Anadil-Anadili

Dil düşüncenin yurdudur. Dil canlı olmasa da mücizemsi bir gerçekliktir. Sık sık özünü denetleyen yeni yollar bulan, bilgiyi biriktiren, gelecek kuşaklara aktaran bir mekanizmadır. Beyinde saniyenin çok çok altında sürelerle ilgilidir. Her dil dendi içinde yeterlidir. Ne ki kullanan toplumun gelişmişlik düzeyinden etkilenir. Uzay, bilim, felsefe gelişmemişse bu alanlardaki dil durumu güçsüz olabilir. İletişimden öte, […]

Dil düşüncenin yurdudur. Dil canlı olmasa da mücizemsi bir gerçekliktir. Sık sık özünü denetleyen yeni yollar bulan, bilgiyi biriktiren, gelecek kuşaklara aktaran bir mekanizmadır. Beyinde saniyenin çok çok altında sürelerle ilgilidir. Her dil dendi içinde yeterlidir. Ne ki kullanan toplumun gelişmişlik düzeyinden etkilenir. Uzay, bilim, felsefe gelişmemişse bu alanlardaki dil durumu güçsüz olabilir.

İletişimden öte, daha kapsamlı bir olgu olan dil, sıklıkla siyasete de konu edilmektedir ki hemen her durumunda bilimdışı yaklaşımlar sergilenmekte, kitleler yönlendirilmektedir. Öncelikle terimlerden kimsenin haberi yok. Anadili ile anadil birbirine karıştırılır. Oysa anadil, başka diller türetmiş dildir. Bir dilin bağlı olduğu dil olarak da düşünülebilir. Anadili ise İnsanın çocukken anasından, evindekilerden ve soyca bağlı olduğu topluluktan öğrendiği dil, olarak tanımlanır. Aradaki ayrımı görebilirsiniz.

Bilimsel çalışmalar göstermiştir ki birey, düşünceyi, bilgiyi, duyguyu, yazını en iyi anadilinde kavrayabilir. Anadili anılardır, çağrışımlardır. Dolayısıyla anadilini konuşmak, yazmak, özgürce yaşamak temel insan haklarındandır. Faşist, baskıcı rejimler dille çok uğraşır, yasaklama yoluna giderler. Bizde de 12 Mart 1971, özellikle 12 Eylül 1980 darbeleri buna örnektir. Hem nasıl örnek. Kürtçe yasağı, bu nedenli cezalandırmalar 12 Eylül 1980 Kenan Evren beşlisinin marifeti olmasına karşın, salt Atatürkçüyüm dedi diye, birtakım çokbilmişlerce fatura Atatürkçülüğe, devrime, Cumhuriyete çıkarılmıştır. 12 Eylül sürüyor diye bir söz vardır a, işte epey de bu düşüncesizlikler, bilimdışılıklar yüzünden sürüyor.

Günümüzde çağcıl yaklaşım, bu dünyaca yaşanan hız ortamında bilgiye, uygulayımbilime, düşünsel gelişmelere en verimli, başarılı biçimde ulaşmayı zorunlu kılmaktadır. Yurtdışında yaşamak, diller öğrenmek, iyi eğitim almak hep bu amaca ulaşmaya dönük işlerdir. Konuyu emek boyutuyla alırsak, her kökenden bunca insanımız 1963’ten beri, 60 yıldır, kaç kuşaktır neden Almanyaları, Fransaları… yurt tuttu? Bugün siyasiler Türkçeyi emperyalist dil göstermek çabasındalar. İnek altındaki buzağıyı görmezler, öküz altında buzağı ararlar. ABD+AB emperyalizminin ayrılıkçı Balkanizasyon operasyonlarının etkili bir kolu dildir, etnik dildir. Anadilinde eğitim isteği Troya Atı hamlesidir. Anadili hakkı benimsediğimiz hak olmasına karşın, anadilinde eğitim aynı şey değildir. Bunca soyun yaşam toprağı Anadolu’da anadilinde hukuk, diplomasi, tıp okumak ayrı bir yönetimin, devletleşmenin yapısını oluşturmak içindir. Bütün bu alanlar ne amaçla Kürtçe okunur? Anaokulundaki bebenin yanı başındaki diğer çocuğu Türk olarak (Arap, Çerkez, Laz, Arnavut…) görmesi kardeşliğe hizmet etmez. Tersi anlayışları besler. Tabii anaokuluna ilkokulu, liseyi rahatlıkla ekleyebilirsiniz. Bunlar düşülmemiş tuzaklar değil. Bilmek isteyen Yugoslavya nasıl yok oldu, nasıl bir yönetimdi, bu kıyımları hak ediyor muydu, incelesin.

Türkiye olarak çok zeki, gelişmiş, olayları, konuları gerçeklere uygun çözümleyebilen kitlelere gereksinimimiz vardır. Hem de yakıcı biçimde. Yoksa bu güzelim yurdu bize yâr etmezler.

 

Exit mobile version