Ankara’nın Şam’a yakınlığı…

Suriyeliler Tedirgin! Türkiye’de, muhalefetin göçmenlere yönelik söylemlerinin toplumun bazı kesimlerince kabul görmesinin ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 milyon Suriyelinin gönüllü olarak ülkelerine gönderilmelerini sağlayacak yeni bir proje hazırlığı içerisinde olduklarını duyurdu, ardından da Şam ile ilişkilerde yeni bir dönemin işaretleri verilmeye başlandı. Hatay’dan Bolu’ya, önce yerel idareciler düzeyinde başlayan “Suriyeli sığınmacıların ‘geri dönüş’ tartışması”, bugün artık […]

Suriyeliler Tedirgin!

Türkiye’de, muhalefetin göçmenlere yönelik söylemlerinin toplumun bazı kesimlerince kabul görmesinin ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 milyon Suriyelinin gönüllü olarak ülkelerine gönderilmelerini sağlayacak yeni bir proje hazırlığı içerisinde olduklarını duyurdu, ardından da Şam ile ilişkilerde yeni bir dönemin işaretleri verilmeye başlandı.

Hatay’dan Bolu’ya, önce yerel idareciler düzeyinde başlayan “Suriyeli sığınmacıların ‘geri dönüş’ tartışması”, bugün artık Ankara’nın da gündeminde ve Şam, bu gündemin içinde hiç olmadığı kadar sık telaffuz ediliyor. Peki, muhalefet ve iktidarın ajandasındaki en önemli meselelerin başında gelen Suriyeliler, kendilerine dair yapılan açıklamaları ve projeleri nasıl yorumluyor? Olası iktidar değişiminde, muhalefetin tavrı ya da halihazırda iktidarın Suriye ile teması hakkında ne düşünüyor? Geri dönüşün neresindeler? Dönmek mi, kalmak mı istiyorlar?

Euronews haber portalından Dilek Gül’ün haberinde, bu sorulara kendi içlerinde cevap arayan, Hatay ve diğer kentlerdeki Suriyeliler var. Söyledikleri hem eleştiri hem öfke içeriyor! Paylaşılanlar, aslında Ankara için bir yol haritası da çiziyor!

-KORKUYORUZ!-

Türkiye’ye 2012 yılında gelen Nur Alkhoja, Türkiye-Suriye yakınlaşmasını eleştirenlerden. Alkhoja, her ne kadar iki ülke arasında diplomasinin başlayacağı dillendirilse de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son anda geri çekileceğini düşünüyor ve şöyle söylüyor:

“Ben, bu yakınlaşmayı kabul etmiyorum! Kocam kayboldu, abim şehit oldu, akrabalarımın hepsi öldü. Ben neler yaşadım.. Şimdi bu durum bana ağır geliyor. Ama bunun siyaset olduğunu ve herkesin kendi çıkarına göre hareket ettiğini de görüyorum. Yine de Erdoğan, son anda kabul etmeyecek! Biz, Beşar’ı istemiyoruz ve bu yakınlaşmadan hepimiz korkuyoruz. Çünkü gittiğimiz gibi, ölüm bekliyor!”

Nur Alkhoja, muhalefetin ‘Suriyelileri göndereceğiz’ söyleminin ise mümkün olmadığı kanaatinde ve bu açıklamaların da tehlikeli olduğu görüşünde.

“Ben, ne başka ülkeye ne de Suriye’ye geri döneceğim. Ne olursa olsun, burada kalacağım. 10 yıldır ayakta kalabilmek için nasıl bir savaş verdim, kimse bilmiyor. Ama herkes ‘göndereceğiz’ diye konuşuyor. Ben, burada kalacağım. Gitmek istemiyorum. Bizim aslımız bile Türkiye’ye dayanıyor. Benim nenem, dedem Türk…”

-SEÇİM BEKLENTİSİ!-

İsmini vermek istemeyen ve 2020 yılında Türk vatandaşlığını alan M.O. ise siyasilerin Suriyeliler hakkındaki mevcut söyleminden ötürü pek çok Suriyelinin gelecek kaygısı taşıdığını ifade ediyor.

“Korku içinde, Suriyeliler… Tanıdığım çoğu kişi, evine ihtiyacı olan bir eşyayı almıyor, evden taşınması gerekiyorsa bekliyor! Yani herkes, seçimi ve sonucunu bekliyor. Bütün işleri dondurmuş durumdalar. Muhalefet iktidara gelirse, ülkeden kaçmayı düşünenler bile var. Çünkü bu söylemler, Suriyeli birkaç insanın ölümü, medyanın tavrı, herkesi korkutuyor. Esasında halk arasında bir sorun yok, ama siyasetçiler ve medya, işi körüklüyor. Tersi durumda, yani iktidar kalırsa da sorun bitmiyor. Şu anda Yunanistan sınırında inanılmaz bir bekleyiş var! Sayı, günden güne artıyor.”

