Ana Sayfa Arama Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Antakya’da Kültür-Sanat

Hazırlayan: Mehmet Karasu Haftanın

Hazırlayan: Mehmet Karasu

Haftanın Kitabı
Anadilin Toprağında/ Emin Özdemir
Geçtiğimiz hafta, Dil Bayramı’nın 87. Yılını kutladık.
Türk Dil Bayramı, Türk Dili Kurultayı’nın açılış günü olan 26 Eylül 1932 tarihinden bu yana kutlanıyor.
Emin Özdemir’in dille ilgili onlarca yapıtı var. Bu anlamlı günde Emin Özdemir okumak çok anlamlı bence.
“Türkçeyi sevme, onun toprağında gezip dolaşmayı, havasını solumayı, söz değerlerini tanımayı gerektirir. Dildaşlık duygusu, anadili bilinci, anadili duyarlığı kazanma da…/- Emin Özdemir-
Özdemir, biçemini dilinin mantıksal nesnelliğiyle çizer. Bu nesnellikte, kanıtlama yönteminin, alıntı yapmaktaki ustalığının etkisi aranmalıdır. Bir ozan ya da yazara yönelirken, çıkış noktası, onun dilsel evrenidir.”/ Adnan Binyazar-

Konuk Yazar
Dil Bayramımız kutlu olsun/Öner YAĞCI
Türk Dili Kurultayı’nın açılış günü olan 26 Eylül 1932’den beri her yıldönümünde Türk Dil Bayramı’nı kutluyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğindeki büyük dil devrimimiz, “Etrâkı bi’idrak” (anlayışsız Türkler) denilen bir ulusun görkemli uyanışını sağladı.
Türkçeyi boyunduruklarından kurtaran, Türkçenin topraklarımızda kök salmasını, ortak dil olmasını, gürbüzleşip gelişmesini sağlayan, emekleriyle zenginliğini ve güzelliğini kuşaktan kuşağa aktaran, dil savaşımına yıllarca omuz veren ve şükranla anmamız gereken Türkçe tutkunu aydınlarımızı burada tek tek ele almanın olanağı yok.
Dilimizin bugün yaşadığı
Bugün yaşadığımız gerçeklik, insanın her bakımdan tüketildiği, kirletildiği bir gerçekliktir.
Bu tüketim düzeninde “yükselen değerler”in yok ettiği şeylerden biri de dilimizdir.
Dil savaşımımız, karşıdevrimin 1940’ların sonundan beri attığı adımlarla zaman zaman hızı kesilse de hep sürmüş, siyasal iktidarların, devletin çeşitli organlarının baskılarıyla karşı karşıya gelmiştir. Markalarla, etiketlerle, mağaza adlarıyla, ürün adlarıyla, hatta sanat yapıtı adlarıyla ve insanlığın bulduğu en etkin teknolojik araç olan medya aracılığıyla tutsak altına alınıp kirletilen, tüketilen dilimiz, ırkçı ve dinci bağnazlıklarla yüklü ideolojilerin, siyasal iktidarlar düzeninin kuşatması altındadır. Geleceğimiz olan çocuklarımızın yetiştirilmesinden başlayarak günlük yaşamda Türkçenin tutsak edilmesi, üvey evlat olarak görülmesi gibi gerçeklerle bugün dil kavgamız, siyasal alanda olduğu gibi karanlığın kuşatmasına girmiştir.
Yazık ki bu kuşatmaya boyun eğen, Osmanlıca sevdasıyla yazan edebiyatçılarımız türedi…
Dil kavgamız sürerken
Dil kavgamızı, bu kuşatma altında neler yapmalıyız, kime ne görevler düşüyor sorularının yanıtlarını bularak sürdürmek zorundayız.
“Bir köylü toprağını ve öküzünü, bir marangoz tahtasını ve rendesini nasıl severse ben de Türk dilini öyle seviyorum” diyen, Türkçenin en büyük ustası olmayı başaran Nâzım Hikmet, tüm yazarların örnek alması gereken dil sevgisi, dille ilgili tavrıyla yazın emekçilerine çok görev düştüğünü vurguluyor: “Her yazıcı elinden geleni yapsa taşlı tarla ayıklanırdı. O ayıklandı mı, ondan sonra dil toprağımızın verimliliği artardı… İyice ayıklanmış, sürülmüş, nadas edilmiş tarlaya dilediğimizi daha kolaylıkla ekebilirdik.”
Yunus Emre’lerden beri yüzyıllardır direnenlerin Cumhuriyetle taçlandırdığı, Cumhuriyetin kul olmaktan çıkarıp insanlaştırdığı, özgürleştirdiği insanların sahiplenmesiyle temizlenen tarlamız var şimdi; dilimiz ve yurdumuz var. Toprağımız dilini sahiplendi, ortak dil durumuna yükseltti, özgürleştirdi. Sanatçılarının bu zenginliğe kattığı güzelliklerle görkemli bir tutku oldu Türkçemiz.
Borçluluğumuzun bayramı
Türkçemizi savunmak, “insanım ve bu yurt benim yurdum” diyen tüm sanatçılarımızın ortak görevidir. Bu görev, bu toprakları yurda, bu topraklarda yaşayanları ulusa dönüştüren atalarımıza ödeye ödeye bitiremeyeceğimiz sonsuz bir borçtur.
Karamanoğlu Mehmet Bey’den dilimizde sadeleşmenin öncüsü Ömer Seyfettin’e, tek başına bir kurum gibi dil savaşımı veren Nurullah Ataç’tan Dil Derneği’ni yıllarca omuzlayan Ömer Asım Aksoy’a, “Bütün büyük uygarlıklar büyük dillerden sonra gelmiştir” diyen Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan “Hacivatça”dan kurtulmaya ömrünü veren Aziz Nesin’e, dilimizin karıncası Tahsin Yücel’den Erdemin Başı Dil diyen dil öğretmenimiz Emin Özdemir’e ve tüm Türkçe sevdalılarına olan bu borçluluğu duyumsayarak Türkçemizin 87. Dil Bayramı’nı kutluyorum.

