Peki, yalnızlık, o kaç yıllık?
Titus Tüneli ve Beşikli Mağarası kadar turist trafiği olmamasını bir ‘kazanım’ olarak ifade etmek ne kadar doğru bilinmez ama,Samandağ’daki DOR Mabedi’nin son halini izleyenler, Hatay’ın tarih ve kültür turizmi noktasında ne kadar ‘KÖTÜ’ yönetildiğine bir kez daha şahitlik ediyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın temasları sonrasında Türkiye’ye getirilen kaç eser var, biliyor muyuz? Peki, Bakanlığın ısrarlı takiplerinin Anadolu adına anlamını biliyor muyuz? Cevaplarımız ‘EVET’ ise, bugüne dair anlatacaklarımız konusunda bizlerle aynı fikirdesiniz ve eldekine eklediğimiz eleştirilerin de tekrarındasınız! Başlayalım mı? Ama başlamadan, sürecin ‘Anadolu’dan kaçırılanlar’ halkasına ekli son hikayede biraz durup, Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş ne demiş, ona bir bakalım…
-BAKANLIK TAKİBİ-
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın buna dair son takibi, Türkiye’ye geri getirilen, binlerce yıllık “Altın Taç” ile “Dağ Keçisi Figürü” oldu. Bu konuda konuşan ve Türkiye’nin, dünyanın en geniş ‘ARŞİVİ’, bu anlamda yaşayan en zengin ‘KÜTÜPHANESİ’ olduğunu özenle vurgulayan Bakan Kurtulmuş, böyle bir kültürel mirasa ve çeşitliliğe sahip olunması dolayısıyla Türkiye ile iftihar ettiklerini söylemiş ve bu birikimlerin ‘GÜN YÜZÜNE’ çıkartılması için gayret sarf ettiklerini bildirmiş, eklemiş de…
“Yaklaşık 2 bin 400 yıl öncesine ait bir eserin İskoçya’da ‘PEŞİNE’ düşüldü, mahkeme süreçleri açıldı. Sonunda, kaçak eser elinde bulunan taraf, mahkemeden vazgeçtiği için mahkeme Türkiye’nin lehine karar verdi. Türkiye’ye ait olduğu tespit edildi, geçtiğimiz hafta Türkiye’ye getirildi. Bu eser Karya Bölgesi’nde çok zengin birisine ait bir mezardan alınmış bir hatıra eser olduğu anlaşılıyor. Çok nadide eserlerden birisi. Dünya ölçeğinde, herhalde benzeri bulunmayan eserlerden birisi. Türkiye’nin müzelerine ‘DEĞER’ katacak. Ülkemizde bu 2 bin 400 yıllık eserimizi sergilemeyi sürdüreceğiz.”
-PEKİ BİZLER!-
Bakan Kurtulmuş’un açıklamalarında dikkati çeken bir şeyin altını çizelim… Kurtulmuş, Anadolu’dan kaçırılan eserlerin peşine ‘HAFİYE’ gibi takıldıklarını, mahkeme süreçleri ve bilirkişi raporlarını ise ‘ISRARLA’ takip ettiklerini belirtmiş.
Şimdi, buradan, hem bu keyif veren ‘HAFİYELİK’ noktasında Bakanlığın kendisine hem de bu ‘HAFİYELİĞE’ gerek olmadığı halde eldekileri ‘KADERİNE’ teslim eden Hatay kent idarecilerine, hafta sonunda elde avuçta biriken fotoğrafları ve kelimeleri sunalım. Sunarken de, bir tarafta Bakanlığın ‘ISRARLA’ takip ettiği bir ‘Anadolu’ dururken, diğer tarafta ‘İLGİ’ bekleyen başka bir ‘ANADOLU’ HİKAYEMİZ var, onu hatırlatalım! Karar, bu kelimeleri okuyacakların, ama bahse konu ‘ANADOLU’ hepimizin! Bu yazı da buna dair…
-NE ZAMANDIR?-
Evet… İki değerli eseri müzeye ve sanat çevresine kazandıran Bakanlığın uzağında, bizler, hafta sonunda Samandağ’daydık. İnsanlığın kültürel mirası olan tarihi eserlere sahip çıkılması gerektiğini söyleyenlerin sloganında ‘ne haldeyiz’, onun peşindeydik! Peki, Samandağ Kapısuyu Köyü’ ne giden yolun 2. km’sinde gördüklerimiz mi?
“Gördüklerimiz, milattan önce 300 yılını işaret eden görkemli DOR Tapınağı’ndan geriye kalanlar! Devasa taşlar, sütun başlıkları ve daha fazlası… İnşa edildiği o ilk halin hayalinde durup, görkemli antik kent Selecuia Pieria’ya tepeden bakan Mabedin dünü ve bugünü arasında sıkıştık desek! Hele ki Bakanlığın hassasiyetinden bizlere birkaç damla bile düşmediğini söylesek!
-BİRA ŞİŞELERİ-
Tapınağın, ne zamandır Müze ya da Kültür-Turizm yetkilileri tarafından ziyaret edilmediğini bilmiyoruz! Güvenliğin neden olmadığını da… Hatta böylesi bir alanda neden gereken temizlik ve bakımın yapılmadığını da… Kafamızı çevirdiğimiz her yerde bira şişeleri ve kutuları var! Çöpler de… Yenilip içilenlerden geride kalanlar da… Hatta Mabedin orta yerinde kısa bir süre önce yakıldığı belli olan bir piknik ateşi de!
“Tüm bunlara bakıp da, İskoçya’ya Anadolu’dan kaçırılan “Altın Taç” ile “Dağ Keçisi Figürü” için bu kadar gayret gösteren Bakanlık ile aynı ülkede miyiz, merak ediyoruz! Ankara’daki hassasiyetin hangi ara bu kadar uzağına düştük, bunu da!
-SPREY BOYALAR-
Aknehir’in 500 rakımlı tepesindeki 1500 yıllık Saint Simon Manastırı’nın yaşadığı sprey kirlilik burada da var! Ama en ‘olmayan’ şeye dair konuşalım mı? Burada, Hatay İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yok! Hatta Bakanlığın kendisine dair tek bir ‘ibare’ bile yok’! Ne bir ‘yazı’ ne bir ‘tabela’ ne de bir ‘uyarı’… Gelen, ‘neye’ geldiğini bilmiyor! Gördüğüne dair ‘nasıl’ bir fikir yürütmesi gerektiğini de! Anlayacağınız, hiçbir şey yok! Var olan tek şey, eldeki gerçek! Terk edilmiş, geride bırakılmış bir gerçek… ‘KADER’ deyip uzaklaşılmış bir gerçek… ‘Hallederiz’ diye de eklenmiş bir gerçek’! Tarihi ve kültürel emanetlerin yarınına dair korkularımızı besleyen bir gerçek!
-SORALIM!-
Anadolu’nun son İskoçya hikayesinin ardından “Tarihi eserlerimizin hafiye gibi peşindeyiz” diyen
Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’a soralım mı? Hatay’a gelir mi? Çünkü eldekilerin takibinde olan bizlerin de o ‘hafiyeliğe’ fazlasıyla ihtiyacı var! Hem de çok geç kalmadan… -Tamer Yazar-