Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Garip Turunç

ANSİKLOPEDİK AHLAK!

ANSİKLOPEDİK AHLAK
“Pek çok din vardır; fakat sadece bir tek ahlak vardır.” John Ruskin

Japon ahlakı…

Japonya’da (ölümelere neden olmayan bizde ise 50 bin can veren) bir doğal afet olduğunda hiçbir Japon, marketleri, mağazaları yağmalamıyor. Boşalan evleri soymuyor. Hırsızlık yapmıyor. Stok yapmıyor. Markette 2 ürün kalmışsa ikisini de satın almıyor, diğerini bir başkası alsın diye bırakıyor.

Devlet’in Kızılay’yı on binlerce vatandaşı gözünün önünde ölürken, on binlerce vatandaşı kar kış kıyamet sokaklarda yaterken deposundaki çadırları hızlıca afetzedelere ulaştırması beklenirken, depremin üçüncü gününde bir müzisyen ve hayırseverin kurduğu derneği’ne 46 milyon liraya satmıyorlar. Kendini AFAD görevlisi olarak tanıtan biri, Hakkari Yüksekova’dan gelen yardım TIR’larını çevirip, depremzadelere gelen yardımları çalarak Hatay Antakya’da Kapalı Spor Salunu Merkezi cıvarında bir deposunda biriktirmiyor. Ölü soymuyorlar. Felaket’te ölen insanların cesetlerini naklen yayın araçları ile yayınlamıyorlar, gösterişli olsun diye devlet büyüklerinin katıldıkları cenaze törenleri düzenlemiyorlar. Sadelikle, samimiyetle ve en önemlisi saygı ile defnediyorlar ölülerini.

Katolik Hıristiyanlar, Japonların Hıristiyan olmadıkları halde nasıl bu kadar ahlaklı olduklarını sorguluyorlar. Japonların bir dini inançları ve din kitapları yok. Ahlakın din ile sağlanamadığına en önemli örnek işte bu. Bir de aksi taraftan bakalım, 1.5 milyar İslam coğrafyasında toplumsal ahlakın boyutu nedir? Duyarlılık, paylaşımcılık, hassasiyet nerededir?

***
İnsanlığa yalnız bilgi değil, bilgi metodu kazandıran başyapıt, “Ansiklopedi”nin Fransız matematikçi D’Alembert ile birlikte kurucusu ve başyazarı Denis Diderot (1713-1784); “ahlak” görüşüyle de çığır açan bir filozoftur. Ahlakı dinden soyutlar. ‘Etika’ diye adlandırılan laik erdemi iki doğal içgüdü, “yardımseverlik” ve “mutluluk” üzerine oturtarak tanrıtanımazlıkla bağdaştırır.

Çağımızda sayıları giderek artan dindar ama ahlaksız, dinsiz ama ahlaklı kişi ve topluluklara doğru ışık tutan bu görüş, insan odaklı bir dünya düzeni hedefler. Çünkü dinden bağımsız ahlak anlayışı, hem akla, hem de içgüdülere dayanması bakımından, insanın doğasıyla en uyumlu olandır.

Ama insanın doğasıyla uyum sağlaması ve bu uyumdan hem yardımseverlik, hem akıl içgüdüsünü açığa çıkarması, her babayiğidin başaramayacağı çok güç bir “temizlik” eğitimidir: Yüzyıllar boyu beynine işlenmiş tüm dogmatik koşullanmalardan arınması, yerleşik fikir esaretinden kurtulması, özgür düşünebilmek için her bildiğinden kuşku duyarak, her şeyi sorgulayarak yeni baştan öğrenmesi gerekmektedir.

Dolayısıyla laik erdemli olmak, sınır tanımadan bilgi edinmek azmi, ya da zevkiyle mümkündür.

Oysa dine bağımlı ahlak anlayışında, ‘iman’a bağlı yardımseverlik ve mutluluk daha kolay görünür. Yardımseverlik Tanrısal ödülün ve cennetin kapılarını açmakta, fedakârlık gerektirse bile izlenen ahlakın Tanrı katında değerlendirilecek olması, mutluluk yaratmaktadır.

