ABD, 1949’DA SURİYE’DE REJİMİ DEVİRMEK İSTEDİ
ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA), 1949 yılında Suriye’nin başına Amerikan yanlısı bir albay olan Adib Sishaklı’yı getirmişti. Ancak, albayın iktidarı dört yıl sonra Baas’çılar tarafından devrildi. CIA, Suriye’de CIA destekli bir askeri darbe ortamının olgunlaştığı değerlendirmesini yaptı. Darbeyi gerçekleştirmek için Irak, Lübnan ve Ürdün’de sabotajlar gerçekleştirdi ve suçu Suriye’ye attı. Şam’daki Müslüman Kardeşler Örgütü’nü de rejim aleyhine ayaklandırıyordu. CIA, Suriye’nin en güçlü adamlarından biri olan İstihbarat’ın başındaki Abdülhamit Seraj’la birlikte Genelkurmay Başkanı ve Komünist Partisinin liderini kurban olarak seçti. Bunların yok edilmeleri görevi, ABD’nin Şam Büyükelçiliğinde memur olan ajan Rocky Stone’a verildi. Stone, para ve siyasi gelecek vaadiyle Suriye ordusu içinden kendine bir yandaş takımı kurmaya başladı. Suriye İstihbarat Başkanı Seraj bu komployu sezdi ve Amerikalılara bir tuzak hazırladı. Subaylar paraları aldıktan sonra televizyona çıkarak, “Ahlaksız Amerikalı iblisler, yasal düzenimizi bozmak için işte bu paraları verdiler” diyerek itirafta bulundular. ABD’li CIA ajanı Stone gözaltına alındı, sorgulandı ve sınır dışı edildi. Yaşanan bu siyasi kargaşa sonunda, Suriye ve Mısır, Birleşik Arap Cumhuriyeti’ni kurdu. Bu olaylar, Orta Doğu’da ABD karşıtlığının temelini oluşturdu ve bölgede Sovyet (Rusya) etkinliğini artırdı.(1)
ABD SURİYE’Yİ ELE GEÇİRME HEDEFİNDEN VAZGEÇMEDİ
ABD, 1950’lerde Suriye’yi ele geçirememiş, hedefine ulaşamamıştı. 2020’ye gelindiğinde, Fırat’ın doğusu, Menbiç ve Ürdün sınırındaki El Tanf bölgesi olmak üzere, Suriye’nin yaklaşık yüzde 40’ını PYD/PKK terör örgütüne ve radikal unsularla işgal ettirmiş durumda. Başkan Trump, İsrail’in işgali altındaki Suriye’nin Golan tepelerini İsrail’in toprağı ilan etti. ABD, kontrol ettiği bölgeleri boşaltma niyetinde de değil.
ABD, 70 yıl öncesinin intikamını alırcasına bununla da yetinmiyor. Son günlerde, Suriye Ulusal Kürt Konseyi (ENKS) ile PYD/PKK terör örgütü arasında ABD’nin isteğiyle yapılan görüşmeler sonucunda, Suriye üzerinde siyasi konularda anlaşma sağlandı. ABD bu adımla; Kuzey Irak’la, Fırat’ın doğusu dahil Suriye’nin kuzeyini bütünleştirme halkalarından birini tamamlamış oluyor. ABD, Suriye’de PYD/PKK terör örgütüyle, diğer Kürt gruplar arasındaki anlaşmazlığı gidererek, gelecekte Irak ve Suriye’de kendisine bağlı bir devletçik oluşturma hedefini ulusal çıkarları için gerekli görüyor. ABD heyeti, COVID19 riskine rağmen Suriye’de bu amaçla toplantılar-görüşmeler yapıyor. Salgın da bile planını ertelemek ya da geciktirmek istemiyor. ABD’ye paralel olarak Fransız temsilciler de, 4 Mayıs 2020’de Suriye’de Kürt gruplarla görüştüler. Fransa, 1918’den Suriye’nin bağımsızlığını kazandığı 1946’ya kadar Suriye’yi yönetmişti. Bu nedenle, Fransa Suriye’de varlığını sürdürmek istiyor.
