ALLAH’I HER AN ANMAK İSTENMEKTE-4

  Konuya kaldığım yerden devam ediyorum. Dua sırasında oluşmakta olan düşünce enerjisi ne kadar yoğun olabilirse, akım olarak yayılması, yani duanın ilgili ilahî alıcı kayıt birimlerine ulaşması daha çok olacaktır.  Duanın akımlarını alan, kaydeden ve değerlendiren makam doğrudan Allah mı, yoksa yaratıp görevlendirdiği kozmik bir kayıt merkezi mi, kozmik bir bilgisayar mı, bunu tam bilemiyoruz. […]

 

Konuya kaldığım yerden devam ediyorum.

Dua sırasında oluşmakta olan düşünce enerjisi ne kadar yoğun olabilirse, akım olarak yayılması, yani duanın ilgili ilahî alıcı kayıt birimlerine ulaşması daha çok olacaktır.  Duanın akımlarını alan, kaydeden ve değerlendiren makam doğrudan Allah mı, yoksa yaratıp görevlendirdiği kozmik bir kayıt merkezi mi, kozmik bir bilgisayar mı, bunu tam bilemiyoruz. Ancak şimdiki teknik durumumuza dayanarak böyle bir kayıtlamanın varlığını düşünebiliyoruz.

Dua olan Şükretmek, minnet borcunu ödemektir

Dua, genelde başlanan bir işe Allah’ın yardımını istemek amacı ile yapılmakta iken, şükretme ise farklı olarak, Allah’ın vermiş olduğu bir nimete teşekkür etmek ve minnet borcunu ödemek demek olmaktadır.

Çoğumuz bir kişiden bir iyilik gördüğümüzde kuru bir teşekkür ile yetinmez ve hemen ona içimizden bir minnet duyar, halkın deyimi ile ona karşı gebe kalmış durumuna düşeriz. En basitinden ondan ve yaptığı iyilikten ve olumluluktan sitayişkâr sözlerle bahsederiz. Minnet borcumuzun karşılığı olarak biz de en kısa zamanda ve fırsatta ona bir iyilik yapmak ister ve imkânımız olur olmaz da hemen yaparız. Karşımızdaki kişi de bu karşılığa sevinir ve “demek ki iyiliğimin değerini bildi“ diyerek takdir eder.

Bizlere Dünya’da yaşama ve arınma fırsatı vermesi yanında, biz insanlar yararlanalım diye hava, su ve toprak dışında canlı ve cansız nimetler de verdiği için Allah’a da minnet duymak durumundayız. İşte Allah’ın verdiklerine karşılık olarak duyduğumuz minnet borcumuzu ödeme gayretimize “şükretme ve Allah’ı anma” faaliyeti diyoruz.

Bu şükretme faaliyetini biz insanlar iki aşamalı olarak yerine getirmeye çalışmalıyız:

1) Pasif şükretme veya düşünsel ve /veya sözel şükretme,

2) Aktif veya amelli şükretme,

Çoğumuz bu minnet borcumuzu sadece sözel olarak tekerleme şeklinde çıkan sözlerimizle Allah’a şükrederek yerine getiriyoruz. Çünkü asırlardır bu minnet duygusu ve şükretme işlemi, insanlara “Allah’ım sana şükürler olsun” veya “Çok şükür” gibi sözleri papağan gibi söylemekle, tekrarlamakla sınırlandırılmış olarak öğretilmiştir. Sözel düzeyde olan bu tip şükretme yani herhangi bir zahmet göstermeksizin gerçekleştirilen şükretme pasif şükretmedir.

Aktif olan şükretme yolu ile Allah’a olan minnet borcumuzu yerine getirmeyi ise manevî ve maddî aktiviteler olarak iki gruba ayırabiliriz. İster manevî, isterse maddî olsun her türlü şükretme aktivitesinde temel hedef, Allah’ın yarattıklarına olumlu bir katkı sağlamaktır. Bu paralelde bir uyarı Sebe-13. ayette yapılmıştır.

Sebe-13: Süleyman, bir şeyi yapmaları için Cin’lere ne söylese, ör­neğin mihraplar, heykeller, derin havuzlar ve ağır kazanlar gibi, dediğini hemen yaparlardı. Ey Davut sülalesi! Size verdiğimiz bu ayrıcalıklar nedeniyle Allah’a şükür amacıyla iyi işler yaparak ve yarattıklarımıza katkı sağlayarak karşılık verin. Kullarımdan pek azı bu şekilde şükrünü yerine getirmektedir.

Bu ayette kastedilen aktif olan şükretme, olumlu katkıyı, Allah’ın yarattıkları olan kendi vücudumuz başta olmak üzere, diğer canlılara (insan, hayvan ve bitkiye) ve Dünya’nın dengesinde görevi olan her cansıza yani maddeye, dolayısıyla da Dünya’ya yapmak ile mükellefiz.

