31 Mart seçimlerinden sonra sıranın nerelere geleceğini merak ediyorduk.
Bir de gördük ki; önümüze anayasa değişikliği çıktı…
Oysa ki; yeni bir anayasa ancak yeni bir devlet kurmak amacıyla yazılabilir. Başka bir amaçla
yazılamaz.
Bu kuralı değiştirmek, kıyısından köşesinden budayarak amaca ulaşmak normal koşullarda
mümkün olamaz.
Bu nedenle de, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki siyasi partilerle görüşmek ve onların da olurunu
almak suretiyle yeni bir anayasa yapmak yolu seçildi.
Önümüzdeki günlerde bu doğrultuda adımlar atılacağının sinyalleri duyulmaya başlandı.
İlerleyen zaman dilimi içinde de bunun somut adımlarını görecek ve duyacağız sanırım.
Bu nedenle düşünmek ve de uzun uzun düşünmek gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Daha dün gibi yakın bir zaman dilimi içinde olanları hatırlamak ve söylenenleri gözden geçirmek
gerekir sanıyorum.
Dün neler denmişti?
Dün söylenenler, ertesi günü inkar edilmiş ya da unutulmuş görüntüsü verilerek hareket edilmişti.
Dün uygulamaya geçirilmek istenenler kısa zamana sonra tersine bir görüşle uygulamadan
çıkarılmak istenmişti.
Şimdi şöyle bir düşünelim.
Yeni bir anayasa yapmak için kolları sıvayan iktidar kanadının fikir yapısına şöyle bir bakalım.
Laik bir görüşe sahipler mi?
Anayasanın yazılı olan ilkelerine sahip çıkıyorlar mı?
Milli eğitimin anayasada yazılı olan ilkelerine uygun bir görüşe sahipler mi?
Dün ak dediklerine, bu gün rahatlıkla kara diyebiliyorlar mı?
Dün kara dediklerine, bu gün rahatlıkla ak diyebiliyorlar mı?
Anayasa değişikliğini kendi gelecekleri için kullanmaktan başka bir beklentileri var mı?
Bu soruları çoğaltmak elbette ki mümkündür.
Ama sorulacak her soruya verilecek yanıt, teklifi getirenlerin beklentilerini karşılar nitelikte olacaktır.
O halde uzun uzun düşünmek ve ondan sonra bir karara varmak gereklidir.
Sorulacak sorulara verilecek yanıt, ülke yararı söz konusu olacak şekilde ise, kabul etmek ve bu
kabul doğrultusunda adım atmak gerekir.
Eğer aksi yolda bir yanıt alınacak gibi ise, anayasa değişikliği isteğini olumlu görmemek ve buna
göre adımlar atmak gerek.
İşte önümüzdeki günlerde muhalefet partilerini ve en önemlisi CHP’yi bekleyen görev budur.
Düşünmek ve ülke yararı gereği yapılması gerekeni yapmak icab eder.
Bir parmak balı görüp, ülke geleceğini karartacak olan önerilere olur vermemek gerektiğini bir kez
daha hatırlatıyoruz.