“Adalet” yürüyüşünün 16. gününde en zor olan merhaleler atlatıldı. Şimdi düz ovada, İstanbul’a doğru yol alınıyor.
Bugüne kadar gerçekleştirilen yürüyüş kamuoyunun büyük bir desteğini almış görünüyor. Katılımların her geçen gün daha da artması, İstanbul’a yaklaşıldığında çığ gibi büyüyeceğinin göstergesi olarak kabul edilmelidir.
“Adalet” yürüyüşünün bu denli destek görmesinin en önemli etkenlerinden biri “hiçbir parti ve hiçbir kişi adına yapılmamış olmasıdır.” Tıpkı 16 Nisan referandumunda izlenen “partiler üssü politika” gibi.
Görünen o ki bu politika başarıya ulaşmıştır. Başarının sırrı kamuoyunun yıllardır hasretini çektiği, beklediği, özlem duyduğu, “sadece ülke yararı düşünülmek suretiyle hareket edilmesi ve bu doğrultuda adımlar atılması” anlayışının yaşama geçirilmiş olmasındadır.
Eğer böyle harekete devam edilir, hiçbir parti ve kişi adına olmadığı gibi, hiçbir partiye veya kişiye karşı da yapılmadığı anlayışı ile hareket edilirse, bundan sonra yapılacak eylemler, atılacak adımlar, verilecek kararlar kamuoyu tarafından desteklenecek ve büyük bir başarıya ulaşacaktır.
Nitekim başlatılan bu adalet yürüyüşünün başarıya ulaşmakta olduğunu gören ve anlayan iktidar kanadı da tedirginliğini açıkça olmasa bile üstü kapalı bir şekilde belli etmektedir.
Yapılan açıklamalar arasında sık sık bu yürüyüşün “ % 49’un bir arada tutulabilmesi için” yapıldığının ifade edilmesi, bunun açık bir göstergesi olarak kabul edilmelidir.
Yürüyüşün 16. gününden geriye doğru şöyle bir baktığımızda, önemli bir provokasyon olayına rastlanmadığını görmek mümkündür. Bunun gerçekleşmesinde yürüyüşü düzenleyenlerin provokasyona karşı aldıkları tedbirlerin ve hiçbir şekilde oyuna gelinmemesi yolundaki sık sık yinelenen söylemlerin büyük bir etkisinin olduğu kanısındayız.
Bu arada güvenlik güçleri de herhangi bir provokasyonun olmaması, istenmeyen gelişmelerin ortaya çıkmaması için olabildiğince titiz ve dikkatli davranmıştır bugüne kadar .
Zaman zaman, özellikle Düzce dolaylarında yapılmak istenen provokasyonlara pabuç bırakılmamış, oyunlara gelinmemiş, böylece yürüyüş 16. güne başarıyla ulaşmıştır.
İşin önemli ve daha çok dikkat gerektiren güzergâhı ise bundan sonra başlayacaktır. Zira bu noktadan itibaren İstanbul’a kadar neredeyse birleşmiş durumda olan yerleşim alanları içerisinden geçilecektir.
Bu aşamada yürüyüşe katılımlar giderek artacağı gibi, provokatörlerin sinsi çalışmaları da kendini yavaş yavaş daha fazla göstermeye başlayacaktır.
İşte sağduyunun egemen olacağı, ülke geleceği düşünülerek hareket edileceği günler bundan sonra daha çok kendini gösterecektir.
Sanıyorum ki yürüyüş son noktasına geldiğinde kalabalık milyonlara ulaşacaktır. İşte bu noktada gerek yürüyüşe katılanlar, destek verenler ve gerekse yürütme makamında bulunanlar için daha çok dikkat gösterilmesine, daha çok sabır ve anlayışa ihtiyaç vardır.
Buna ülkenin geleceği açısından büyük bir ihtiyaç vardır.
Yapılan yürüyüşü düzenleyenlerin, destekleyenlerin, yasal ve anayasal haklarının kullanılması olduğu herkes tarafından kabul edilmelidir.
Destekleyenler de desteklemeyenlerde bunu böylece bilmeli ve içlerine sindirmelidirler.
Özellikle yürüyüşe karşı olanlar daha büyük bir anlayış ve tolerans içerisinde olmalı, herhangi bir şekilde hiddet ve şiddete kapılmak suretiyle yanlış adımlar atılmasına, yanlış yola girilmesine olanak bırakmamalıdırlar.
Atalarımızın sık sık yinelediği meşhur bir sözü herkes kulağına küpe etmelidir. Atalarımızın “kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkalarına yapma”sözünü unutmamak ve her an hatırda tutmak suretiyle sağduyunun egemen olmasına çalışmak, yanlışa yönelmeden doğruyu bulabilmek için gerekeni yapmak gerekir.
Diliyoruz ki bu “adalet yürüyüşü” başladığı gibi huzur ve sükûn içinde geçer, amacına ulaşır, hiçbir provokatif eylemin gerçekleşmesine imkân tanınmadan son bulur.
Akıl ve mantık, ülke yararı bunun böyle olmasını istiyor.Bizde böyle olacağına gönülden inanıyoruz….
nabiinal@hotmail.com