Kur’an, ayetler şeklinde yaptığı yol gösterici ve Din dediğimiz muhkem /evrensel ve değişmez özellikli yaşam kurallarımızı Adem’den başlamak üzere biz insanlar faydalanalım diye Allah’ın Peygamberler aracılığı ile bildirmiştir. Böylece de zaman içinde dejenere edilmiş kuralları yeniden ve yeni toplumun gelişmişlik durumuna uyarlanmış şekli ile açıkladığını belirtmiştir.
En’am-42. Ey peygamber! Gerçek şu ki, Sen’den önceki toplumlara da elçiler gönderdik. Elçilerimizi inkâr eden o toplumları, Allah’a tedarruan /namaz şeklinde gövdelerini gittikçe öne eğerek yalvarsınlar diye darlık ve sıkıntılarla sınadık ve bildirdiklerimize uygun olan gerçek yola yönelsinler diye de uğraştık.
Yine Kur’an, kendisinin son vahiy kitabı olması nedeniyle de Allah’ın tek dini olan İslâm’a son davet kitabı, Hz. Muhammed’in de son Peygamber olduğunu da vurgulamaktadır.
Necm-4. O, Kur’an ayetlerini uydurmadı. Onlar, Allah tarafından bildirilen birer vahiydir.
Ahzab-40. Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirisinin öz babası değildir. O, Allah’ın elçisidir /resulüdür ve nebi olanların sonuncusudur ve şunu iyice bilin ki Allah, her şeyi de en iyi bilendir.
Sad-67. Yine onlara “İşte bu Kur ‘an, çok önemli ve büyük bir çağrıdır /Allah’ın tek dini olan İslâm dinine davettir. 68. Ama siz O’ndan uzak duruyorsunuz”
Kur’an’ın ifadesi ile Dünya, İns diye de isimlendirilmiş olan Ruh dediğimizin öğrenci olarak eğitim görmekte olduğu bir okul olmaktadır. İşte bu eğitim sırasında Allah, bir nevi okul kıyafeti olan ve insan diye isimlendirilen vücut elbisesini giymiş olarak Dünya okulunda olacak öğrenci Ruh’un her davranışına doğrudan müdahil olmadığını, sadece gözetleyici, izleyici olduğunu birden fazla ayet ile belirtmiştir. Öğrenci Ruh ve vücut birlikteliği Kur’an’da Beşer olarak tanımlanmaktadır.
İsra-93. “Ya da som altından bir sarayın olmalı veya göğe yükselmelisin ve oradan da bize, okuyacağımız hazır bir kitap getirmelisin, aksi takdirde göğe çıksan da inanmayız”. Ya Muhammed! Onlara; “Size ilettiğim şeyler Rabbime ait güçlerdir ve O yüceler yücesidir. Ben ise Allah’ın görevlendirdiği elçi /resul olan bir beşerden başka bir şey değilim ki” şeklinde cevap ver.
Yine insanın, hem sürekli izlenmekte olduğu ve 2 melek tarafından kayıt altında olmak, hem de İlahi İdare Merkezi ile olan iletişimleri yoluyla başıboş bırakılmadığı açıklanmıştır (Fecr-14, Kıyamet-36 ve Cin-28).
Fecr-14. Çünkü Rabbin, insanları her an gözetlemektedir /durumlarını sürekli değerlendirmekte ve karşılıklarını henüz dünyada iken başlatmaktadır.
Kıyamet-36. İnsan, başıboş ve başına buyruk bırakılacağını mı zannediyor?
Cin-28. Böyle yapar ki, İns ve Cin nesilleri, bu elçilerin /baş meleklerin Rab’lerinin mesajlarını, eksiksiz olarak gerçekleştireceklerini bilsinler ve hiçbir şüphe duymadan iman etsinler. Çünkü Allah, bütün yarattıklarının yaptıklarını ayrıntılarıyla bilmektedir ve her şeyi en ince ayrıntısına kadar ve sayıca da hesaplayıp belirlemiştir.
Fakat yeri gelince gönderilen Peygamberler ve vahiy kitapları ile de insanların zamanla dinde yaptıkları bozuklukları düzeltme müdahaleleri yapılmış ve yine insanların zaman zaman Melek Yetiştirme Projesinde de oluşturabilecekleri zararlara müdahale edilmiş ve halen edilmektedir diye düşünüyorum. Hz.Muhammed’in vefatından sonra Kur’an mirasçıları diye tanımlanan Görevli kişilerin olacağına Fatır-32. ayette değinilmiştir.
Fatır-32. Ya Muhammed! Senden sonra da Kur’an’ı, siz insanlara miras bırakmışızdır. Fakat Kur’an’daki buyruklarımızı bilmelerine rağmen, kimi yanlış yola sapıp kendi nefslerine zulmedecekler, kimi orta yolu tutacak, kimi de Allah’ın izniyle en iyisini yapmada örnek olacaklardır. İşte Allah’ın en büyük lütfu bunlara olacaktır.
