Antakya’da sanatın, dostluğun ve umudun yeniden filizlendiği üç unutulmaz gün yaşadık. 8-9-10 Ekim 2025 tarihlerinde düzenlenen 7. Akdeniz Sanat Günleri, yüreklere su serpti, insanlara yeniden gülümsemeyi hatırlattı. Her günü ayrı bir coşku, ayrı bir duygu yoğunluğu içinde geçti.
Etkinliğin ilk günü (8 Ekim), Hikmet Güzel ve Pınar Akar’ın zarif sunumlarıyla başladı. Program, hem nicelik hem de nitelik açısından beklentilerin çok ötesindeydi. Akademisyen-yazar Neval Oğan Balkız’ın açılış konuşması, adeta bir ders niteliğindeydi; insanı, sanatı ve yaşamı iç içe dokuyan derinlikli bir hitap… Ardından Hasan Sönmez’in sazı ve sözüyle seslendirdiği türküler, salondaki herkesi coşturdu. Kadınlarımızın el emeğiyle, özenle hazırladığı ikramlar ise bu güzel tabloya içtenlik ve sıcaklık kattı. Sanatın kalbi, o gün Antakya’da yeniden atmaya başladı.
İkinci gün (9 Ekim), tamamen çocuklara ayrılmıştı. Acibe Sıkar’ın büyük bir titizlikle hazırladığı program, izleyenleri hem güldürdü hem duygulandırdı. Sıkar’ın kaleme aldığı skeçi Seyran Kaya ve Sevgi Alatoprak, büyük bir ustalık ve sahne enerjisiyle canlandırdılar. Salonu dolduran veliler, çocuklarının sahnedeki özgüvenine tanıklık ederken gururlandı. O gün sahnede yalnız çocuklar değil, geleceğe dair umut da parladı.
Üçüncü gün (10 Ekim), duyguların en yoğun olduğu gündü. Sevim Eskiocak ile Ferhat İşlek’in büyük bir ustalıkla hazırladığı programda, genç yaşta yitirdiğimiz “Antakya’nın Türkü Kızı Hediye Sıkar” anıldı. Şiirler, türküler, gözyaşları birbirine karıştı. Hediye’nin ablası Gönül Sıkar’ın konuşması salonda yankılandı; herkesin kalbine dokundu. Ardından Doç. Dr. Neval Oğan Balkız’ın duygu yüklü kapanış konuşmasıyla program tamamlandı. O anlarda herkesin yüzünde hüzünle karışık bir sevgi vardı. Çünkü Hediye, türküleriyle hep aramızda kalacaktı.
Üç gün boyunca Antakya, sanata, sevgiye ve dayanışmaya doydu. Yıkımların ardından ayağa kalkmaya çalışan bu kadim kent, sanatla yeniden nefes aldı. Kadınlar, çocuklar, sanatçılar ve izleyiciler el ele verdi. Her nota, her şiir, her tebessüm Antakya’nın direncini, insanın yeniden doğma gücünü anlattı.
Bu üç gün, bir etkinlikten çok daha fazlasıydı: Bir kentin kalbinin yeniden atışıydı

YORUMLAR