Ortadoğu, Arabistan, Bahreyn, Katar ve Körfez bulamacı…
Asya, Afrika ve dahası…
Kılıç dansları, devasa sofralar, yapay ortaklıklar ve doğal olmayan toplumsal trajediler.
At izinin hiçbir ize karışmadığı, aksine her şeyin apaçık ortada olduğu bir algı bombardımanı.
Toplumlar üzerine oynanan bir çeşit kumar, bir çeşit zihin bulanıklığı.
Özgür bireylerin kabuğuna çekildiği ve buna karşın şişirilen kalabalıkların kurban devşirdiği bir algı virüsü…
Yazarın, çizerin, hatta aydın diye geçinenlerin alet edildiği danışıklı bir kargaşa.
Sırf bu yüzden belki yüzyılımızın temel hastalığı; “safını belirle” sanrısıyla şekilleniyor.
Bu durum, bilinç dışı düşmanlıkların yolunu açmakla kalmıyor, böylece hizmet karşılığı yaratılan acıların da fitilini ateşliyor.
Oysa bu kanlı coğrafyada yaşayan bireylerin taraf olmadan soracağı ve sorgulayacağı daha insancıl istekler olmalıydı. “Koca bir coğrafya, böylesine bir hınçla neden savaşır?” diye sorgulayan… Hangi inançtan olursa olsun; doğasına, tarihine, kültürüne verilen bunca zararın bir sömürü sistemine hizmet ettiğini algılayan bireyler…
Joseph Goebbels’in “Algılar gerçeğe dönüşür” tezi, zihnimizin karmaşık yolculuğuna dokunuyor… Yeni yoksulluklar, yeni kurbanlar…
Çocuk işçiliği…
Kadın sömürüsü, çocuk gelinler…
Eşcinseller…
Sigortasız işçilik ve işsizlik
Kölelik şartlarında çalıştırılan mülteciler…
Cinayet diye tanımlanabilecek iş kazaları…
Sağlık ve eğitim…
Çevre tahribatı…
Fernando Pessoa’nın dediği gibi; “Gerçekten yaşıyor muyuz? Hayatın ne olduğunu bilmeden yaşamak, yaşamak mıdır?”
Bu ve bunun gibi insancıl sorunların gündemden düşmesi için dünyanın hemen her bölgesinde türlü algılarla bambaşka bir resim çiziliyor…
Kork!
Hem de en yakınından…
Korktukça takım tutar gibi safını belirle…
Yüzyıllarca sürecek kan davasına dönüşen savaşlara taraf ol…
Yeter ki insanı ilgilendiren temel hakları sorgulama…
Somut hayatımızda böylesine ucu açık, sivri ve tehlikeli süreçler yaşanıyor işte. Yazarının hatta çizerinin alet olduğu,
Uzayın derinliklerinden, dünyamızdan, ülkemizden, insanımızdan çalınan koca bir zamanın tahrip edildiği süreçler…
Murad DEMİRKOL