Anıt’a Kadar Ulaştı
Geçtiğimiz günlerde, sahip olduğu ‘Nusret’ adlı restoranın afişini İstanbul’daki tarihi Sandal Bedesteni girişine asan Nusret Gökçe, oluşan tepkiler ve belediyeden gelen uyarı üzerine afişi astığı yerden kaldırdı. Eldeki bu son örnek, afiş kirliliğinin yarattığı kalabalığa dair! Ve bu kalabalığın son adresi, Antakya kent merkezindeki Cumhuriyet Anıtı oldu!
İçinde yaşadığımız kente dair sorunlar listesinde kaçıncı sırada yer alır bilinmez ama, özellikle de ‘kent merkezinde’ resmi kurumsal afiş ve posterlerin yarattığı kirlilik ve buna dair trafik, vatandaşın en büyük şikayetlerinin başında geliyor. Ancak şikayetler sık sık dile getirilse de, eski Müze binası önündeki ağaçlardan, Asi üzerindeki köprülere kadar her yer bu ‘karmaşadan’ payını fazlasıyla alıyor, almaya devam ediyor. Buna dair konuşmaya başlamadan, son örneğimizi İstanbul üzerinden verelim mi?
-TARİHE SAYGISIZLIK!-
İstanbul-Kapalıçarşı’nın iki önemli yapısından biri olan ve 558 yıllık olduğu ifade edilen Sandal Bedesteni üzerine restoranının afişini asan ünlü “Nusret” restoranlarının sahibi Nusret Gökçe, gelen ‘özel ve resmi’ tepkiler üzerine ‘afişi’ asıldığı yerden kaldırdı. İstanbul-Fatih Belediyesi, Kapalıçarşı’nın tarihi duvarına izinsiz bir şekilde asılan Nusr-Et tabelasını indirdi.
Tarih noktasında yaşanan yanlış için yaşanan bu ‘bir araya geliş’ bizlere Antakya özelinde ne kadar örnek olur, merak konusu! Çünkü söz konusu süreçte kamuoyu ile paylaşılan iki kurumsal açıklama, bizlerin ‘özlemle’ beklediği bir kent idaresine işaret ediyor!
Tarihi yapıya asılan ‘izinsiz’ afiş için harekete geçen isimlerden biri, İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz. Yılmaz, twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Kapalıçarşı’daki tarihe saygısızlığa son verildi. İstanbul İl Kültür ve Tu rizm Müdürlüğümüz, Fatih Belediyemiz ve Vakıflar Bölge Müdürlüğümüz izinsiz işleme müdahale ederek tabelayı indirdiler. Fatih Belediyesi, ilgili kuruluşa ceza yazdı. Hassasiyet sahiplerine teşekkür ederiz” değerlendirmesinde bulundu.
İlçesi genelindeki tarihi ve kültürel emanetlere yönelik hassas yaklaşımı ile bilinen İstanbul-Fatih Belediyesi ise bu konuda öne çıkan bir diğer kurum oldu. Tarihi duvarlara asılan tabela tartışılırken, Fatih Belediyesi’nden konuyla ilgili net bir mesaj geldi:
“Belediyeye hiçbir başvuru yok. Zaten tarihi duvarlara tabela asılması için Koruma Kurulu izni gerekiyor. Bu aşamalardan da geçilmemiş. Tabelanın sökülmesi için derhal tebligat çıkarıyoruz.”
-BİZDEKİ TABLO!-
İstanbul’da yaşanan, tarihe asılı ‘izinsiz’ bir afişin yarattığı rahatsızlık ve bu rahatsızlığa karşı oluşan özel ve kurumsal tepkinin dayanışması bizlere ‘nasıl örnek olur’ noktasında değiliz! Ancak bizdeki örnek, tarihi olmasa da, özel ve çok anlamlı bir alan! Antakya kent merkezindeki Cumhuriyet (Atatürk) Anıtı!
Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen ‘gastronomi’ etkinliği sırasında, Atatürk Heykeli’ni çevreleyen taş duvarın caddeye bakan kısmına uzun bir tanıtım afişi asan Büyükşehir Belediyesi, bu davranışıyla, kentteki afiş trafiğindeki çıtayı bir adım öteye taşıdı! İzinli bir afiş olup olmadığı bilinmiyor! İzin alındıysa da, hangi kurumun böylesi bir uygulamaya ‘olur’ verdiği de! Ancak yaşananlar, bu defa özel bir kurum değil, ama kurumsal bir kimlik eliyle yapıldığı için, bizdeki örnek İstanbul’a adeta tur bindiriyor! Peki, yanlışı tartışacak mıyız, yoksa ‘oldu ve bitti’ kısmında mıyız?
Bu konuda bir vatandaşın tepkisi ise oldukça duygusal:
“Gördüğümde mi? Sizce ne düşünebilirim? Ne hissedebilirim? Üzüldüm! Ciddi ciddi üzüldüm! Bir kere burası öylesine bir yer değil. İsteyenin istediği gibi at koşturabileceği bir yer hiç değil. Burası Atatürk Anıtı. Bu ülkenin Ata’sının bu şehirdeki adresi. Afiş asmak ne demek? Okudum… HADO Projesi için bir şeyler yazıyordu. Bir de Hatay’ın kurtuluşuna dair bir kutlama… Tamam da, yeri burası mı? Çocuklarımıza, gençlerimize böyle mi örnek oluyoruz? Aslında hiç olamıyoruz! Uzun zamandır hem de… Hep denen gibi! ‘Astık-Oldu’ diyorlar büyük ihtimal! Ama böyle olmamalı! Bir kere bu yaşanan koca bir yanlış ve başkalarınca tekrarlanmamalı! Ama yanlış olduğunun altı da özenle çizilmeli. Hatta Anıt’ı afişleme cesaretini gösterenler bu kentten çıkıp açık açık özür dilemeli. Peki, dilerler mi? Dilemezler… Zaten her yazılana ve konuşulana sonuç alınsaydı, bu memleket de bu ülke de tüm yanlışlarından arınır, cennet olurdu. Ne diyeyim ki? Allah sonumuzu hayretsin!”
-KANUN NE DİYOR?-
Yaşananlara ‘kanuni’ çerçevenin eklediği ‘hareket’ alanı ise oldukça sınırlı! Kabahatler Kanunu’nun ‘afiş asma’ başlığındaki içeriği şöyle:
MADDE 42.- (1) Meydanlara veya parklara, cadde veya sokak kenarlarındaki kamuya ait duvar veya alanlara, rızası olmaksızın özel kişilere ait alanlara bez, kâğıt ve benzeri afiş ve ilân asan kişiye, yüz Türk Lirasından üçbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. Aynı içerikteki afiş ve ilânlar, tek fiil sayılır.
(2) Birinci fıkra hükmü, yetkili makamlardan alınan açık ve yazılı izne dayalı olarak asılan afiş ve ilânlar açısından uygulanmaz. Bu izinde, afiş ve ilânın asılacağı zaman dilimi açık bir şekilde gösterilir. Bu afiş ve ilânlar izin verilen gerçek veya tüzel kişi tarafından bu sürenin dolmasını müteakip derhal toplatılır. Toplatma yükümlülüğüne aykırı hareket edilmesi halinde birinci fıkra hükmüne göre idarî para cezası verilir.
(3) Bu afiş ve ilânların kaldırılmasına ilişkin masraflar da ilgili kişilerden ayrıca tahsil edilir.
(4) Bu kabahatler dolayısıyla idarî para cezasına, kolluk veya belediye zabıta görevlileri karar verir.
(5) Özel kanunlardaki hükümler saklıdır.
-İZİN KİMDEN?-
Burada merak edilen, Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin böyle bir ‘afiş’ için yetkili makamlardan açık ve yazılı bir izin alıp almadığı! Yoksa buna da gerek yok mu? Peki, bundan sonrası da gelir mi? Bu alan artık bunun için de ‘kullanıma açıldı’ denilebilir mi? -Tamer Yazar-