Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Prof. Dr. Gazi ÖZDEMİR

Allah Düşünceye Bakar, Şekle Değil-2

      Konuya geçen hafta kaldığım yerden devam ediyorum.

      Böylece de her saniyemiz izlenmekte ve sürekli olarak düşüncelerimiz aşamasından başlamak üzere nefslerimizin bize aldırdığı kararlarımız ve yaptırdığı faaliyetlerimiz hem kaydedilmekte hem de puanlandırılmaktadır.

      Bizim diğer insanlarla olan iletişimimiz ise gördüklerimiz ve işittiklerimizle başlar. Bu iki duygunun beynimize ulaşması ile devreye giren aklımızı çalıştırmaya başlamamızla da devam eder. Bu akletmemizin ilk başlangıcı ise ön yargı, yani ilk kararımız olur. Bu ön yargımızda işin aslını ve ayrıntıyı düşünme henüz yoktur. Dolayısıyla ve çoğunlukla da, bu ön yargıya göre alınacak bir karar, acele ve yanlış bir karar olabilmektedir. Abese suresi ile, bu görünüşten etkilenme hatasının insana özgü olduğu ve Hz. Muhammed’in de insan özelliği nedeniyle, Peygamber de olsa böylesi bir hatayı işleyebileceğine değinilmiştir.

      Abese-1-2. Görme özürlü adam yanına geldiğinde, suratını astı ve onunla ilgilenmedi. 3. Ya Muhammed! Gelen görme özürlü adamla niçin ilgilenmedin, ne biliyorsun belki de o, Allah’ı anıp kör olduğu halde şükredecekti. 4. Yahut sorduğu Kur’an’dan öğüt alacak ve ondan yararlanacaktı. 5. Sen ise kendisini zengin ve üstün gören, 6. Öğüt almaya tenezzül etmeyecek kibirli kişi ile ilgileniyorsun. 7. O kendini beğenmiş adamın Senin bildirdiklerini kabul edip öğüt de alıp almamasından Sen sorumlu değilsin ki. 8. Halbuki Allah’a saygı duyarak, 9. Ve Sana büyük bir hevesle gelen görme özürlü kimseye Sen aldırmadın, 10. Ve yüzünü asıp çevirdin).

      Bu ayetler, Hz. Muhammed’in Mekke’nin müşriklerinin ileri gelenlerini ikna toplantısı sırasında Müslüman ve kör olan Abdullah b. Ümmü Mektum’un içeri girip Kur’an’dan bir ayet ile ilgili soru sorması ve konuşmasını kesmesi üzerine hemen o anda inmiştir. Bu ayetler üzerine Hz. Muhammed, Mektum’un gönlünü almıştır. Yine burada, peygamberin Beşer olduğu ve ilahlaştırılmamasına değinilmiş olmakta ve peygamberlerin de insan /beşer olmaları nedeniyle, hata yapmalarının söz konusu olabileceği ve bu nedenle ikaz edildiğine dikkat çekilmektedir. Burada yapılması istenen ve yapılmaması Günah olarak tanımlanan muhkem /değişmez ana hüküm, “insanların görünümlerini veya özürlülüklerini değil, niyet ve bilgilerini önemseyin” olmaktadır.

      Yine burada verilen mesaj, Peygamber de olsa görünüşten etkilenip ön yargıya girebildiğine göre, biz insanların hayda hayda etkileneceği ve bu nedenle de imanı ve dinî görüşü çağrıştıracak kıyafet, görüntü ve davranışlardan kaçınmamız gerektiği olmaktadır. Görünüşten de kişilerin imanı konusunda karar vermemiz, zorlamamız veya hesap sormamız da yanlış ve şirk koşma olacak demektir. Allah zaten Hz. Muhammed’e “Sen sadece tebliğini yap, kulumla Beni baş başa bırak” demiştir.

      Kalem-44. Ya Muhammed! Böylesine bir hadisi /Kur’an’ı yalanlayacak /ret edecek olanları Bana bırak /Beni onlarla baş başa bırak. Onlara Sen herhangi bir karşılık vermeye kalkma. Çünkü Biz onları ummadıkları /bilemeyecekleri yerden yavaş yavaş azaba uğratacağız.

      İnsanın dış görünüşten veya ilk işittiklerinden etkilenip oluşan ön yargıya göre hareket etmesi yanında, kendisinin de bu yönü kullanıp başkalarını etkileyeceğine de Kur’an’da dikkat çekilmektedir. Örneğin Allah ile aldatma ve O’nun adını vererek yalan yere yemin etme kesinlikle yasaklanmıştır.

      Nahl-94. Tekrar diyoruz ki, yeminlerinizi aranızda aldatma ve hile aracı kullanmayın ki, daha önce sapa sağlam yere basmış olan ayağınız kaymasın. Çünkü böyle bir şey yaparsanız, Allah’ın yolundan sapmış olacağınız için, perişan durumlara uğrar ve acı azabı hak etmiş olursunuz.

      Yunus-17. Öyleyse Allah adına yalan uydurup O’nunla aldatandan, ya da Allah’ın ayetlerini kabul etmeyenden daha zalim kim olabilir? Bilesiniz ki böylesi suçlular asla mutlu olmazlar ve iflah etmezler.

