Kasım Ayı Enflasyonu: Aylık Durgunluk, Yıllık Düşüş ve Piyasa Beklentileri
Kasım ayında ortaya çıkan enflasyon rakamları, ekonomide birkaç kritik dinamiğin aynı anda hareket ettiğini gösteriyor. Aylık TÜFE artışı yalnızca yüzde 0,87 ile son 30 ayın en düşük artışını işaret ederken, yıllık enflasyon yüzde 31,07 seviyesine gerileyerek dört yılın en düşük seviyesine yaklaşıyor. Bu tablo, hem politika yapıcılar hem de sermaye piyasaları için dikkatle izlenen bir dönüm noktası oluşturuyor. Biz bu yazıda, kasım verilerini büyük resme bağlayarak, hangi mekanizmaların bu düşüşe katkıda bulunduğunu, sektörel ayrımları ve geleceğe yönelik yol haritasını ayrıntılı biçimde ele alıyoruz.
Enflasyonun sürükleyici öğeleri olarak enerji maliyetlerindeki göreceli iyileşme, gıda enflasyonundaki baskının hafiflemesi ve yönetilen fiyatlardaki kontrollü artış öne çıkıyor. Ancak bu dinamikler, hem küresel hem de yerel konjonktüre bağlı olarak değişebiliyor. Enerji maliyetlerindeki düşüşler, kur istikrarı ve sıkı para politikası ile birleştiğinde enflasyonun aşağı yönlü hareketini güçlendiriyor. Bu yüzden kasım verileri, “fiyat istikrarına yönelik güvenli yol” olarak okumak için yeterli bir kanıt sunuyor. Ancak sürdürülebilirlik için politikalarda atılacak adımlar da bu tabloya netlik kazandıracaktır.
Gıda enflasyonundaki gelişim ise özellikle tüketici davranışlarını belirleyen kritik bir değişken. Küresel gıda fiyatlarındaki eğilimler ve ülke içindeki üretim maliyetlerindeki değişimler, tüketici fiyat endeksinin yönünü doğrudan etkiliyor. Kasım ayında gösterge olarak gıda enflasyonu %27,4 seviyelerine doğru gevşemenin işaretini verdi. Bu düşüş, hanehalkının alım gücünü korumaya yardım ediyor ve tüketici davranışlarında güven veren bir dinamik olarak öne çıkıyor. Tabii ki bu pozitif görünüm, enerji maliyetindeki dalgalanmalara karşı kırılgan bir ortamda dikkatli izlenmeli.
Alt sektörler ve davranışsal etkiler açısından bakıldığında konut, ev eşyası, sağlık, iletişim ve eğitim gibi kalemlerdeki düşüşler enflasyonun genel seviyesini aşağı çekerken, bazı ürün ve hizmetlerde beklenmedik hareketler görülebiliyor. Özellikle konut ve enerji maliyetlerindeki gerileme, tüketici bütçesinde bir denge sağlıyor ve bu da talep tarafında dengeli bir büyüme ihtiyacını destekliyor. Enflasyonun bu hızla devam etmesi halinde bile, kalıcı düşüş için enerji ve gıda dışı kalemlerde de temel iyileşmenin sürmesi gerekiyor.
Merkez Bankası ve para politikası yönelimleri bakımından, mevcut görünüm, faiz politikasında devam eden sıkı duruş ile birlikte adımların nasıl yönleneceğini belirliyor. Piyasa beklentileri, kısa vadede faiz indirimi yönünde olsa da, enflasyonun düşüşünün kalıcı olması için büyümeyi riske atmayacak ve finansal istikrarı bozmayacak bir yol haritası öngörüyor. Analistler, 100 baz puanlık kısa vadeli bir indirim öngörürken, bazı senaryolarda 200 baz puana kadar uzayan olasılıkları da dile getiriyor. Bu bağlamda, politika faizinin mevcut düzeyini korumak veya kademeli bir şekilde hafifletmek, para politikası ile mali politikalar arasındaki etkileşimin netleşmesini sağlayacaktır.
Faiz temposu ve büyüme perspektifi açısından bakarsak, uzmanlar, kademeli ve zamanında atılan adımların büyümeyi destekleyebileceğini, aynı zamanda enflasyonu kontrol altına almayı sürdürebileceğini belirtiyor. 37,5 seviyesindeki politika faizi dengesini korumanın, yatırım ortamını güvence altına aldığına inananlar mevcut. Ancak bu süreçte, kamu ve özel sektörün mali disiplinine olan güvenin artması, sürdürülebilir büyüme için kritik bir unsur olarak öne çıkıyor. Bu durum, yeni reform paketlerini ve yapısal iyileştirme adımlarını da tetikliyor.
İlgili göstergeler ve analizler – sermaye akımları, döviz kuru hareketleri, sanayi üretimi ve istihdam verileri gibi göstergeler, enflasyonla mücadelede hangi yolun izlendiğini netleştirmek için kullanılıyor. Kasım verileriyle beraber açıklanan bir dizi sektör raporu, fiyatların hangi kalemlerden yayıldığını ve hangi alanlarda baskının azaldığını ortaya koyuyor. Bu sayede, yatırımcılar için risk-ödül dengesi daha netleşiyor ve politika yapıcılar için hedefler daha belirgin hale geliyor.
İç talep ve dış dinamiklerin etkileşimi – iç talep kırılgan olsa bile dış dinamikler üzerindeki etkilerin kırılmasıyla birlikte talep tarafında dengelenme sağlanıyor. Özellikle ihracat-ithalat dengesindeki hareketler, kur hareketlerine bağlı olarak enflasyonun yönünü değiştirebiliyor. Kasım ayına özel veriler, bu etkileşimlerin net bir fotoğrafını sunuyor ve gelecek dönemde uygulanacak politikaların hangi noktaları güçlendireceğini gösteriyor.
Bir sonraki adımlar için yol haritası olarak şu başlıklar öne çıkıyor: para politikası güvenli bir yolda durmalı, enerji maliyetlerindeki iyileşme desteklenmeli, gıda arzı ve üretim maliyetleri dengelenmeli, konut ve hizmet alanlarındaki baskılar izlenmeye devam edilmeli, ve finansal istikrarı tehdit edebilecek dış şoklara karşı hazırlıklı olunmalı. Bu başlıklar, enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi ve halkın alım gücünün korunması için kritik noktalardır.
Toparlayıcı değerlendirme olarak özetlemek gerekirse, Kasım ayında kaydedilen yüzde 0,87’lik aylık artış ve yıllık %31,07 seviyesi, enflasyonun düşme yolunda olduğunu açıkça gösteriyor. Ancak bu düşüşün sürdürülebilir olabilmesi için enerji ile gıda başta olmak üzere ana kalemlerde baskıların kalıcı olarak azalması gerekiyor. Merkez Bankası’nın politika duruşu, güvenilir ve öngörülebilir olması halinde yatırımcı güveni güçlenecek, tüketici ise bütçesini daha rahat yönetecek. Bu dengeyi sağlamak için hem kamu hem özel sektörün disiplinli hareket etmesi hayati öneme sahip.