M.O., aynı zamanda Türkmen olduğu için kendisine bir ayrıcalık tanınacağını söylüyor, Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’ın açıklamalarını örnek veriyor.

“Ümit Özdağ, Türkmenlerin kalabileceğini söylemişti. O nedenle, belki şanslı olabilirim ve kalırım. Ama Türk vatandaşlığını alanlar bile korku içinde. Çünkü vatandaş olmalarına rağmen, bir yaşam kuramıyorlar burada. Mesela işyeri açamayan, çok fazla vatandaşlık alan Suriyeli tanıyorum. Çünkü muhalefet ‘bu vatandaşlık gayri resmi’ diyor, ‘her an elinizden alabiliriz’ diyor.”

Milyonlarca Suriyelinin yıllardır Türkiye’de yaşadığını ve de pek çok iş kolunda ciddi emek gücü oluşturduğunu anlatan M.O., gönderilmelerinin, ekonomik olarak da yansıyacağı düşüncesinde. Esad ile diplomatik yakınlaşmanın ise muhalefetin söylemlerinden daha korkunç olduğunu ifade ediyor, M.O.! Tüm korkuya rağmen, Türkiye’deki göçmenlerin gönderileceğini düşünmüyor, ama bu ihtimal bile huzursuz hissettiriyor diyor.

-GİDERİM!-

M.O., eğer ülkeyi terk etmek zorunda bırakılırsa, geri dönüşünün Suriye’ye değil, başka ülkelere olacağının da altını çiziyor.

“Esad ile Erdoğan yakınlaşması, muhalefetin söylemlerinden daha çok korkutuyor. Hadi ben Türkmen olduğum için kendimi buraya ait hissediyorum. Ama çevremdeki insanlar, burada zorunlu kalıyor ve artık buraya ait hissetmiyor. Eskiden bu durum daha fazlaydı, en azından Müslüman bir ülke deniliyordu. Ben, sokakta yürüyemeyeceksem, nasıl buraya ait olabilirim? Şu da kesin ki, ne olursa olsun, Suriye’ye gitmeyecek bu insanlar! Belki Avrupa ülkeleri olur, ama bu kadar insanı göndermek gerçekten çok zor. Yıllardır buradayız ve sayı çok büyük.”

-IRKÇILIK!-

Türkiye’ye 2012 yılında gelen Mohamed Berro ise siyasetçiler tarafından ırkçılığın körüklendiği görüşünde.

“Bu ırkçı açıklamalar, tüm Suriyelilerin güvenlik duygusunu kaybetmelerine, insanları iyi huylarından vazgeçmeye, gerilim ve korkuyu pekiştirmeye sevk ediyor. İşlenen birçok suç ve ihlalin izlerini bu şekilde buluyoruz.”

Muhalefetin söylemlerine de tepkili olan Mohamed Berro, Suriye’ye geri dönmeyeceğini ifade edenlerden. Hatta ekliyor:

“Suriye’ye dönmeye niyetim yok. Ve bu saatten sonra Avrupa’ya gitmektense, Türkiye’de yaşayıp ölmeyi tercih ederim. çünkü bu ülke, bu halk, bu kültür, bize benziyor ve son iki yıl dışında, kendimizi yabancı hissetmiyoruz. Ziyaretçi ya da işim ile alakalı olarak Suriye’ye dönmeye niyetim yok. Çocuklarım, Türk okullarında ilk yıllarını geçirdikten sonra, hayatlarını değiştiremezler. Yeni bir yerinden edilme olacak. Türk vatandaşlığına geçmek için elimden gelen her şeyi yapacağım. Zaten 2013’ten beri vergilerimi düzenli olarak ödüyorum.

Suriye’deki durum düzelirse, en az yarısı gönüllü olarak dönecektir diye düşünüyorum. Ama kimileri var ki, hayatları ve işleri düzene girmiş, kendileri ve Türkiye’de doğan çocukları, doğal dokunun bir parçası olmuş, Türkiye de onların anavatanları haline gelmiş. Ben de onlardanım. 11 ve 9 yaşındaki çocuklarım, Salam ve Ghaith, Türkçe’yi Arapça dilinden daha iyi konuşuyor ve yazıyor. Bence, Türkiye’de kalacak Suriyeliler. Suriye ile Türkiye arasında önemli bir köprü olacak. Bu, iki halkın da çıkarınadır.”

Tamer Yazar

Exit mobile version