NATO üyesi olan Amerika Birleşik Devletleri’yle (ABD) Türkiye’nin ikili ilişkileri, özellikle Suriye iç savaşıyla birlikte büyük yara aldı. ABD’nin Irak ve Suriye’yi bölme planlarıyla, Suriye’nin coğrafi bütünlüğünü yok sayan politikalarının Türkiye’nin ulusal güvenliğine aykırı olduğu tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı.
Suriye, Fırat’ın doğusu…
ABD, Fırat’ın doğusunda Suriye’nin yaklaşık yüzde 30’unu PYD/PKK terör örgütüne işgal ettirmiş durumda. Bu bölgede, yaklaşık 70 bin terör örgütü elemanı gücünde bir PYD/PKK’dan söz ediliyor. Türkiye’nin karşı çıkmasına rağmen ABD bu terör örgütüne, silah ve eğitim desteğini sürdürmekte. Oysa, PYD ya da YPG’nin, PKK terör örgütünün Suriye’deki kolu olduğu açık kaynaklarda yer alıyor. PKK’nın çatı yapılanması olan Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) sözleşmesinde, PYD’nin PKK’nın bir kolu olduğu yazılı. PYD/PKK’nın Suriye’de, Fırat’ın doğusunda işgal ettiği alan, Türkiye-Suriye arasında yaklaşık 550 kilometrelik sınırı kapsıyor. 550 kilometrelik sınırda, PYD/PKK terör örgütü Türkiye’yle komşu.
ABD son olarak, Fırat’ın doğusunda Türkiye sınırına yakın yerde, birkaç noktada gözlem noktaları kuracağını açıkladı. Bu gözlem noktalarını, olabilecek tehditleri Türkiye’ye önceden haber vermek için kuracağını belirtti. Ancak, gözlem noktalarının YPG’yi Türkiye’ye karşı korumak ve Türkiye’nin YPG’ye yapacağı olası bir operasyonun önünü kesmek amacı güttüğü belli. Bir anlamda, ABD bu gözlem noktalarıyla YPG’ye bir kalkan ve koruma görevini sağlamış olacak. Gözlem Noktaları kurma kararı, Türkiye’ye bir mesaj anlamı taşıyor. Bu mesaj, NATO müttefiki olan Türkiye’ye karşı, YPG terör örgütünün tercih edilmesidir.
Öte yanda, Suriye’de Fırat’ın batısında Menbiç’te ABD ve Türkiye arasında bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmaya göre, Menbiç’teki YPG teröristleri Menbiç’ten çıkarılacak ve silahları teslim alınacaktı. Ne yazık ki, ABD bu anlaşmaya da uymadı. Menbiç’teki teröristlerin silahları toplanmadığı gibi, YPG terör örgütü de Menbiç’ten de çıkarılmadı.
Ayrıca, Doğu Akdeniz’de doğal enerji kaynaklarının, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) dışlanarak paylaşılma girişimleri devam ediyor. Doğu Akdeniz’de, KKTC ve Türkiye’nin yetki alanları içinde yapılan doğalgaz arama çalışmalarında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Yunanistan’la birlikte hareket eden bir ABD var. Bu alanlarda, gaz arama çalışmaları için Yunanistan ve GKRY’yle anlaşma yapan ABD şirketleri var. Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ı destekleyen bir ABD var.
Sadece ABD değil, İsrail, Mısır, Fransa, İtalya ve Katar’ın petrol/doğal gaz arama şirketleri de GKRY’yle anlaşma yapanlar arasında. Suriye’de PYD/PKK terör örgütünü desteklerken; Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin yetki alanlarını yok sayarak Yunanistan ve GKRY’nin yanında yer almayı tercih eden bir ABD. Hem Suriye’de hem de Doğu Akdeniz’de, Türkiye’ye karşı oluşturulan cephede konuşlanan bir ABD.
ABD ve Türkiye ilişkileri açısından, 2019 yılının 2018’e göre daha zorlu geçeceğini öngörmek yanıltıcı olmaz.
Birincisi, Türkiye’nin Rusya’dan 2019 yılı sonunda teslim alacağı S-400 Hava Savunma Sitemi. NATO’nun ve ABD’nin birinci tehdit olarak kabul ettiği Rusya’dan, NATO üyesi bir ülkenin bu silah sistemini alması bir dönüm noktası. ABD ve NATO’nun, S-400’ü teslim alan Türkiye’ye karşı daha da sertleşeceğini beklemek yanıltıcı olmaz. Çünkü ABD ve NATO, S-400’ün Türkiye’de konuşlanmasına öteden beri karşı. S-400, 2019’un ikinci yarısında iki ülke arasındaki tansiyonu yükseltecek önemde…
İkincisi, YPG/PKK terör örgütü. Suriye’de Fırat’ın doğusunda, ABD’nin YPG/PKK’dan vazgeçmeyeceği kesin. İran’a karşı olası operasyonda; Suriye’nin şekillendirilmesinde; İsrail’in güvenliğinin sağlanmasında ABD’nin devlet dışı bir aktör olarak YPG’ye ihtiyacı var. Bu nedenle ABD, düzenli bir ordu yapılanması yolunda hızla ilerleyen YPG/PKK’yı desteklemeyi sürdürecek. ABD’nin PYD/YPG’ye olan bu desteği de, 2019’da gerginliğin ana nedenlerinden biri olacak.
Üçüncüsü, Türkiye, Fırat’ın doğusunda, kendisine tehdit oluşturan YPG/PKK terör örgütüne operasyon düzenleme hazırlığında. ABD, böyle bir operasyona sıcak bakmayacak ve karşı çıkacaktır. Olası operasyon, Türkiye-ABD arasında gerginliği daha da tırmandırabilir.
Dördüncüsü, Doğu Akdeniz’de Türkiye ve KKTC’yi dışlayan doğal gaz arama çalışmalarında ABD’nin Yunanistan ve GKRY’yi desteklemesi. Bu konu da, iki ülke arasındaki gerginliği artırma potansiyeline sahip.
ABD, Türkiye’yi düşman olarak görmüyor. Ancak, müttefik olarak da saymıyor.
Suriye’de, özellikle Fırat’ın doğusunda ve Doğu Akdeniz’de izlediği politika, ABD’nin Türkiye’yi müttefik olarak görmediğini ortaya koyuyor. ABD’nin Yunanistan ve GKRY’de Türkiye’deki üslere alternatif askeri üs kurma çalışmaları sürüyor. GKRY’yle askeri işbirliği kurma görüşmeleri devam ediyor. Doğu Akdeniz’de İsrail’in varlığını güçlendirici çabalarında ABD oldukça başarılı.
Ayrıca, İsrail’in ABD desteğinde Hayfa limanını Doğu Akdeniz’de ağırlık merkezine dönüştürme çalışmaları Doğu Akdeniz’in önemini artırıyor. ABD’nin İsrail, Yunanistan, GKRY, İngiltere, Fransa, İtalya ve Mısır’la ittifak ederek Doğu Akdeniz’de varlığını güçlendirmesi, ister istemez Türkiye’yi karşı cephede konuşlandırıyor.
İki cephe… Fırat’ın doğusu ve Doğu Akdeniz… ABD’nin başını çektiği iki tehdit… Hem Doğu Akdeniz hem de Fırat’ın doğusu Türkiye için ağırlık merkezidir.
Türkiye, gecikmeden Fırat’ın doğusuna bir operasyon yapmalıdır. Aynı zamanda, Türkiye Doğu Akdeniz ve Ege’de ulusal çıkarları koruyucu faaliyetlere devam ederken, KKTC’ye deniz ve hava üsleri kurmalıdır…
Bu stratejik adımlar, S-400 sistemi Rusya’dan teslim alınmadan önce atılmalıdır.
“Askerler daima bir önceki savaş için hazırlanırlar.” deyimi ünlüdür.
Büyük İskender, Napolyon, Sezar ve Atatürk’ün katıldıkları hiç bir savaş diğerine benzemiyordu. Çünkü, savaş meydanına hep değişik prensiplerle, değişikliklerle ve yeniliklerle çıktılar…
Ve Türkiye, iki cephede BEKA tehdidini ortadan kaldıracak adımları atarken, diplomasinin ve ittifakların gücünü yanında görmelidir. Rusya, İran, Irak ve Suriye ittifakı bu açıdan yaşamsal önemdedir…