi. Yani “İskender Sayek Kültür Evi”. Çok özel bir mimari, ruhu çok başka bir ev. Bu evi, farklı bir şekilde de pek ala değerlendirebilirdiniz, fakat siz burayı bir müzeye dönüştürerek halka açmışsınız. Bu süreci ve İskender Sayek Kültür Evi’nin etkinlikler için önemini bize anlatır mısınız?
Aslında, dede evimizi bir kültür evi haline çevirmek, annem ve babamın ortak hayaliydi. Annem, Arsuz’un sadece mimari değil, somut olmayan kültürel mirasının da korunmasını çok önemsiyordu. Biz, yöremizin kültürünün gelecek kuşaklara aktarılmasını ve tanıtılmasına önem veriyoruz. Kültür Evi, Arsuz mimarisini taşıyan ve ayakta kalan son avlulu evlerden biri.
1890’lı yıllarda büyük dedem İskender Sayek tarafından inşa edilmiş. 1980’lere kadar aile evi olarak kullanıldı. 2005 yılında aslına uygun olarak restore edildi ve Arsuz’da, yaşamı ve kültürü anlatacak şekilde tekrar düzenlendi.
İskender Sayek Kültür Evi’nin tüm odaları, şu anda sergi salonu olarak kullanılıyor. Kalıcı sergilerimiz var. Ambarda, babam İskender Sayek’in, Arsuz’da dünden bugüne tarımı anlatan “tarihi tarım aletleri” koleksiyonu sergileniyor. Çok geniş, özel bir koleksiyon. Babam, yıllardır tüm Türkiye’den “tarımda makineleşme öncesinde” kullanılan bu aletleri topluyor. Bunun yanında, Arsuz’un kendine özgü mutfağını korumayı ve yaşatmayı da çok önemsiyoruz. Yörenin yemek kültürünü anlatan “Tetamın Mutfağı” Sergisi, Kültür Evi’nde, babaannemin (yani benim “teta”mın) mutfağında yer alıyor.
Etkinlik Evi içerisinde çok güzel sergiler var. Giriş katta “Tarım Müzesi”, üst katta “Fotoğraf Sergisi” görmüştüm. Fakat hikayesi itibariyle asıl ilgimi çeken sergi, “Tanıdık Yabancılar”. Bu da sizin özel koleksiyon serginiz. Belki biraz şahsi bir soru, ama “Tanıdık Yabancılar” nedir? Etkinlik Evi’nde hala sergileniyor mu? Kısaca bahseder misiniz?
O Yaz, Talin Azar’la birlikte gerçekleştirdiğimiz, fotoğraf ve edebiyatı buluşturan projemizin ikinci ayağı. “Tanıdık Yabancılar”, benim hayatım boyunca, dünyanın dört bir yanından topladığım buluntu bir fotoğraf koleksiyonu. Eski fotoğraflar, tozlu kutularda kalmasınlar, yeni hayatlar bulsun istiyordum. Aslında bana ilham verdiği gibi, fotoğrafçılara, yazarlara ve sanatçılara da ilham versinler istedim.
Bunun için de 2015’ten bu yana sergiler, projeler gerçekleştiriyorum. Edebiyat ayağı ise Talin Azar’la aklımızda çoktandır olan bir fikir. “Yazıyla fotoğrafı nasıl buluştururuz” diye konuşurken, “fotoğraf kadar vurucu kısalıkta öykü” fikri üzerinde çok durduk. Hayat, bu fotoğraflardaki kadar yavaş ve tatlı değil artık. “Hiçbir şeye zaman yok” gibi koşturuyoruz. Hafızamız ve dikkat süremiz bile kısaldı. Bu da Talin ve beni 2 dakikada, gerçek dünyadan fotoğrafın dünyasına götürecek “kısa öykü” fikrine yönlendirdi.
Bu fotoğraflar, aslında çok ‘normal’… Hepimizin anneannesi, babaannesi ya da dedesinin çok benzer fotoğrafları vardır. Kim olduklarını bilmediğimiz insanların yaz tatilleri, sofraları, mutlulukları bunlar. Ben, hep bu hikayeleri merak ettim. Fotoğrafların “acaba”larına hayali bir cevap, bir hikaye arıyoruz” diye başladık. Talin’in yıllardır yaratıcı yazı, felsefe, sinema, senaryo atölyelerinden tanıdığı, yazmayı beraber ele aldıkları yazar dostları da bu sahipsiz fotoğraflara ses oldular.
Füsun Sayek Sağlık ve Eğitim Geliştirme Derneği, burs verirken nelere dikkat ediyor? Derneğe katkı sağlamak isteyenler nasıl katkı sağlayabilir?
Derneğimizin yükseköğrenim öğrencilerine burs verdiği Füsun Sayek Burs Fonu yararına çeşitli etkinlikler düzenliyoruz. Örneğin bu yıl, 29 Ağustos Pazartesi günü, Baki Bilgili’nin koordinasyonunda ve Avusturya Kültür Ofisi’nin destekleriyle, Avusturya’dan ağırlayacağımız Max Plattner Trio’nun sahne alacağı, Füsun Sayek Burs Fonu yararına gerçekleşecek bir kapanış konserimiz var.
Bugün, Füsun Sayek Sağlık ve Eğitim Geliştirme Derneği’ni konuştuk. Fakat aslında konuştuğumuz, rahmetli annenizin saçtığı ışık… Son sözü, annenizi de anarak, bir soru sormadan, ama sizlere bırakmak istiyorum.
Ben, hep şunu söylüyorum… Etkinlikler, sadece annem ve babamın birbirine duyduğu aşktan değil, bu yöreye ve mesleklerine duydukları aşktan doğdu. Her sene, karşılık beklemeden sahne alan sanatçılar, yüzlerce kişiyi ücretsiz muayene eden doktorlar, bu işi bizim kadar sahiplenen gönüllüler, şimdiye kadar çoğu tıp öğrencisi olmak üzere, onlarca öğrenci okutan ve burs fonuna katkıda bulunan bağışçılar…
Etkinliklerin arka planı, kalabalık, temelleri çok sağlam. İşte Füsun Sayek Sağlık ve Kültür Etkinlikleri, annemin çok sevdiği topraklarda, tam da annemin sevdiği gibi rengarenk, bir sürü insana, gence, tıp öğrencisine dokunarak devam ediyor.
Gönüllüleriyle, içeriğiyle, devamlılığıyla, örneğini hiçbir yerde görmedim. Bildiğim, anmayı yas gibi değil, bir kutlama gibi yaşatan bir etkinlik olduğu. Annemi yaşatmak için daha güzel bir yol düşünemiyorum. Bize yer verdiğiniz için çok teşekkür ediyoruz.
Teşekkürler