Bu son ayete göre demek ki Allah, canlıların ne yapmakta olduklarını ve puan durumlarına göre ne yapabilecekleri ile geleceklerini de sebep-sonuç ilişkisi çerçevesinde bilir. Aynı bilgiye şu ayetlerde de vurgu yapılmştır:
Fatır-31. Ya Muhammed! Kur’an’da Sana vahyettiklerimiz, daha önce göndermiş olduğumuz hak kitapların asıllarını doğrulayan, düzelten ve devamları niteliğinde olup, onları tamamlayan gerçeklerdir. İşte Allah, kullarının bildirdiği bu buyruklarına insanların uyup uymadıklarından her an haberdardır ve onları da sürekli gözlemektedir.
Hud-112. Ya Muhammed! Sen ve beraberinde olup tövbe edenler, Sana bildirileni dosdoğru uygulayın ve sakın şımarıp doğru yoldan /itidal yolundan ayrılmayın. Şüpheniz olmasın ki Allah, sizin yaptıklarınızı görmekte ve izlemektedir.
Şura-6. Allah’ın yanına başkasını veliler /dostlar edinen ve Allah ile arasına aracı koyarak şirk koşmuş olanları Allah izlemektedir. Ya Muhammed! Sen de bil ki, onların vekili /sorumluları değilsin.
Bu duruma göre biz insanlar, aynen Mobese kayıt cihazı varmış gibi ve sürekli olarak, hem Araf’ta olduğunu düşündüğüm direkt ilâhî kayıt merkezindeki Kozmik kayıt sisteminde, hem de kaydedici ve kollayıcı-koruyucu Melekler tarafından her ciddi düşünce ve hareketimizin kaydedilmekte olduğu varlıklarız demektir. Yani Allah ve ilâhî görevlileri, müdahaleci değil, izleyici ve kaydedici, yerine göre de puan durumu nedeniyle hak edene veya bir sınav olsun diye yardım edici ve senaryo oluşturucu konumdadırlar.
Nahl-91. Yinebir konuda söz verip anlaşma yaptığınızda, bir nevi Allah adına vermiş olduğunuz sözünüzü yerine getirin ve caymayın. Allah’ı kendinize kefil ederek pekiştirdiğiniz yeminlerinizi de bozmayın. Şunu da unutmayın ki Allah, bütün yaptıklarınızı en ince ayrıntısına kadar bilendir.
Al-i İmran-2. O Allah ki, O’ndan başka ilah olmayan, daima diri /Hayy olan ve tüm yarattıklarını her an gözetleyip denetim altında tutandır /Kayyum’dur.
Hac-70. Ya Muhammed! Allah’ın gökte ve yeryüzünde olan her şeyi bildiğini bilmez misin? Hiç kuşkusuz tüm yaptıklarınız sürekli olarak bir kitaba kaydediliyor. Ve şüphesiz bu kaydı yapmak, Allah için çok kolaydır.
Dolayısıyla canlı ve cansız her şey sürekli bir kayıtlama altındadır. Belirtmiş olduğum gibi, biz insanlar /beşerler, sanki mobese kamerası altında yaşar gibiyiz. Ancak bu kameranın özelliğinin, bedensel davranışlarımızı, yediğimiz ve içtiğimizi değil, beynimizde oluşmakta olan düşünce enerjimizi ve bu düşüncemiz temelinde gerçekleştirdiğimiz davranışlarımız, faaliyetlerimizi kaydetmekte olduğunu anlıyoruz. Dolayısıyla da bizim ilâhî sistem ile haberleşme dilimiz konuştuğumuz kelimeler değil, düşünce enerjisi olmaktadır.
Eğer insan, her zaman Rabbinin huzuruna çıkıp O’na hesap verme endişesini duyuyor ve her an O’nun tarafından görülüp gözetildiği duygu ve düşüncesiyle yaşıyorsa, o kişi doğru yoldadır demektir.
Tövbe-16. Ey iman edenler!İçinizden, doğru yolda olup bu uğurda mücadele içinde olanlarınız ile, Allah’ın buyruklarını bildiren elçisinden ve mümin olanlardan başkasını kendilerine sırdaş dost edinmeyenleri belirlemek için izlenmeyeceğinizi ve kendi halinize bırakılacağınızı mı sandınız? Şunu iyice bilin ki Allah, bütün yaptıklarınızdan sürekli haberdardır.
Mülk-13. Ey insanlar! Şunu iyice bilin ki, sizler duygularınızı veya herhangi bir sözünüzü gizleseniz de, açıklasanız da hiç fark etmez. Çünkü Allah, sizin gönlünüzdeki gizli düşüncelerinizi de çok iyi bilendir. 14. Hiç, yaratan yarattığının her şeyini bilmez mi? Allah, en ince ayrıntıları gören, bilen ve her şeyden haberdar olandır /Latif ve Habir’dir.
Konuya haftaya inşallah devam etmek üzere, sağlıklı günler dilerim.
NOT- Bireysel katkılarımız, Vakfın Banka hesabına doğrudan yapılan bağışlar ve NÖVAK Vakfımızın aşağıdaki kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız inşallah artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR” ve “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ”
YORUMLAR