Barış Bildirisi imzacısı akademisyenlerden Yrd. Doç. Utku Sayın’ın da aralarında olduğu toplam 330 isim için, son yayınlanan Kanun Hükmünde Kararname ile ‘ihraç’ kararı geldi.
Olağanüstü hâl (OHAL) kapsamında 686 numaralı Kanun Hükmünde Kararname’yle (KHK), üniversitelerden, aralarında “Bu suça ortak olmayacağız” adlı Barış Bildirisi imzacısı akademisyenlerin de olduğu 330 kişi ihraç edildi. İhraç edilen isimlerden biri, Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Eğitim Fakültesi’nden Yrd. Doç. Utku Sayın.
Liste kalabalık
Yeni yayımlanan KHK ile aralarında Barış İçin Akademisyenler’in “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisinin imzacılarının da bulunduğu 330 akademisyen görevinden ihraç edilirken, en çok ihraç, 72 isim ile Ankara Üniversitesi’nde oldu. Anadolu Üniversitesi’nden 28, Marmara Üniversitesi’nden 23, Yıldız Teknik Üniversitesi’nden ise 27 akademisyen ihraç edildi. Akademisyenlerden bazıları, ihraç haberlerinin ardından sosyal medya hesaplarından yaptıkları açıklamalarla, düşüncelerini ifade ettikleri için üniversitelerden ihraç edildiklerini söylediler ve mesajlarına şu ifadeyi eklediler… “Size boyun eğmedik, eğmeyiz”
-Ne demişti?-
Kendisiyle gerçekleştirdiğimiz röportajda, ‘Bugün olsa yine imzalardım’ demesi ile dikkat çeken Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Eğitim Fakültesi’nden, Yrd. Doç. Utku Sayın, gelen ihraç kararı öncesi yaptığı açıklamasında çok net konuşmuş ve şöyle demişti: “Bildiri ile beraber toplam 1128 akademisyenin açıklaması akabinde imza atan diğer arkadaşlarım adına da şunu söyleyebileceğim inancındayım… Bizlerin, yani ikinci grup akademisyenlerin şöyle bir farklılığı var; Bizler, tüm bu sonuçların doğacağını bile bile imza attık ve daha kötü sonuçların doğabileceğini bile bile imzalarımızı paylaştık. Çünkü benim imza attığım süreçte, ülkedeki tek erkin hakaretleri ve bir mafya babasının tehditleri söz konusuydu. Dolayısıyla, attığım bu imzanın, sadece idari bir soruşturma ile kalmayıp çok daha ağır sonuçları olacağını bilerek söz konusu bildirgeyi imzaladım. Biz, hepimiz, şu an eğer ki istemiş olsak, yurt dışına gidebilecek yeterliliğe sahip insanlarız. Ama istiyoruz ki, bunun mücadelesini ülkemizde yapalım. İstiyoruz ki, bu süreci ülkemizde toparlayalım. İstiyoruz ki, halkların barış içinde yaşayabileceği bir ortam hazırlayalım. İşte biz akademisyenler, bunu hesabında ve bunun derdinde olan insanlarız. Ama ne yazık ki, bunu da bulunduğumuz şartlar ve konum içerisinde ne derece ilerletebileceğimizi de kestiremiyoruz. Ama direnmeyeceğiz mi? Direneceğiz… Pes mi edeceğiz? Asla…”
-3 meslekten biriyiz-
Sayın’ın, Akademisyen kimliğine eklediği ‘özgürlük’ ve ‘bağımsızlık’ detayı ise oldukça dikkat çekmişti: “Dünya’da 3 tane meslek grubunun cübbesi vardır… Bunlar; hukukçulardır, din adamlarıdır ve öğretim elamanlarıdır. Bu 3 cübbenin üçünde de düğme yoktur. Sebebi de şudur; ne hukukçular, ne din adamları ne de akademisyenler asla kimse karşısında düğme iliklemez, boyun eğmez, baş eğmez, ayağa kalkmaz. Ama bizler, yaşadığımız süreç içerisinde gördük ki, Türkiye’de Rektörler Cumhurbaşkanı’nın elini öpmeye çalıştı, Yargıçlar, Adli Yıl açılışında Cumhurbaşkanı karşısında ayağa kalkmaya çalıştı, Din adamlarının ise süreç içerisinde nasıl bir tavır sergilediğini Diyanet İşleri aracılığıyla görmüş olduk. Dolayısıyla, bu açıdan ele aldığımızda, ‘Bugün olsa bunu tekrar yaparım’ı sağlayacak sebep, budur. O açıdan, evet… Bugün aynı şeyle karşılaşsam yine aynı tavrı kesinlikle sergilerdim, sergileyeceğim de…”
Tamer Yazar