Haftanın Şiiri
Barış Kız ve Hüsnüyusuf Çiçeği/ Metin Demirtaş

Balkondaki hüsnüyusuf çiçeği
Unutulmuş üşüyor
Korkuluk demirine vuruyor kendini
Netsem ki?
Sahibine haber mi?

Ya o küçük kız
Görüş yerindeki
Tüten sarışın hasret
Anasının koynundan
Babasına sarılmak isteğiyle
Ansızın fırlatınca kendini
Kararıp kalıyor tel örgüde
Ümidi, sevinci, her şeyi

Netsem, netsem, netsem?
Gergedan çiğniyor gelincikleri

Haftanın Sanat Gündemi
TYS’den 26 Eylül Dil Bayramı kutlaması
Türkiye Yazarlar Sendikası, yaptığı yazılı açıklamayla 26 Eylül Dil Bayramı’nı kutladı ve Dil Devrimi’nin önemine dikkat çekti.
Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) 26 Eylül Dil Bayramı nedeniyle yazılı bir açıklama yaptı, Dil Devrimi’nin önemine dikkat çekti. Açıklamada “Dil Devrimi’nin korunması ve geliştirilmesi görevinin de sürdürücüsü olduğumuzu bir kere daha vurguluyoruz” denildi.
Osmanlı’da okuryazar oranının “devletliler” katında bile yüzde 10’u geçmediğine vurgu yapılan açıklamada Birinci Dünya Savaşı’nda ve sonrasında okuryazarların büyük bir kısmının da cephelerde yitirildiği hatırlatıldı. Kurtuluş Savaşı’nda işgalcilere karşı ilk kurşunu İzmir’de sıkan Hasan Tahsin’in o dönem eğitimin içinde bulunduğu duruma dair şu ifadeleri de TYS açıklamasında yer buldu: “Alın teriyle çalışan ve ekmeğini kazanmak zorunda olan halk kesimleri her türlü eğitim hakkından yoksundur, ‘umumi’ olması gereken mektepler patronların çocuklarına mahsustur.”
Dil Devrimi’ne sahip çıkılacağı belirtilen açıklamada “Arapça, Farsça sözcüklere dili dönmeyen halk, dili dönüp de söyleyebilenler için ‘Ayını ikiye çatlatıyorsun’ diye bir deyim bile üretmişti. ‘Ayını çatlatamayanların’ dilini kullanarak onu bir edebiyat ve düşünce dili haline getirme mücadelesi vermiş şairlerin, yazarların mirasçısı; Dil Devrimi’nin korunması ve geliştirilmesi görevinin de sürdürücüsü olduğumuzu bir kere daha vurguluyoruz” ifadelerine yer verildi. (Evrensel)

