Suriyelilerden sonra Afgan göçmenlerin de ilk adresi olarak gösterilen Türkiye’de, AKP hükümeti, “göçmen kampı olmayacağız” çıkışıyla “yeni bir göç politikası” uygulayacağının işaretini verdi. Hükümetin, Suriyelileri geri göndereceğini, bunun için çalışma yaptığını duyurması da bu politikanın en somut yansıması olarak görülüyor.
Peki, Türkiye, 2011’de başlattığı “açık kapı politikası”ndan nasıl bu noktaya geldi? Ankara-AB hattında Suriyeli sığınmacılar konusunda neler yaşandı? Ankara’nın Suriyelileri geri göndermesi mümkün mü?
Deutsche Welle Türkçe’den Hilal Köylü’nün haberi, Hatay’ı da yakından ilgilendiren bu sorun başlığında biriken sorulara yanıt aradı.
AKP hükümeti, Suriye’de Mart 2011’de başlayan iç çatışmaların hemen ardından “açık kapı politikası” uygulayacağını belirtip, Suriyelilere ev sahipliği yapacağını duyurdu. Hükümet, Ekim 2011’de Suriyelileri geri göndermeme, kamplarda barınma ve temel hizmetlerin verilmesi gibi ilkeleri içeren “geçici koruma rejimi”ni devreye soktuğunu duyurdu. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 100 binlik kritik sığınmacı nüfus eşiğinin aşılması durumunda, Suriyeliler için tampon bölge kurulabileceğini söyledi. Ancak Türkiye’deki Suriyeli nüfusu, tahminlerin çok ötesine geçti.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye’deki Suriyeli sayısının, Ağustos 2021 itibariyle 3 milyon 701 bin 584 olduğunu açıkladı. Bu sayının yüzde 47,4’ünü 0-18 yaş arası çocuklar oluşturuyor. Göç İdaresi’nin verilerine göre 53 bin 611 Suriyeli geçici barınma merkezlerinde, 3 milyon 647 bin 973 Suriyeli de şehirlerde yaşıyor. En çok Suriyelinin yaşadığı il olarak kayıtlara geçen İstanbul’da 530 bin 234 Suriyeli var. Hatay ise sığınmacılar bağlamında en kalabalık iller noktasında üçüncü sırada. Ülkesine dönen Suriyeli sayısı mı? Sadece 462 bin 26.
-2011/2015 DÖNEMİ!-
2011-2015 yılları arasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’de insan hakları ihlali yaşandığını ve göçmenlerin korunması gerektiğini vurguladı. Suriyeliler için “din kardeşi” söylemini öne çıkaran Erdoğan, muhalefet cephesinde “Suriyelilerin, toplum huzuru ve ekonomisi için tehdit olduğu görüşü” öne çıktıkça da Suriyelilere karşı daha denetimli bir açık kapı politikasını devreye soktu. Erdoğan, AB’ye, Türkiye’ye daha çok destek çağrısını her fırsatta vurgulamaya başladı.
Göç ve Mülteciler Uzmanı Prof. Murat Erdoğan, Suriyeli sığınmacılar konusunda özellikle Avrupa’nın, tüm yükü Türkiye’nin kaldırmasına dayanan “yanlış bir politika” izlediğinden ötürü, Ankara’nın “açık kapı” politikasını sürdüremez duruma geldiğini söylüyor. Erdoğan, bu politikayı sürdüremeyeceğini anlayan Türkiye’nin de, Avrupa’yla bir çeşit “mülteci krizi” yaşamaya başladığını hatırlatıyor. Bu krizin, hem Türkiye’de hem de Avrupa’da kimi çevrelerce bir çeşit “pazarlık” olarak adlandırıldığını hatırlatan Erdoğan, “Mülteci krizi büyüdükçe büyüdü. Şimdi, tarafların, bu krizin sadece maddi yardımla çözülebileceği düşüncesinden sıyrılıp, aklı selim hareket etmesi gerekiyor” diyor.
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Hüseyin Bağcı ise açık kapı politikasını, “Ensar (dışardan gelenler) politikası” olarak tanımlıyor ve “Ensar, Mekke’den Medine’ye gelenleri hatırlatır. Türkiye’nin Ensar politikası yürümedi” diyor.
Bağcı, bunun iki nedeni olduğunu aktarırken, “Türkiye, hem mülteci sayısını doğru hesaplayamadı hem de bu kadar maliyetli olacağını düşünmedi. Mülteciler, tamamen siyasi malzemeye dönüşünce de, AKP hükümeti geri adım atmak zorunda kaldı” sözleriyle anlatıyor.
-MÜLTECİ PAZARLIĞI-
Suriye’den kaçanların Türkiye’ye ulaşması kadar, Avrupa’ya gitme çabaları da “mülteci krizi”ni büyüttü. 2013’te Türkiye ile AB arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması, önce Avrupa Parlamentosu’nda sonra da TBMM’de onaylandı. Anlaşma sağlandıktan sonra geri göndermeler de başladı. Yunanistan’a ulaşan göçmen sayısı ve kaçak geçişler azaldı. Yunanistan’dan Türkiye’ye günde 30 Suriyeli gönderilmeye başlandı. Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması, “insanların pazarlık malzemesi haline getirildiği ve Türkiye’ye geri gönderilecek kişilerin güvenliğinin garantisi olmadığı gerekçesiyle” eleştirildi.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, AİHM ve sivil toplum kuruluşları, halen anlaşmaya karşı çıkıyor. BM’nin, anlaşmanın uluslararası hukuka aykırı olduğunu söylemesi de dikkat çekiyor. Ankara ile AB arasında 18 Mart 2016’da imzalanan mutabakatla da, AB, Türkiye’ye mali yardım desteğini yineledi. AB, 2020 sonunda
Bugün gelinen noktada, AB, Türkiye’ye sığınmacılar için 6 Milyar Euro’luk destek sağladı, pandemi nedeniyle bu desteğe 500 Milyon Euro daha eklendi. 3 Milyarlık yeni bir desteğin ise yolda olduğu belirtiliyor. AKP hükümeti, bu süreçte AB ile üyelik müzakerelerinde ilerleme kaydedemediği için, 2023 için planlanan seçimlerde Suriyeli sığınmacılar konusunun muhalefet tarafından iktidar karşıtı koz olarak kullanılacağından endişe ediyor.
