Bazı şehirler vardır; yalnızca sokaklarında yürünmez, ruhunda yürünür. Antakya böyledir.
Taşlarının arasında binlerce yılın hikâyeleri uyur, Asi suyunun kıyısından insanlığın ortak hafızası akar.
Dillerin birbirine karıştığı, dinlerin yan yana nefes aldığı, sofraların ortak dualarla bereketlendiği bu kadim şehir, sesini dünyaya her zaman çokluk içindeki uyumla duyurmuştur.
İşte Antakya Defne Barış Korosu, bu ruhun müzikle yeniden vücut bulmuş hâlidir; tarihin içinden bugüne ulaşan bir nefes, bir çağrı, bir barış ilahisidir.
2013 yılının ılık bir Bahar gününde, Mehmet Karasu başkanlığındaki Aalen Antakya Kültür Derneği Yönetim Kurulu’nun aldığı bir kararla doğan koro, aslında çok daha eski bir hikâyenin devamıdır.
Mozaiklerin suskunluğunu, şelalelerin fısıltısını, mitlerin gölgesini kuşanan Defne’nin zarafetini ve Antakya’nın çok sesli hafızasını bugüne taşıyan bir sanat yolculuğudur bu.
Koro, bir topluluk olmanın ötesinde, Antakya ve Defne’nin binlerce yıllık birlikte yaşama kültürünün sahnedeki hâlidir.
Koronun amacı da bu köklü geleneğin ışığında şekillenir:
Barışı müzikle anlatmak, hoşgörünün melodisini duyurmak, Antakya’nın adını türkülerin kanatlarına yükleyip dünyanın dört bir yanına göndermektir.
Koro Şefi, Müzisyen Mert Tataş, bu amaç doğrultusunda her notayı bir titizlikle yerleştirirken, Aalen Antakya Kültür Derneği Yönetim Kurulu adına üstlendiği görevle, Mehmet Karasu, koronun kültürel duruşunun sağlam bir zeminde ilerlemesini sağlar.
Sanat ile sorumluluk, tutku ile disiplin, gelenek ile yenilik burada el ele verir.
Bu koro, amatör ruhun en içten hâlidir.
Bir araya gelen sesler, yalnızca bir melodi değil; sevginin, saygının, nezaketin, dayanışmanın ağırlığını taşır.
Her çalışma, bir buluşma değil; bir iyileşme hâlidir.
Çünkü Antakya’da ve Defne’de müzik, sadece duyulan bir şey değildir; yaşanır, solunur, hissedilir.
Ve sonra…
Bir gece yarısı, şehrin kaderini değiştiren o büyük acı çöktü bu toprakların üzerine.
Evler yıkıldı, sokaklar sustu, kalpler acıyla doldu.
Antakya ve Defne, tarihin en sarsıcı acılarından biriyle sınandı.
Ancak tam da böyle zamanlarda sanatın, müziğin, dayanışmanın gerçek gücü ortaya çıkar.
2/2
Antakya Defne Barış Korosu, deprem enkazının arasından yeniden filizlenen bir umut gibi ayağa kalktı.
Kısa süre içinde toparlandı, sesini tekrar duyurdu ve iki yıl içinde Ankara’dan İstanbul’a, Antalya’dan Mersin’e, Adıyaman’dan daha nice şehirlere uzanan tam 13 konser verdi.
Bu konserlerin her biri bir müzik gecesi olmaktan öte, “Biz buradayız; yaralıyız ama ayaktayız” diyen bir direnişin, bir yeniden doğuşun manifestosuydu.
Her sahne, Antakya’nın küllerinden doğrulan sesiydi.
Elbette, böyle bir topluluğun ayakta kalması kolay değildir.
Gönüllülükle, sevgiyle, karşılıklı sorumlulukla yürür bu yol.
Koristler kendi imkânlarıyla katkıda bulunur; iletişim Zeytin Dalı ve Türkü Dostları gruplarında sadelik ve nezaket içinde sürdürülür.
Çalışmalara devam, uyumun temelidir; çünkü bu koro, aynı zamanda birlikte nefes almayı bilen bir büyük ailedir.
Ve tüm bu çabaların, tüm bu yolların, tüm bu seslerin ötesinde duran bir gerçek vardır:
Müzik birleştirir.
Antakya Defne Barış Korosu, bu cümleyi bir slogan gibi değil, bir yaşam biçimi gibi taşır.
Onlar için türkü söylemek bir eğlence değil; bir sorumluluk, bir vefa, bir hatırlatma, bir dua, bir diriliş çağrısıdır.
Antakya’ya ve Defne’ye duyduğumuz sevgi, bir şehir ya da ilçe sevgisi değildir yalnızca; insanlığın ortak mirasına, toprağın hafızasına, suyun akışına, kültürün derinliğine duyulan saygıdır.
Antakya’nın mozaikleriyle, Defne’nin su sesleriyle kurduğu o büyülü dünya, bizlere birlikte yaşamanın, birlikte direnmenin mümkün olduğunu hatırlatır.
Bu yüzden Antakya Defne Barış Korosu’nun söylediği her türkü, sadece bir melodi değil; içinden geçtiğimiz acıya rağmen yaşamı, umudu ve sevgiyi yeniden kurma iradesinin yüksek sesle söylenmiş hâlidir. Antakya ve Defne yaşadıkça biz de yaşarız.
Onların sesi kesilmedikçe umut hiçbir zaman bitmez.
Sanatla kalın sevgili okurlarım!
Mehmet Karasu

YORUMLAR