Diyarbakır Kitap Fuarı’na Büyük İlgi
Güneydoğu’da yaşanan hendek çatışmaları nedeniyle ara verilen kitap fuarı geçen yıldan itibaren yeniden yapılmaya başlandı. Bu yıl yedincisi düzenlenen kitap fuarı kapılarını okurlara açtı. 145 yayınevinin okuyucuyla buluştuğu fuarda aralarında Mıgırdiç Margosyan, Ahmet Telli, Ayşe Kulin, Altan Öymen, İsmail Saymaz, Lal Laleş, Selçuk Erdem, Ayşe Hür, Şeyhmus Diken, Selim Temo, Çiğdem Gündeş, Vecdi Erbay gibi isimlerin bulunduğu, Türkçe ve Kürtçe yazan, çok sayıda yazar da okurlarıyla buluşacak.
Fuar boyunca yazarlar kitaplarını imzalayacak, okurlarıyla söyleşiler yapacak. Fuar panel, söyleşi, atölye çalışması ve çocuklar için 75 farklı kültür etkinliğine de ev sahipliği yapacak. (amerikaninsesi.com)

Samandağ Kitap Günleri 4 Ekim’de
Samandağ Belediyesi tarafından ilçede ilk defa düzenlenecek olan ‘Samandağ Kitap Günleri’, 4 Ekim 2019 Cuma günü saat 14:00’da Hz. Hızır Parkı’nda başlayacak.
Samandağ Belediyesi tarafından ilçede ilk defa düzenlenecek olan “Samandağ Kitap Günleri”, 4 Ekim 2019 Cuma günü saat 14:00’da Hz. Hızır Parkı’nda başlayacak.
Duayen yazarların, şairlerin ve sanat dünyasının önemli isimlerinin katılacağı Kitap Günleri kapsamında şiir ve müzik dinletisinin yanı sıra duayen yazarlar hayranları ile bir araya gelerek eserlerini imzalayacaklar.
Etkinlik kapsamında onlarca yazarın binlerce eseri, Hataylı kitapseverlerle buluşacak. “Okuma Özgürlüktür” sloganı ile düzenlenecek olan etkinliğe Ataol Behramoğlu, İsmail Saymaz, Bekir Öztürk, Ahmet Eroğlu, Murat Ali Bilkay, Ali İbrahim Öz, Tolga Uluaydın, Erkan Karasoy, Köksal Aydın, Necla Karataş, Yılçay Atar, Serkan Emir’in yanı sıra, Hataylı Yazarlardan Güler Kalem, Murathan Çarboğa, Bahri Loş, Ferhat Zidani, Mehmet Mevlüt Bulanık, Necla Karataş, Mehmet Atilay, Mahmut Çetin Zorba, Çetin Kalkan, Şekip Güzelmansur, Yahya Harbelioğlu gibi çok sayıda ünlü yazar katılacak.
Etkinlik kapsamında 6 Ekim 2019 Pazar günü saat 18:00’da Ataol Behramoğlu ve Haluk Çetin şiir ve müzik dinletisi sunarak hayranlarının kitaplarını imzalayacaklar.
Samandağ Belediye Başkanı Av. Refik Eryılmaz, 4 – 13 Ekim tarihleri arasında her gün 10:00 – 22:00 saatleri arasında açık kalacak olan etkinliğe bütün kitapseverleri davet etti. Başkan Eryılmaz, “Böyle bir organizasyona ev sahipliği yapmanın gururu ve bir o kadar da heyecanını yaşıyoruz. Sevilen yazarları İlçemizde ağırlayarak vatandaşlarımız ile buluşturacağımız için çok mutluyuz. Tüm Vatandaşlarımızı 4 – 13 Ekim tarihleri arasında Kitap Günleri’ne bekliyoruz” diye konuştu. (timeturk.com)