AB’nin, Türkiye’ye yardımcı olmak yerine, Türkiye’ye sağladığı finans destek üzerinden Suriyeli sığınmacıları destekliyormuş gibi davrandığını öne süren Prof. Hüseyin Bağcı, “AB, Türkiye’ye sadece para gönderince sorunun çözüleceğine inanıyor. Halen bunun üzerinden politika yapılıyor. Finans destek, nakit para olarak Türk hükümetine ödenmiyor da, projelere ödeniyor. Kıyamet bundan kopuyor. Artık bu pazarlıkların bitmesi gerekiyor. Türkiye, tek başına Suriyeli mülteci yükünü kaldıramıyor” diyor.
2015 yılındaki sığınmacı akınını hatırlatan Prof. Murat Erdoğan’a göre, Ankara-AB hattında mülteci pazarlığı sürüyor. Erdoğan, “AB, sorunun sadece parayla çözüleceğini düşünerek hep yanlış politika izledi. Ankara’yla mali pazarlığı da halen sürdürüyor. AB’nin bu politikası yüzünden, Türkiye’deki AB karşıtlığı da güçlendi. Suriyeli göçmen sorununun çözülmesi için, AB’nin, bir an önce Türkiye’yi daha aklıselim politikalara itecek güçlü destek ve işbirliği mekanizması kurması gerekiyor” görüşünü ortaya koyuyor.
-MÜMKÜN MÜ?-
Türkiye’deki Suriyeliler için sekiz buçuk yılda 40 milyar dolar harcadıklarını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’deki Suriyelilerin geri gönderilmesini en çok CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun istediğini öne sürerken, “Onlar muhacir, biz Ensar’ız. Bay Kemal rahatsız olsa bile, Suriyelileri göndermeyeceğiz. Gerekirse bir 40 milyar dolar daha harcarız” mesajını hep öne çıkarmıştı. Ancak Türkiye’de 2023 seçimleri için son dönemece girildikçe, Erdoğan’ın da bu söyleminden uzaklaştığı gözleniyor.
Tartışmalar, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Suriyelileri davulla zurnayla göndereceğiz” mesajıyla seçim vaatlerini kamuoyuyla paylaşmasıyla başladı. Kılıçdaroğlu’nun bu paylaşımının ardından, Erdoğan’dan, Türkiye’deki sığınmacılar konusunda “Toplumdaki huzursuzluğun farkındayız” açıklaması geldi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Suriyelilerin ülkelerine dönmesi için BM ile ortak çalışma yürüttüklerini söylemesi, diplomasi ve siyaset kulislerinde “Ankara açık kapı politikasını bırakıyor mu?” sorusunu gündeme getirdi. AKP Sözcüsü Ömer Çelik, nasıl bir politika değişikliğine gidileceği konusunda, “bu konuda henüz alınmış
-ŞAM DİPLOMASİSİ!–
Prof. Hüseyin Bağcı’ya göre, Erdoğan’ın ve AKP’lilerin Suriyeli sığınmacılar konusunda önceki yıllardan farklı olarak “geri göndermekten” bahsetmesinin temel nedeni, muhalefetin son dönemde ekonomideki kötü tabloyu öne çıkararak siyaset yapması.
Bağcı, “Muhalefet, Türk ekonomisi kötüyken, Suriyelilerin ülkedeki varlığını tartışmaya açıyor. Ekonomiyi düzeltemeyen hükümet, Suriyelileri geri göndermekten bahsetmek zorunda kalıyor. Geri gönderebilirler, ama bunun için her şeyden önce diplomasideki hataların düzeltilmesi gerekiyor. Ankara, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la diyalog kurmazsa, Suriyelileri gönderemez” diyor.
-POLİTİZE EDİLDİ!-
Prof. Murat Erdoğan, hükümetin “Suriyelileri geri göndermekten”, muhalefetin de “hükümete Suriyeliler üzerinden yüklenmesinin” tamamen politik olduğunu
BM Suriye Araştırma Komisyonu’nun, Türkiye’deki tartışmalar sürerken, Suriye’nin “sığınmacıların geri dönüşü için güvenli bir ülke olmadığına” ilişkin açıklamasını hatırlatan Murat Erdoğan, Türkiye’nin, aslında bir geri göndermeden değil, ama kalıcılıktan bahsetmesi gerektiğine vurgu yapıyor:
“Geri dönüşün yıllar alacağını ve aslında tam da bir geri dönüş olmayacağını herkes biliyor. Bu yüzden Suriyelilerin entegrasyonu için daha etkin mekanizmaların devreye sokulması gerekiyor. AB’nin de mültecileri hiçbir siyasi pazarlık malzemesi yapmadan, Türkiye’yle yük paylaşımına gitmesi şart. Son on yılda Türkiye’de 650 bin Suriyeli bebek doğdu. 70 bin Suriyeli çocuk, Türk okullarında eğitim görüyor. Okula giden her çocuğun ailesini de bağladığı düşünülmeli. Siz, bu insanların kendi istekleriyle geri dönüşünü bekleyemezsiniz, onları geri dönüş için zorlayamazsınız.” -Tamer Yazar-