Antakya Günlükleri / III

Üzerinden neredeyse yedi ay geçmiş gibi ama dün…Çığlıkların kesildiği o sarsıntıYok olan tarih…GöçSu kuyruklarıİşsizlikBarınma ve eğitim sorunları…Ne uykudayız, ne de uyanık:Biziz,Başka bir şey değil işte…” diye yazmış Octavio PazBütünüyle her şey olmak ya da hiçbir şey…Boş, kocaman bir kavis, bir elips, bir haykırış, bir özlem ya da daha fazlasıBir özne her şeyin ilacı benim diye […]

Üzerinden neredeyse yedi ay geçmiş gibi ama dün…
Çığlıkların kesildiği o sarsıntı
Yok olan tarih…
Göç
Su kuyrukları
İşsizlik
Barınma ve eğitim sorunları…
Ne uykudayız, ne de uyanık:
Biziz,
Başka bir şey değil işte…” diye yazmış Octavio Paz
Bütünüyle her şey olmak ya da hiçbir şey…
Boş, kocaman bir kavis, bir elips, bir haykırış, bir özlem ya da daha fazlası
Bir özne her şeyin ilacı benim diye işe koyulsa,
Buğulu geçmişi yukardan aşağı süzse,
Çizgilere dokunup, çocukça hayallere dalsa…
Uçurtmalara sığınsa,
Doğaya,
Canlılığa,
Sessizliğe
Depremin devirdiği sözcüklerden arınsa,
Ötelenmekten ve uğultudan
Adı konmamış bir simge bu, kendi bakışlarında uzayıp yiten bir rüya
Zihnimizde yarattığımız görüntüyle sarsılıyoruz
Her yönden çağrışıma açık bırakıldığımız yarı baygın bir yaşamla
Ama her birey kendine biçtiği rolü üstleniyor sonuçta…
Sokakta gezerken, düşünürken, kaybederken,
Akıl yürütmek zorunda kaldığı gerçeği üstleniyor…
Zihnimize bastırılmış bir kalıpla dolaşıyoruz ve belki karamsar duruşun kökeni bu…
Sınırlar, yükseltiler, enlem ve boylam karmaşası…
Yeni bir dünya hayali ve azda olsa iyimser bir sıçrayış
Gelişen teknolojiler, insan bilincinin depolanmasına yapılan atıflar
Ve belki bedenler arası veri aktarımı…
Ama bu şehir o boyutta değil
Molozlar, yıkıntılar, kolon, kiriş bilmecesi…
Bu şehir su kuyruklarını taşımakta
İşsizliği
Ve yaşama becerisini
Ne uykudayız, ne de uyanık:
Biziz,
Başka bir şey değil işte…”
Zaman değişiyor mu peki?
İnsanlığın yarattığı tahribat azalıyor mu?
Doğayı talan eden öfke
Ormanları…
İstismar, şiddet ve kadın cinayetleri
Neyi bilmeli veya neyi bilmemeli, neyi okumalı?
Gerçeği unutalı yıllar olmuş sanki
Sesi, müziği ve canlılığı unutalı yıllar…
Zamanı gözümüzde büyütmenin anlamsızlığı mı bu?
Geleceği ve yıkımı…
Doğaya sırt çevirmenin karşılığı mı yoksa…
Çocukluğun bir korunağı olmalı ama nasıl?
Klonlanmış bir kalabalık, hangisine inansak soru işareti ve bir dolu aldanış
Tanımlanamayan cisim gibi…
Ya da imkânsız bir başlangıç noktası…
Küçücük bir an belki…
Kendine doğru yürümek, Yaşamın kendisine doğru…
Uzunca bir koridordan yeni bir geleceğe…

Exit mobile version