SURİYE FIRAT’IN DOĞUSU
ABD, ayrıca Fırat’ın doğusunda Haseke ve Deyrizor’daki Arap aşiretlerinden, petrol alanının güvenliği için bir petrol güvenlik gücü kurma girişimlerini sürdürüyor. Böylece, Fırat’ın doğusunda yer alan Arap aşiretlerinin Şam yönetimiyle bağını kesmek istiyor. Yani, Arap aşiretlerden bir güvenlik ordusu kurmak istiyor. Fırat’ın doğusu ve Menbiç’te 60 bin silahlı PYD/PKK terör ordusu dışında, Araplardan oluşan bir orduyla daha emin adımlar atmak istiyor. Bir noktada Arap-Kürt dengesini de sağlamış olacak. Söz konusu güvenlik ordusu için, ilk-ortaokul mezunlarına ayda 350 dolar, lise-üniversite mezunlarına ayda 450 dolar ücret verilmesi öngörülüyor. Suriye için oldukça cazip bir ücret… Oluşturulması öngörülen bu güvenlik gücü için, Haseke ve Deyrizor’da eğitim alanları da seçilmiş.
ABD, Suriye’de kökleşmeye devam ediyor. Fırat’ın doğusunda Deyrizor’da El Ömer petrol sahasında yeni bir üs kurmaya başladı. Deyrizor, Suriye’nin en zengin enerji sahası. El Ömer de Deyrizor’da en zengin petrol alanı. Deyrizor’un büyük bölümü, PKK/PYD terör örgütünün elinde. Görüldüğü gibi, COVID19 ABD’nin bölgedeki adımlarını yavaşlatmadı, tersine hızlandırdı.
İDLİB
ABD, sadece Suriye’nin doğusunda yeni bir yapılanmaya gitmiyor. İdlib’le de yakından ilgileniyor. İdlib’i Küçük bir Afganistan’a dönüştürme çabasında. DEAŞ/IŞİD’in bir bölümünün İdlib’e kaydığı; El Kaide’nin de ağırlık merkezini İdlib’e taşıma eğiliminde olduğu belirtiliyor. İdlib’in Türkiye ile yaklaşık 130 kilometrelik sınırı var. İdlib’te, El Kaide türevi radikal unsurların kökleşmesi, El Kaide’nin ağırlığını bu bölgeye taşıması Türkiye açısından orta ve uzun vadede önemli bir tehdidin varlığına işaret eder.
Suriye, Türkiye için artık sadece yaklaşık dört milyon sığınmacının geri dönüşünün düşünüldüğü ve PYD/PKK terör örgütü tehdidinin etkisiz duruma getirilmesi için adımların atıldığı bir coğrafya değil. İdlib’te El Kaide türevi grupların da risk oluşturduğu bir coğrafyaya dönüştü. ABD’nin orta ve uzun vadeli stratejisinin önemli halkalarından biri olan, PYD/PKK terör örgütüyle diğer Kürt grupların arasındaki siyasi anlaşmanın sağlanmış olması bölgenin dinamiklerini değiştirme potansiyeline sahip.
Tarih yaprakları, 10-15 yıl sonrasını gösterdiğinde ABD’nin arzuladığı Küçük Afganistan; Suriye kuzeyi ile Kuzey Irak’ın bütünleştiği ve PYD/PKK terör örgütünün tanınan bir devletçik yapısına dönüştüğü bir coğrafya… Bu coğrafyayla, kim komşu olmak ister?
¨Tarih, ulusların tarlasıdır, ne ekerseniz onu biçersiniz.¨
(1) Tim Weiner, Legacy of Ashes-The History of the CIA (Enkaz Devralmak-CIA Tarihi), 2007.