Zaten dindarlıkta asıl mutluluk Tanrı sevgisi, her iş ve uğraşta o sevgiye sadakat değil midir?
Ama Tanrısal ödül vaadine rağmen, tepeden inme, günün koşul ve gereklerine kimi kez ters düşen, hatta çoğu kez ‘absürd’ kalan bir zorlama vardır dini ahlakta…

İnançlar bazen nesnel gerçeğe karşı direnişi içerebilir. İnsanı anlamadan kabullenmeye iterek, aklıyla inancı arasında uyumsuzluk yaratabilir. İşte bu yüzdendir ki din eğitimi, inancı aklın önüne geçirir ve düşünmeyi engellemek amacıyla öğretilenden, yani dogmalardan kuşku duymayı günah ilan eder, sorgulamayı yasaklar.

Çok kurnazca bir sistemdir bu.

Kuşku ve sorgu yasak olunca, düşünce donar, ne bir yenilik üretir, ne de yaratır. Bilginin yolu kesilmiştir. İcat edilen ve edilecek her şey kutsal kitaplarda zaten yazılıdır, tartışılmaz!

Cumhurbaşkanı’nın sözü hafızalardadır:

“Faizle mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim ve enflasyonla mücadelemi de sürdüreceğim. Șunu bir defa bilmeniniz lâzım: Bu konuda nass ortada. Nass ortada olduğuna göre, sana bana ne oluyor?”

Demek ki bir konuda “nass var” ise artık düşünecek bir taraf yok! “Nas var” ise farklı yorumlar, sorun hakkında değişik çözümler aramak doğru değil…. mi???

***
Denis Diderot, kadın arkadaşı Sophie Volland’a yazdığı 26 Eylül 1762 tarihli mektupta; “Düşünürü özel kılan, kanıtsız hiçbir olguyu kabullenmemesi ve yanıltıcı kavramlara kanmamasının yanı sıra mutlak, muhtemel ve şüphelinin sınırlarını kesin çizebilmesidir. Bu eser (Ansiklopedi) zamanla zihinlerde bir devrim yapacak ve umarım ki diktacılar, baskıcılar, fanatikler, bağnazlar artık kazanamayacaklar. İşte o zaman, insanlığa hizmet etmiş oluruz” der.

Dünyanın gidişatı, Diderot’yu haklı çıkarmadı. Bilgi, hiç bu kadar hızla çoğalmamış, yayılmamıştı.

Evet, dogmatik öğretilere ters düşen bilimsel ve teknolojik icatları, kutsal kitapların yorumuna mal etmek oldukça zorlaştı. Ama vasat insan mantığının bağnazlık zincirlerini kırmak kolay değil.

Ve toplulukları zincire takıp akıl dışına kolayca sürümenin yöntemi her yerde aynı: cehaleti yaymak, beslemek, arttırmak.

Mutluluk ve iyiliğin içgüdüselliğine giden ahlak yolunda, engel çok. Diderot’nun ansiklopedisi, bağnaz cehaletten beslenen dikta ve ‘tör’leri bilgiye ve rasyonaliteye dayalı erdeme razı edemedi.

Farklı düşünceler, tezler, teoriler, öneriler “nass var” veya “vatana ihanet, dış güçler” diye damgalanırsa, bilimsel zihniyetin gelişmesi mümkün olur mu?

Öyle olsaydı Nass’lı ve heterodoks ekonomi denilen safsataya seçim sandığında tepki göstermez miydik?

Yaşadıklara ahlaki pusuladaki bozulma, ya da “uyduk imama” davranışı mı desek acaba?

Kötülerin önceliği hep aynı, düşünmek yasak!

İnsanlık olgunlaşamadan, dünya çürüyor.

“İsyan Ahlâkı” kitabının yazarı Nurettin Topçu, bunu zamanında tespit etmişti:

“Kur’an hârikası ilâhî ahlâk, İslâm diyarında çoktan gömülmüştür”. “Burada insanı fenerle arayanlar, yanılmışlar. Yaşanan şekliyle Müslümanlık, Șark’ı bitirmiş. Buraya artık ne ilim girer, ne ahlâk; ne de Allah uzanır bunlara…”

 

Pof. Dr. Garip Turunç – Bordeaux (Fransa) Üniversitesi ve İstanbul Galatasay Üniversitesi Em. Öğt. Üy.

Bordeaux, Pazartesi, 25 Eylül 2023

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER