“Empati kurma”nın ne anlama geldiğini hemen herkes bilir. Diğer kelime anlamları: “Eşduyum” ve “duygudaşlık”. Başkasının duygularını, içinde bulunduğu durumu anlamak ve içselleştirmek. Pek çoğumuzun bildiği kısa bir diğer tanım: “Kendini başkasının yerine koyma.” Bu konuda çok şey söylenmiş. Anonim olan ve benim çok sevdiğim: “Bir kişiyi dinlemek beyin işidir ama onunla empati kurabilmek gönül işidir.”
Sözü yeniden 6 Şubat depremine getireceğim. Hepinizin bildiği gibi ilk üç günde, arama kurtarma çalışmalarının başlamadığı bölgeler oldu. GSM operatörlerinin 11 milyondan fazla abonesinin olduğu deprem bölgesinde en kritik saatlerde haberleşme ve iletişim günlerce sağlanamadı. Söz edilen ihmaller yüzünden ölü ve yaralı insan sayısı arttı. Yapılmış ve yapılacak onlarca, yüzlerce eleştirinin yanı sıra, bu kararın gerisinde bir de empati kurma eksikliği olduğu malum. Enkaz altında kalan insanlarla empati kurulabilse, bugün çok farklı şeyler konuşuyor ve yazıyor olacaktık.
“Empati kurma”dan farklı olarak bir de “anlamak” var. TDK’daki tanımı: “Bir sözün, sözcüğün, bir simgenin, bir olay, olgu ya da davranışın ne demek olduğunu, neyi gösterdiğini kavramak.” 6 Şubat depremini yaşayan depremzedeler, saat 04.17 anını ve sonrasını, takip eden günlerde ya depremzedelerle paylaştılar ya da depremi yaşamayan ama soran, merak edenlerle… Depremzedeler, söz ettiğim o anları ve sonrasını onlarca, yüzlerce defa anlattılar. İstedikleri kadar anlatadursunlar, asla hiçbir zaman tam olarak anlaşılmadılar, anlaşılamazlar. “Acısını yaşayan bilir” sözü boşuna söylenmemiş. Bu, anlattığınız kişinin sizi tam dinlemediği anlamına gelmez elbette. Ben de depremi yaşamayanlara, deprem anını ve sonrasını defalarca anlattım. Ama ne kadarını anlattım, ne kadarını anlatabilirdim ki? Daha önceki yazılarımda, Seneca’nın (MÖ 4 – MS 65) söylediklerini kaleme almıştım: “Hafif acılar konuşulabilir ama derin acılar dilsizdir,” diye. Evet, derin olan acımı, beni dinleyene asla tam olarak anlatamayacaktım. Ama her şeye rağmen anlatmak ve paylaşmak da güzel. Ruh ve beden sağaltımı açısından gerekli bir durum.
Depremin üzerinden neredeyse bir yıl geçmişti. Depremzede yakınlarımla konuşuyorduk. Söz, bu defa depremzede olup da birbirini anlamayanlara geldi. Özeleştiri yaparak yazayım. Deprem nedeniyle binamız yıkılmadı, sağ salim çıktık beş katlı binamızdan. Çevrede bizim gibi yüzlerce, binlerce insan. Yakınımızda sadece bir bina yan yatmış. Antakya’nın ve pek çok yerin, mahallemiz gibi olduğunu sandık ki sanırım böyle düşünmemiz doğaldı. Sabah olunca 13-15 km ötede bulunan köy evimize araba ile geçtik. Ancak sonra haberler yavaş yavaş gelmeye başladı. Tablo sandığımız gibi değildi. Bazı mahalleler nerdeyse yok olmuştu. Ölen ve enkaz altında kalan pek çok insan.
Bir yakınım şöyle bağladı: “Bırak depremi yaşamayanların, depremzedeleri anlamalarını! Bırak aynı kent içindeki depremzedelerin birbirlerini anlamalarını! Aynı apartmanda yaşayan depremzedeler bile birbirlerini tam anlayamadı. Zeminde veya birinci katta oturanlarla, daha yüksek katlarda oturanlar aynı şekilde, aynı derecede sallanmadılar. Onlar bile birbirlerini tam anlayamadılar.”
Empati Kurmak ve Anlamak!
KAYNAKLAR:
- https://www.ihd.org.tr/6-subat-2023-afet-degil-katliam/

YORUMLAR