Aktif şükretmenin manevî olanlarından:

  1. Vücudumuz ve duygusal dengemizle ilgili olmak üzere vücudumuzu aşırı üzüntülerden uzak tutmayı, duygusal yapımıza olumlu katkı sağlayıcı etki gösterecek güzel sanatlar, müzik ve eğlenceden uzak tutmamayı,
  2. b) Yakınlarımız başta olmak üzere diğer canlılara yönelik olumlu katkı olarak da başkasının gönlünü almak, moral destek vermek, hak ettiği iltifatı esirgememek, sevindirmek, bilgimiz varsa bilgilendirmek, öğretmek, onun hakkında olumlu düşünmek ve onun için dua etmeyi esirgememeyi de verilecek örnekler olarak sayabiliriz. Ayrıca bitkilere ve hayvanlara zarar vermemek ve sevgi ile yaklaşmak da bu tip şükretme demektir.

Aktif şükretmenin maddî yönü ile ilgili olmak üzere:

Kendimiz dışındaki canlılara, cansızlara ve Dünya dengesine olumlu katkı sağlamak üzere de şu örnekleri verebiliriz:

Celaleddin-i Rumi de “Şükür, hayır işlerinin avıdır. Şükrün sesini duyduğunda sen, daha çok vermeğe hazırsın demektir.” diyerek bu konuyu vurgulamıştır.

Allah, şükretme işleminin kendisine yapılmasından başka, ayrıca anne-babaya da yapılmasını istemektedir.

Lokman-14: Biz insana annesine ve babasına güzel davranmasını öğüt­ledik. Özellikle annesi onu büyük bir güçlükle taşımıştır. İki yıl kadar da süt emzirmiştir. Onun için önce Allah olarak Bana, sonra anne ve babana teşekkür etmelisin /şükretmelisin diye öğütledik. Şunu da iyice bilin ki, dönüşünüz sonunda hesap vermek üzere huzuruma olacaktır.

Gerek pasif, gerekse aktif şükretmede Allah’a teşekkür etmeye yönelik olarak Allah’ın bizden olan beklentilerine uygun olmak üzere çalışmak, olumluluklar yapmak ve mesajlarına uyan bir yaşantıda olmaya gayret etmek ve sabretmek de şükretmek demektir. Diğer bir ifade ile mikrodan makroya doğru bir yönelme ile mikronun da, makronun beklentisine uygun olacak şekilde bir gayret içinde olması ve sabretmesi ile de şükretmeyi yerine getirmesi söz konusudur.

Dua gibi beddua etmek de temelde bir düşüncedir

Dolayısıyla da dua veya beddua işlevi, kişinin gerek sadece kendisi için, gerekse bir başkasının iyiliği veya kötülüğü için de olsa, beyinde bir düşünce enerjisi oluşturmak demektir.

Bir başkası için yapılan olumlu bir dua ile oluşan olumlu enerji, yine kişinin kendisine yönelik yaptığı dua gibi aynı ilahî kozmik kayıt merkezi üzerinden, yani bir süzgeç işleminden geçtikten sonra ilgili kişiye ulaştırılmakta veya ulaştırılmamakta ve puan hanesine eklenmekte veya eklenmemektedir. Bir başkasının puan hanesine olan böyle eklenme ile belki de bu kişi af edilmeye, varsa bir hastalığından iyileşmesinde tedaviye katkı oluşmasına veya olumsuz bir olaydan kurtulmaya, bir başarıya veya koruyucu Melekler aracılığıyla yapılacak uygun bir puan durumuna kavuşabilecektir.

Celaleddin-i Rumi’nin babası Bahaeddin Veled, Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat’ın Konya’nın etrafına yaptırdığı kaleyi ve surları dolaştırdığı sırada, Sultan’ın bunlardan öğünerek bahsetmesi üzerine Sultan’a dönerek şunu demiştir.;

“Hayırlı dualardan askerler vücuda getirmeye çalışıp gayret et. Çünkü bu, böyle binlerce kuvvetli surdan daha iyidir.”

Bu sözler, bizim açıklamalarımıza paralel gizli anlamlar içermektedirler. Gerek yaşayanlar için, gerekse ölenler için yapılan dualar da başkası için birer yardım talep etmek ve düşünce enerjisi yolu ile destek sağlanmasına aracı olmak demek olmaktadır. Çünkü düşünce enerjisi, mıknatıs gibi kendine uygun, kendi frekansında veya bu frekansa yakın olan bir enerjiyi tepki-sonuç olarak çekecektir. Ancak başkasına yapılan duada, duayı yapanın kandırılmış veya mağdur edilmiş olmaması gerekir. Çünkü hak yeme ve hak gaspı yoksa dua enerjisi, dua edilen kişiye ancak ulaşır ve olumlu katkı sağlar.

Konuya devam etmek üzere inşallah..

NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız inşallah artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR”, “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ”, “HADİS VE SÜNNET GERÇEĞİ” ve “KUR’AN-İNCİL-TEVRAT ORTAK OLAN VE OLMAYANA MUHKEM KURALLAR”

 

Exit mobile version