Zamanın zamansızlığı
27 Eylül şair Metin Demirtaş’ın ölüm yıldönümü… Öğretmen, şair, yazar Ali Ekber Ataş’ın, şairi anlattığı kitabı yakında çıkacak. Demirtaş’ın kendisine yazdığı son mektubu paylaşan Ataş, “Armağan kitabımı o yaşarken bitirmemem hataydı. Hiçbir şeyi ertelememeli…” diyor.
John Lennon; “Hayat, siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir” diyor. Gerçekten öyle mi? Hayat karşısında bizim planlarımızın hiç mi önemi yok? Deneylenen bunca yaşantı, elde edilen onca birikimin, peşinden gittiğimiz hayallerin, umutlarımızın hiç mi etkisi yok? Bu sözün anlamı bu mu? Tartışmaya açık. Çünkü herkesin kendine göre bir hayatı, yaşama tarzı, bir duruşu var. Kendim için çağrışımları zengin, olasılıklara açık görünse de, bir başkası için kesin yargı içeriyor olabilir. Mesele, herkesin kendi dünya görüşünden bakıp nasıl gördüğü, ne gibi çıkarımlarda bulunacağı ile ilgili. Hayatın karşıma çıkardığı zorluklarıyla mücadele içinde geçti yarım yüzyılı aşan ömrüm. Şunu öğrendim: Okul yaşantımdan aileye, sivil hayattan mesleki yaşamıma, hiçbir şeyi planlamadım. Rastlantılar, bugünkü hayatımı belirlediler diyebilirim. Hayal ettim. “Buluşlar hazır beyinlere doğar” sözündeki “hazır olmuşlukla”, önünü ardını düşünmeden harekete geçtim. Hedefim, hayal ettiklerimle yüzleşmekti. Hayal ettiklerimse yaşayıp biriktirdiklerim. (Cumhuriyet)

Belleğimizdeki Kadınlar
Selva Pekmez/ Tezhip Sanatçısı (Müzehhibe)
Tezhip sözcüğü dilimize Farsçadan geçmiştir.
Tezhip sözcüğü, “altın ve boya ile yapılan süsleme” anlamına gelir. Bu sanatı icra eden erkeklere müzehhip, kadınlara müzehhibe denir.
“Tarihi Türklerin İslam’la tanışmasından öncesine dayanan tezhip sanatı, Türk kültürünün bir öğesidir. Osmanlı döneminde ferman, Kur’an ayetleri gibi değerli evrak ve levhaların değerini ifade etmek amacıyla icra edilmeye başlanmış ve kendini geliştirmiş, Kanuni döneminde ise devletin tezhibe verdiği önem ve destekle zirveye ulaşmıştır.
Kanuni döneminde hanedanın giydiği kıyafetlerde dahi kullanılmaya başlamıştır.
Altına renk verilerek çeşitli renklerde uygulanabilir.
Günümüzde yeni yeni yaygınlaşmaya başlayan tezhip, geçmişinden Türk toplumuna miras kalan bir sanattır.
Selva Pekmez, Kurtuluş Caddesi üzerindeki atölyesinde Antakyalıların fazla bilmediği bu sanatı layıkıyla icra etmeye çalışıyor.
Pekmez, on yıldır tezhipçilik yapıyor.
Defne ilçesinin Kaarşıyaka mahallesinden. Valiliğimizin açtığı kursa katılmış ve bu özgün sanatı orada öğrenmiş.
Yurt içinde müşterileri olduğu gibi Japonya ve Fransa’ya kadar çalışmaları sanatseverlerle buluşmuş.
Bir yapıtın değeri ortalama değeri bin TL. ki bu yapıtlar büyük şehirlerde onbin TL’ye alıcı bulabiliyor.
Pekmez, İl Kültür Müdürlüğünün katkılarıyla Kültür Merkezi’nde bireysel bir sergi açmış.
“Hataylıların yabancısı olduğu bu sanata ben aşığım.” diyor Selva hanım.
Dileğim, Yerel Yönetimler başta olmak üzere, tüm STK’lar tarafından bu özgün sanatçılarımız sahiplenilir. Zira bu sanatçılar gerçekten kolay yetişmiyor.

Bir Portre/Emin Özdemir
Emin Özdemir, 1931 yılında Kemaliye’de doğdu. Pamukpınar Köy Enstitüsü’nden sonra Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi (1953). Amerika’da Colombia ve İndiana Üniversitelerinde ‘metin hazırlama ve anlatım teknikleri’ konusunda eğitim gördü. Hacettepe Üniversitesi Temel Bilimler Fakültesi Temel Türkçe Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Ankara Üniversitesi Basın ve Yayın Yüksekokulu, bugünkü adıyla İletişim Fakültesi öğretim görevliliğine geçti. Bu görevinden emekliye ayrıldı (1996). Emekliye ayrıldıktan sonra Türk Dil Kurumu’nun çalışmalarına etkin bir biçimde katıldı. Çalışmaları ve kitaplarıyla önemli katkılar sunan Emin Özdemir, 1 Eylül 2017 tarihinde aramızdan ayrıldı.

Ne Okusak?
1.Aşkımız Eski Bir Roman/ Ahmet Ümit/Yapı Kredi
2.Şehvetiye Tarikatı/İsmail Saymaz/İletişim
3.Bir Ömür Nasıl Yaşanır/ İlber Ortaylı/Kronik Kitap