      Hud-18. Allah’a gerçek dışı yakıştırmalar yapıp iftira etmekte olan veya O’nun adını kullanıp insanları aldatan ve haklarını gasp edenden daha zalim kim olabilir? Allah adına yalan uyduranlar, kıyamet gününde Rableri­nin huzuruna çıkarılacaklar ve onları izlemiş olan görevlilerimiz şahit olarak gelip: “İşte Rableri hakkında ve O’nun adına yalan uyduranlar bunlardır” diyeceklerdir. İyi bilin ki Allah’ın lâneti, bildirdiğimiz gerçekleri çarpıtan zalimler üzerine olacaktır.

      Diğer önemli bir konu, kişilerin kıyafetine, davranışına veya dinî inancını çağrıştıracak dış görünüşüne bakarak imanını değerlendirmeye kalkışmanın yanlış olacağıdır.

      Muhammed-30. Ayette açıkça kişilere bakarak imanlılıkları konusunda görüş bildirmek üzere tanıma yeteneğinin Hz. Muhammed’e bile verilmediği vurgulanmıştır.

      Muhammed-30. Ya Muhammed! Eğer Biz isteseydik, bu münafıkları /ikiyüzlüleri yüzlerine bakarak tanıma özelliğini verir ve Senin onları kolayca fark etmeni sağlardık. Yine onları konuşma tarzları ve sözlerinden de tanırdın. Ey insanlar! Siz tanıyamazsınız ama, şunu iyice bilin ki, Allah tüm yaptıklarınızı /amellerinizi bilir.

      Kur’an’daki bu açık bilgiye rağmen maalesef bazı kişiler, hatta din adamı diye tanımlananlar, insanları az, orta veya çok imanlı olarak değerlendirmekte, hatta Cennetlik veya Cehennemlik şeklinde de ayırma gafletine düşmektedirler. Halbuki bu zavallılar, Allah’a şirk koşma günahını işlemektedirler, fakat farkında değiller.

      Çünkü imanı değerlendirme yetkisinin Dünya’da iken sadece Allah’a ait, ahirette ise ancak A’raf görevlilerine ait bir özellik olduğuna değinilmiştir.

      Münafikun-4. Ya Muhammed! İkiyüzlüleri /riyakârları gördüğün zaman, fiziki görünüşlerini, kıyafetlerini beğenir ve etkilenirsin.  Konuşunca da dinletecek şekilde etkileyici konuşurlar. Ve onlar yere sağlam bir şekilde dikilmiş kütükler gibi heybetli ve dimdiktirler. Kendilerini o kadar beğenmişlerdir ki, en ufak bir sözü bile hemen aleyhlerinde bir söz olarak değerlendirirler. Esasında onlar gerçek düşmandır ve on­lardan uzak dur. Nasıl da rol yapıyorlar! Allah mutlaka onların haklarından gelecektir.

      A’raf-46. Ey insanlar! Cennet ile Cehennemin arasında bir ayırıcı engel bulunmaktadır. Ve mahşer gününde, ikisi­nin de tam orta yerinde olan A’raf’ta /hesabın yapıldığı ve öğrenci Ruh’ları tanıyıp ayırma yerinde bazı görevliler /Melekler bekliyor olacaklar. A’raf’taki bu görevliler, Cenneti hak edenleri ve Cehennemi hak edenleri yüzlerine bakarak tanıyacaklar. Akabinde, mutlu bir manzara içindeki Cenneti hak edenlere “Selamün ‘alayküm – Barış ve mutluluk üzerinize olsun” diye sesleneceklerdir. Böylece onlar da içleri rahatlamış olarak Cennete girmek üzere aradaki bölgede beklemeye başlayacaklardır.

      Şekilsel ibad /kulluk etmeleri ve sosyal yardımlaşma, dayanışma dediğimiz salât faaliyetlerini (ki bu toplantı sırasında bazen Kur’an eğitimi ve /veya Namaz kılınırdı) Allah rızasını önceleyerek değil de başkaları görsün ve bir menfaat sağlamak amacıyla yapmanın da riyakârlık ve yine Allah’a şirk koşma olacağı üzerinde durulmuştur.

      Maun-1. Ya Muhammed! Vahyi ve din demek olan muhkem /Evrensel /değişmez ana buyrukları yalanlayanı /reddedeni /dine sözde uyuyormuş gibi yapıp din ile aldatanı /riyakârı gördün mü? 2. O kişiye ki, dine inanmış göründüğü halde sahipsiz kalmışa /yetime kötü davranmakta olanı, 3. Ve ihtiyacı olanın ihtiyacını gidermek üzere gayret etmeyeni. 4. Yazıklar olsun böyle musallilere /sallilerini /Allah’a ve insanlara destek, yardım faaliyetlerini riyakârca uygulayanlara. 5. Ayrıca onlar salâtlarından /birlik bilincini oluşturma yanında,  sosyal yardımlaşma toplantı ve çalışmaların (bazen ek olarak Kur’an eğitiminin ve /veya toplu Namaz kılmanın) öneminden de habersizdirler /tam bilincinde değildirler.

      Dikkat edilirse, özellikle şekilsel ibadetler olan bu faaliyetlerde (Namaz-Oruç-Hac) bulunmayanlardan ziyade, bu faaliyetleri riyakârca yapanların azap ile cezalandırılacağına değinilmektedir.

      En’am-162. Ayette bu şekilsel ve menasıklı ibadetlere “Nüsuklar” ifadesi kullanılmaktadır.

      En’am-162. “Salâtım ve nüsukum, yaşamım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir”.

      NOT- Bireysel katkılarımız, Vakfın Banka hesabına doğrudan yapılan bağışlar ve NÖVAK Vakfımızın aşağıdaki kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız inşallah artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR” ve “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ”

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER